Karşılıksız çek adli para cezası temyiz yolu

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: Sanığın bir banka şubesinden almış olduğu çek defterlerini yasal ihtara rağmen süresi içerisinde ilgili bankaya iade etmemesi üzerine açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.

İTİRAZIN GEREKÇESİ
Sanığın eyleminin sabit olması halinde itiraza konu olan kuralın sanık hakkında uygulanması mutlaktır. Çünkü 23.03.2005 tarih ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 8. maddesinde Bölge Adliye Mahkemelerinin 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş kanunlar hakkında kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ila 326. maddeleri uygulanır hükmü yer almıştır. Bu durumda 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 305/1 maddesinde yer alan (2000 YTL) iki milyar liraya kadar para cezalarına dair olan hükümler temyiz olunamaz hükmü halen yürürlükte olup sanık hakkında suç tarihi itibarı ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Karşılıksız Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna göre 350 TL adli para cezası verileceği ve bu cezanın temyiz edilemeyeceği yukarıda belirtilen yasa maddesi ile açıkça sabittir 2709 sayılı T.C. Anayasasının-başlangıç hükümleri ve 2., 5. maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hukuk Devleti olup kimsenin Hukuk Devleti dışına çıkamayacağı, Devletin amaç ve görevlerinin kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlara hazırlamaya çalışmak olduğu Anayasanın 10. maddesinde herkes din, ırk, renk, siyasi, düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağını, 11. maddeye göre Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme, yargı organları ile tüm idari makamları bağlayan temel hukuk kuralları olduğunu ve Kanunun Anayasaya aykırı olamayacağını, 12. maddesi herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu, temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarının ihtiva ettiğini, 13. maddesinin temel hak ve hürriyetlerinin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ve bu sınırlamanın Anayasanın sözüne, ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını, 36. maddesinde ise hak arama hürriyetinden bahsettiği herkesin meşhur vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı merciler önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Özet olarak belirtilen amir kurallar gereğince temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması ancak kanunla tayin edileceği ve bu sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı, adil yargılama hakkının temelde “insan hakkı olduğu açıkça Anayasamızda belirtilmiştir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün pratiği olup kişilerin doğru ve güvenli yargılanma hakları vardır, doğru ve güvenli yargılanma hakkının işlerlik kazandığının en önemli göstergesi yargıya duyulan güvene inanç olarak ortaya çıkmasıdır. İnsanların haksız olarak yargılandıkları zaman adalet yerine gelmez. Masum kişilerin mahkum edildiği veya davalar adil olarak görünüyorsa adalet saygınlığını yitirir adil yargılanma temel bir insan hakkıdır. Suçlunun haklarının ihlali duruşma öncesi, duruşma sırasında ve duruşma sonrasında verilen hükmün infazına kadar devam eder. Bir kişinin adil olarak yargılanıp yargılanmadığının göstergesi ise hakkında verilen kararın bir üst mahkemeye başvurma hakkı tanımasına bağlıdır. Adli bir suçtan dolayı hüküm giymiş kişilerin mahkumiyet kararı bir üst mahkeme tarafından yeniden gözden geçirilmesi Anayasanın 38. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı ile korunmuştur. Ancak 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununu 305/1 yer alan iki milyar lira (2000 TL) kadar yer alan para cezalarına dair olan hükümler temyiz olunamaz hükmü ile 5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanununun 272/3-a maddesinde yer alan “sonuç olarak belirlenen 2000 TL. ye dair adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulamaz” hükümleri yukarıda belirtilen Anayasa maddelerine aykırıdır. Sanıkların işlediği suçların ayırımına göre ve alacakları ceza türlerine göre temyiz veya istinaf yoluna başvuramaz veya bu yolun kimi sanıklar için açık kimi sanıklar için kapalı olmasının Anayasanın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine de aykırıdır. Aynı zamanda kişinin bir üst mahkemeye başvurma hakkı da adil yargılanıp yargılanmadığının denetlenmesinin istenmesi temel bir insan hakkı olup, aynı hukuki durumda bulunanlardan “bir kısmına aynı hakkın tanınması bir kısmına ise tanınmaması Anayasaca koruma altına alınmamıştır. Hak arama hürriyetine ilişkin hükümler ile eşitlik ilkesine de aykırı ve Hukuk Devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.

ESASIN İNCELENMESİ
Hak arama özgürlüğü Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede hak arama hürriyeti için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 142. ve davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını ifade eden Anayasa’nın 141. maddelerinin, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
İtiraz konusu kuralda, ceza mahkemelerince sonuç olarak hükmedilen iki milyar liraya kadar adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz edilemeyeceği belirtilmektedir. Söz konusu kuralla, verilen cezanın doğrudan ya da kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezası olup olmadığı dikkate alınmaksızın, yalnızca sonuç olarak hükmedilen ceza miktarını esas alınmıştır. Yasa koyucunun ceza mahkemelerinden verilen kararların bir kısmına temyiz yolunu kapatmadaki amacının tüm kararların Yargıtay incelemesine tabi tutulması durumunda Yargıtay’ın iş yükünün artacağı ve sonuçta yargılamanın yavaşlayacağı düşüncesi olduğu açıktır. Bir başka ifade ile yasa koyucu, önemsiz sayılabilecek bazı suçlardan ötürü verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulmasına yasa ile sınır getirmiştir. Ceza adalet sisteminde “önemsiz sayılabilecek suçlar” kategorisi içerisinde mütalaa edilebilmeleri mümkün bulunan doğrudan para cezası verilmesini gerektiren suçlar için öngörülen temyiz edilebilme sınırının, paranın bugünkü satın alma gücü karşısında adalet duygusunu rencide edecek veya hukuk devleti kavramıyla bağdaşmayacak sonuçlara yol açacak boyutta bulunmaması nedeniyle, itiraz konusu kuralın doğrudan hükmedilen adli para cezaları yönünden Anayasa’nın 2., 36., 141. ve 142. maddelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Buna karşılık, hapis cezasını gerektiren suçları ve dolayısıyla da bu suçlardan ötürü verilen adli para cezalarını “önemsiz” olarak kabul ekmek mümkün değildir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 7 numaralı protokolünün 2. maddesinde iki dereceli yargılanma hakkının istisnası olarak gösterilen “az önemli suçlar” ya da “hafif suçlar” tabirinin, aynı Sözleşme’nin maddeye ilişkin açıklamasında suçun cezasının hapis cezasını gerektirip gerektirmeyeceğine bakılarak saptanması gerektiğinin ifade edilmesi karşısında, itiraz konusu kuralla getirilen düzenlemenin hapis cezasından çevrili adli para cezaları bakımından adil yargılanma hakkıyla bağdaşmadığı açıktır.
Diğer taraftan, hapisten çevrilen adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet kararlarının mevzuatımızda hükümlü bakımından dolaylı olarak hak yoksunluğu sonucunu doğurabilecek suçlara ilişkin olması durumunda, sanıkların bu kararları temyiz edememesi hakkaniyete aykırı bir takım sonuçlara da yol açabilecektir. Örneğin hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik veya güveni kötüye kullanma suçlarında, malın değerinin azlığı, etkin pişmanlık veya diğer cezai indirim nedenlerinin uygulanması sonucunda, sonuç olarak hükmedilecek hapisten çevrili adli para cezalarının temyiz edilebilirlik sınırının altında kalma olasılığı mevcuttur. Bu durumda, temyiz sınırının altında kalan hapisten çevrili bir adli para cezasına mahkum olan kişi devlet memuru olamayacak, milletvekili seçilemeyecek veya bir siyasi partiye üye olamayacaktır. Kişi hakkında böylesi ağır sonuçlar doğurabilecek bir suçtan dolayı verilecek mahkumiyet kararını önemsiz veya hafif saymaya olanak bulunmadığı gibi, korunan hukuki yarar ve yasa koyucuya tanınan takdir yetkisi birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu düzenlemenin adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralla yalnızca sonuç olarak hükmedilen adli para cezası esas alınarak, hapisten çevrili adli para cezalarının nitelikleri ve kişi bakımından sonuçları göz ardı edilerek, bunları da kapsayacak biçimde temyiz yoluna getirilen parasal sınır, Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. Kuralın iptali gerekir.

SONUÇ
4.4.1929 günlü, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun, 21.1.1983 günlü, 2789 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle değiştirilen 305. maddesinin ikinci fıkrasının 18.11.1992 günlü, 3842 sayılı Yasa’nın 28. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, B- İptal edilen bendin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükmünün, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
23.7.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

İlgili yazılar: Ahmet İyimaya Çek Mağdurları sana güvenmiyor

9 yorum:

  1. Sayın arkadaşlar bu arada ekonomi profosörlerinden Sayın Osman Altuğ hocamız ilede görüşmeler oldu kendisine bu konuda çok telefon geldiğini tv konuşmalarında bu konuyada yer verceğini söyledi sizlerde mail ile ulaşabilirsiniz

    osmanaltug66@yahoo.com

    YanıtlaSil
  2. değerli arkadaşlar

    bu anayasa mahkemesi kararı bize çok net anlatıyor ki 2000 tl nin altında olan çekler için verilen adli para cezalarının da yargıtay incelemesinden geçmesi gerekecek...her ne kadar 1 yıl sonrada işleme girecek olsada bu yargıtayın zaten çok fazla olan iş yükünü tekrar katlayarak arttıracak...yargıtay başkanının da dediği gibi yanlış yanlışla düzeltilmiyor görüldüğü gibi...

    my way

    YanıtlaSil
  3. yargıtaya ıntıkal eden dosyaların akıbetı bellı yıllarca surunuyor.

    YanıtlaSil
  4. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın soru önergesine verdiği yanıt, karşılıksız çek nedeniyle açılan davaların 2008 ve 2009 yılında arttığını ortaya koydu. Verilere göre, 2009 yılında karşılıksız çek nedeniyle cezaevlerine giren kişi sayısı bin 461 oldu.

    Bakan Ergin'in Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na ait istatistiklere dayanarak verdiği bilgilere göre, 2009'un ilk 6 ayında karşılıksız çek nedeniyle ceza mahkemelerinde 159 bin 774 dava açıldı. Bu davalarda 221 bin 755 kişi hakim karşısına çıktı. 2009'un 6 ayında çek davaları nedeniyle bin 461 kişi hapse girdi. Bunlardan 5'ini çekle ilgili ihtara ve yasaklamaya uymama, 67'sini Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'a muhalefet, diğerlerini de karşılıksız çek keşide etme suçu oluşturdu.

    HER AY 100 BİN ÇEK KARŞILIKSIZ CIKIYOR
    EsnafIn, tüccarın elinin darda olup olmadığını gösteren önemli bir gösterge olan karşılıksız çek sayısında önemli artışlar dikkati çekiyor. 2007 ilk 7 ayından 2008 ilk 7 ayına karşılıksız çek sayısında yüzde 11.5 artış yaşanmışken, 2008'den 2009'a bakıldığında oranın yüzde 28.2'ye çıktığı göze çarpıyor. Türkiye'de her ay yaklaşık 100 bin adede yakın çek karşılıksız çıkıyor ve hukuki işleme tabi oluyor. Protestolu senet tutarında ise ilk 6 ayda yüzde 29.27'lik artış söz konusu

    YanıtlaSil
  5. evet akibetibelli hiç birşeyin olucagı yok yani bir senedir bekliyoruz yasayı bakalım kırmızı kar yaınca çıkar herhalde onlar pekakayı indirsin dagdan

    YanıtlaSil
  6. YANLIZ BİZMİ SUCLUYUZ HÜKÜMETİN HİÇ SUCU YOKMU EKONEMİDE

    YanıtlaSil
  7. ben ce en büyük suçlu bankalar insanlara araştırma yapmadan bir sürü çek karnesi veriyorlar ve içerisinde kötü niyetli insanlar tarafından ticari senaryolarla piyası dolandırıyorlar sonunda madur dürüst esnafa oluyor ve hapse giriyorlar neden borçlarını ödeyemediği için diğerleri ise yine yeni senaryolarla piyası dolandırmaya devam ediyor yazık değilmi yıllardır namusuyla helalıyla para kazanıp ve kaybenlere devetin bu konuda bu suç ile yatanları bir an önce çıkartması gerektiğini düşünüyorum sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  8. slm bende çek madurlarındanım ve ceza evinde yatıp çıktım ama arkadan daha gelen bir sürü çeklerim var ve şuan yine aranmam var çekten dolayı ve hiçbir iş yapamıyor ve sokağa çıkamaz oldum tekrardan yakalanıp içeri düşeceğim diye .ben buradan yekililere yanı başbakanımıza cumhur başkanımıza ve bakanlara bütün ülkeyi yöneten kişilere sesleniyorum beni ceza evine atarsanız benim çeki verdiğim adam hiç birşey alamaz neden ben ceza evindeyim bende hiç bi iş yapamam alamam satamam neden ceza evindeyim ve hep mağduriyet çoluk çocuk hanım annen baban perişan oluyorlar mağdur kişi ona keza alacaklıda bişi alamıyor madem öyle bu bir çözüm deyil bunu her iki tarafıda mağdur etmeden bi kolaylık tanıyacak bi yasa çıkartın düşünün sayın hukukcular profösörler buradada iş sizlere düşüyor bence bu hapis biran evel kalkmalı diyorum ankaradan çek mağduru MUHARREM.

    YanıtlaSil
  9. slm bende çek madurlarındanım ve ceza evinde yatıp çıktım ama arkadan daha gelen bir sürü çeklerim var ve şuan yine aranmam var çekten dolayı ve hiçbir iş yapamıyor ve sokağa çıkamaz oldum tekrardan yakalanıp içeri düşeceğim diye .ben buradan yekililere yanı başbakanımıza cumhur başkanımıza ve bakanlara bütün ülkeyi yöneten kişilere sesleniyorum beni ceza evine atarsanız benim çeki verdiğim adam hiç birşey alamaz neden ben ceza evindeyim bende hiç bi iş yapamam alamam satamam neden ceza evindeyim ve hep mağduriyet çoluk çocuk hanım annen baban perişan oluyorlar mağdur kişi ona keza alacaklıda bişi alamıyor madem öyle bu bir çözüm deyil bunu her iki tarafıda mağdur etmeden bi kolaylık tanıyacak bi yasa çıkartın düşünün sayın hukukcular profösörler buradada iş sizlere düşüyor bence bu hapis biran evel kalkmalı diyorum ankaradan çek mağduru MUHARREM.

    YanıtlaSil