Hisarcıklıoğlu, Çek Yasası Takibimizde

Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Sayın M. Rıfat Hisarcıklıoğlu ile telefon görüşmesinde bulunduk, Hisarcıklıoğlu Çek yasası ile ilgili, Adalet Komisyonunun TOBB den görüşlerini istediklerini ve salı günü TOBB Yönetim kurulunun toplanarak  bu konudaki görüşlerini kararlaştıracaklarını ifade ettiler.

Hisarcıklıoğlu’nun Karşılıksız çek ve çek yasası ile ilgili düşüncelerini biliyoruz, geçtiğimiz günlerde gazetecilerin karşılıksız çek ile ilgili sorularına verdiği cevaplarda,

Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının Çek Yasası konusundaki sıkıntılarının haklı olduğunu yasanın tüm aşamalarını tek tek takip ettiklerini anlatarak, pürüz yaratan maddelerin de Genel Kurul'da düzelmesini umduğunu kaydederek  ancak nihai kararı TBMM'nin vereceğini söyledi Hisarcıklıoğlu, Biz hiçbir zaman halk iradesinin üstünde değiliz. Son karar onlarındır. Oradan çıkan karara hepimiz saygı duymak zorundayız.

Hisarcıklıoğlu, Çeki yazılan işadamlarının, suçlu duruma düşmesiyle ilgili bir soruya ise, “Çek Yasası” ile ilgili Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile son halini müzakere edeceğiz, daha iyi olacağı kanaatindeyiz kararlarda katılımcı demokrasi çerçevesinde fikirlerin alınması gerekir hangisi olmalı diye sorarsanız, maddi suçun cezası maddi olmalı.. ifadelerini kullanmıştı..

cek_yasasi

 

Arkadaşlar

TOBB salı günü Toplanıyor ve yönetim kurulunun çek yasası ile ilgili görüşlerini açıklayacak veya Adalet Komisyonu ve Sayın Ali Babacan’ a  iletecekler. Aşağıda bulunan TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılarının irtibat bilgileri vardır, baskımızı ve yaşanılan sorunları bunlara anlatmalıyız, zamanımız daralıyor ve bu daralan zaman aleyhimize de işliyor, Esasen tefeci olan ama saygın iş adamı rolündeki bir kesim kişilerin TBMM üzerinde büyük bir lobi faaliyeti var ve ne yazık ki parasal gücü  ellerinde tutan bu bu kesimin mecliste de uzantıları vardır. Türkiye’de çok çarpık bir seçim sistemine sahip, eğer parasal gücünüz varsa bir şekilde milletvekili olabiliyorsunuz ve ister muhalefet partisi ister iktidar fark etmiyor dokunulmaz oluyorsunuz. Ülkemizde tefecilik sektörünün ne kadar yaygın ve büyük olduğu hepimizin malumu ve bu kişiler kazanç kapısı olan çeklerin ve karşılıksız çek hapsi yaptırımının kaldırılmaması için tüm güçlerini kullanıyorlar, Tefeciler esnafa çek karşılığı faizle para veriyorlar, ödemede aksama olması halinde hem kendileri hem de kanun hükümlerini uygulamak zorunda olan Devletin polisi, savcısı borçlunun arkasına düşüyor, kanunlar çek borçlusunu zindana atıyor, sahipsiz ve çaresiz kalan zindandaki borçlunun ailesi ise tefecinin insafına terkediliyor, bu zalimce sistemi biliyoruz, yaşadık gördük duyduk, bu tefeci lobisi çek hapsinin korunması için ellerinden gelen her şeyi yapıyor ve bizlerin yaptığı eylemler onların çalışmalarının yanında adeta sinek vızıltısı kalıyor, özgürlüğümüze bir an önce kavuşmak için sesimizi daha gür çıkarmak durumundayız.

Vatandaş olarak başka seçeneklerimiz nelerdir?

Anayasa Mahkemesinin 2002 yılında Karşılıksız çek hapsi Anayasamıza uygundur kararı tüm akademisyen hukukçular tarafında şok etkisi yaratmıştı..

Yargıtay’ın 11 aydır bu konuda ceza genel kurulunca bağlayıcı bir içtihat vermemesi çok düşündürücüdür.

Çek Kanunu’ndaki yasal boşluğu ilk haberini veren ve medyaya taşıyan Muharrem Sarıkaya’nın Haber Türk Ankara temsilciliğine terfi edilerek başkada çek lafını ağzına almaması!…

Keza Hukukçu Akademisyen Adem Sözüer’in çek kanunu ve kanundaki boşluğu anlatan çıkışları, yaşanan karşılıksız çek hapislerinin kanunsuz olduğu yönündeki açıklamalarının ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olduktan sonra susması..

Bunlar gibi onlarca örnekler verilebilir

Bu karşımızdaki lobinin nerelere kadar etki ettiği ve güçlerinin bir göstergesidir..

Ak Partinin önermiş olduğu erteleme işine bile şiddetle karşı çıkılıyor, karşılıksız çek hapis cezaları erteleme işi de başka bir bahara kalabilir.

Aklımızı başımıza alalım, bizler çok yoğun olarak çalışmalıyız, sesimizi her kesime duyurmalıyız, bu kanunsuzluğu, vatandaşın tepkisi ve halkın iradesiyle bizleri temsil eden TBMM indeki aklı selim vekillerimiz giderebilir..

İş adamlarının temsilcisi olan TOBB sesimize duyarsız kalmayacaktır, sesimizi yükseltelim ve aleyhimize gelişen çek yasasını, lehimize çevirelim..

TÜRKİYE ODALAR BORSALAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU İRTİBAT BİLGİLERİ.

M.Rıfat HİSARCIKLIOĞLU
Başkan
TEL:   (0312) 418 42 88
TEL:   (0312) 418 42 90
TEL:   (0312 413 80 00
FAKS: (0312) 425 12 31
E-Mail: info@tobb.org.tr
E-Mail: baskanlik@tobb.org.tr


Faik YAVUZ
Başkan Yardımcısı
Ankara Ticaret Borsası Başkanı
TEL: (312) 310 49 70 - 71 -72
Faks: (312) 3240857
E-Mail: borsankara@superonline.com
E-Mail: info@atb.gov.tr


Bülent KOŞMAZ
Başkan Yardımcısı
Manisa Ticaret Odası Başkanı
TEL: 0(236) 231 10 45
Faks: 0(236) 231 28 45
E-Mail: info@mtso.org


Halim METE
Başkan Yardımcısı
Armatör
Ç.Rizespor Başkanı
METE KARDEŞLER DENİZ TAŞIMACILIĞI A.Ş.
TEL: 0(216) 389 37 40 - 41 - 42 - 43
FAX: 0(216) 353 42 38
E-MAIL: halimmete@metekardesler.com


Murat YALÇINTAŞ
Başkan Yardımcısı
İTO Yönetim Kurulu Başkanı
İş Tel:   0(212) 586 25 92
İş Tel:   0(212) 578 87 87
İş Faks: 0(212) 578 61 95
E-Mail: murat.yalcintas@ito.org.tr


Tanıl KÜÇÜK
Başkan Yardımcısı

İstanbul Sanayi Oda Başkanı
İSO Tel: 0(212) 245 50 22
İş Telefon: 0(212)2546818
Faks: 0(212) 2545780
E-Mail: ctk@elit-chocolate.com

 

Çek hapsine erteleme, tefeci lobisinde endişe yarattı

Çek Kanununda yapılacak değişiklikle tarafların ceza erteleme yoluna gitmesi, iş dünyasında!! Artık malı karşılığında çek alan, yıllarca borcun ödenmesini mi bekleyecek? tartışmasına neden oldu.

Uzun zamandır Çek Yasası'nın çıkmasını bekleyen sektör temsilcileri, karşılıksız çek nedeniyle verilen hapis cezalarının kaldırılmasını isterken, ceza ertelemenin ise borcunu ödemekten kaçan kişiler için kaçırılmaz bir fırsat yaratmasına da engel olunmasını istiyor.

Çek Kanunu yasa değişikliği ile karşılıksız çek suçlarından hapis yatanlar için yeni bir dönemin başlangıcı sayılırken, iş dünyasının tepe noktalarında ise! yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi.

AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli yaptığı açıklamada, TBMM Adalet Komisyonu'nun gündeminde bulunan ve bayramdan sonra çıkartılması hedeflenen Çek Yasa Tasarısı'nda af niteliğinde olmayan bir değişiklik yapacaklarını söyledi.

Çek Kanunu'na muhalefetten hapis cezasına çarptırılan 2 bin 116 kişi için yapılan düzenlemeye göre, tarafların karşılıklı rızasıyla vadesinde ödenmeyen çek borcunun belirli vadelerde ödenmesi konusunda anlaşması halinde yürütülen kovuşturma, soruşturma ve cezanın infazı ertelenecek.

Anlaşma sağlanmaz ise yasa ile borçluya belli bir sürede borcunu ödeme imkanı verilecek, borcun ödenmemesi halinde ise borçlu yeniden cezaevine girecek.


tefeci lobisi



Son söz Ali Babacan'da

İş dünyasının önde gelen isimleri!! ise, çeke hapis cezası ertelemesinin ticari hayata ciddi zarar verebileceğine dair endişelerini dillendirmeye başladı.

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülen çek yasa tasarısında değişiklik yapılması için harekete geçti. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan geçtiğimiz günlerde karşılıksız çek nedeni ile hapis cezasını doğru bulmadığını açıklamıştı,

Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, sadece bir sefere mahsus olarak karşılıksız çek hapsinde ceza ertelemesi uygulaması yapılabileceğini ancak bunun ticari hayatımızdaki sorunlara çözüm getirecek bir uygulama olmadığını belirterek, bizim yasalarımızda maalesef iyi niyetli olanlar cezalandırılmaktadır, kötü niyetlilere ise müdahale edilmiyor. Yaşanan Ekonomik krizden dolayı zor duruma düşmüş ve çekini ödeyememiş insanlara bir şans tanınması doğru ama bunu bilinçli olarak yapanlara karşı yapılabilecek fazla bir şey yok diye konuştu.

Devlet kendi alacaklarında şahin kesildiğini ifade eden Dalgakıran, çek Kanunu'ndaki bu uygulama ile malı satanın alacağı neredeyse 4 yıl gecikebilecek hale geliyor. Şirketlerin mal satarken güvenilir alanlara yönelmesi gerekiyor ve ülkemizdeki aşırı rekabet nedeniyle bazı firmalar ciddi riskler alarak mal satıyor bu maalesef ticari rekabeti zedeliyor dedi.

Bankalar müşteriyi iyi seçmeli

Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç mevcut durumda çeki verenin de alanın da mağdur olduğunu ifade ederek Elbette art niyetli hareket edenler olacaktır, bunlar bir şekilde tespit edilip cezalandırılmalı, fakat karşılıksız çek hapis cezası bu sorunu çözmez. Bankalar, ticari müşterilerine çek defteri verirken bakkalla grosmarketi aynı kefeye koymamalı. Bankalar kredi kartı limitini verirken birine 1000 TL, birine 10 bin TL veriyor, çek defterleri konusunda da uygulama böyle olmalı dedi.

KOBİDER Genel Başkanı Nurettin Özgenç, birçok KOBİ'nin kriz döneminde zor duruma düşüp çek borçlarını ödeyemediğini belirterek, Bu insanlarımızın borcunu ödemesine fırsat verilmelidir. İnsanları hapse doldurmanın bir anlamı yok şeklide konuştu.

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rıza Nur Meral ise Çek Yasası'nı desteklediklerini vurgulayarak, Dürüst, borcuna sadık tüccarla, kötü niyetli tüccarın farkının olması lazım Dünya krizi nedeniyle olağan dışı bir dönemden geçerken, bu tür uygulamaların yararlı olacağını düşünüyorum. Çek, Türkiye'de çok önemli bir ticari araç fakat tüccar da bundan sonra borçlusu iyi tanımalı ve tahlil etmeli değerlendirmesinde bulundu.

Çek mağdurları ise tasarıya karşı

Öte yandan, çek mağdurları da yasa değişikliğinin sorunların çözümüne katkı sunmayacağını düşünüyor. Karşılıksız çek nedeni ile hapis cezası yatanların yakınları tarafından kurulan www.cekmagdurlari.com sitesinin kurucusu Emre Birsel, Türkiye'de herkesin borcu var ama neden sadece çek borcu olana hapis cezası uygulanıyor, anlamak mümkün değil hükümetin 1,5 yıldır Çek Yasası'nı çıkarmaya uğraştığını hatırlatan Birsel, Artık kimseye güvenimiz kalmadı. Erteleme kararı ile insanların ağzına bir parmak bal çalıyorlar. Bu insanlar her şeyini kaybedip, hapse girdi. İki yıllık bir sürede tüm işlerini toparlayıp, borcunu ödemesi mümkün mü? Biz borç ödenmesine değil, borcun hapisle cezalandırılmasına karşıyız diye konuştu.


Özgürlüğümüzden uzak bir bayram! daha

ŞU MUBAREK GÜNDE BU SATIRLARI ÇOK FARKLI ŞEKİLDE KALEME ALMA OLANAĞIMIZIN OLMASINI HERŞEYDEN ÇOK İSTERDİK.

SUÇLARI SADECE İŞADAMI VE ESNAF OLMAK OLAN ÇEK YASASI MAĞDURU BİZLER, BU BAYRAMDA ANAYASAL HAKLARIMIZA VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE KAVUŞMUŞ OLARAK, BAYRAMIN BU GÜZEL HAVASINI SEVDİKLERİMİZLE BERABER ÇİFTE BAYRAM OLARAK KUTLAMAK İSTERDİK VE UMUTLARIMIZDA BUYDU..

AMA NE YAZIKKİ  OY VEREREK,BİZLERE ADALET VE REFAH GETİRECEKLERİNİ UMDUĞUMUZ VEKİLLERİMİZ, BU BAYRAMDA, BİR ÖNCEKİ BAYRAM GİBİ ÇOLUĞUMUZLA,ÇOCUĞUMUZLA BİZLERİ BOYNUN BÜKÜK BIRAKMIŞTIR.

KİMİLERİMİZ ZİNDANLARDA, KİMİLERİMİZ KAÇAK VE SEVDİKLERİNDEN UZAK BİR BURUK BAYRAM DAHA YAŞIYORUZ.

YASAMAYI HERŞEYİN ÜSTÜNDE VE BAĞIMSIZ GÖREN İKTİDAR PARTİSİNİN SN.VEKİLLERİ, AĞIZLARINDAN ÇIKANLA, İCRAATLARININ TAM TERSİ OLDUĞUNU. BU BAYRAMDA BİZLERE GÖSTERDİLER!!!

BİZLERE BAYRAMDA SEVDİKLERİNİZ YANINIZDA OLACAK DİYEN ADALET KOMİSYONU BAŞKANI SAYIN AHMETİYİMAYA DEĞİLMİYDİ?

BİZLERİ UMUTLANDIRAN İKTİDAR PARTİSİNİN DİĞER ÖNDE GELEN VEKİLLERİ DE AYNI SÖZLERİ BİZLERE VERMEDİLERMİ?

NE YAZIKKİ VERDİKLERİ SÖZÜ BİLE TUTMAYA MUKTEDİR OLAMADIKLARINI, SERMAYE VE TEFECİLERİN LOBİSİNE YENİK DÜŞTÜKLERİNİ BİZLERE GÖSTERMİŞ OLDULAR!!!

AMA BİZLER ZAMANINDA BU TOPLUMUN MUHLİS İŞ ADAMLARI OLARAK YİNEDE SN.İKTİDAR VEKİLLERİMİZİN MÜBAREK KURBAN BAYRAMLARINI İÇİMİZ BURUKTA OLSA KUTLUYOR ONLARA OSMANLI PADİŞAHLARININ PARASINI VEREREK TUTTUKLARI ADAMLARA CUMA NAMAZI GİRİŞİNDE KENDİLERİNE HEPBİR AĞIZDAN BAĞIRTTIKLARI GİBİ BİZ ÇEK MAĞDURLARIDA HEPBİR AĞIZDAN SİZLERE HAYKIRIYORUZ '' BÖBÜRLENME PADİŞAHIM ( VEKİLİM ) SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR

YAKLAŞIK 11 AYDIR BU MÜCADELEMİZDE BİZLERE DESTEK VEREN BÜTÜN ÇEK MAĞDURLARINDAN RİCAMIZ 11 AY ÖNCESİYLE BU GÜNÜ KIYASLAMALARI VE BU BAŞARININ HEPİMİZİN ORTAK HAREKETİYLE GERÇEKLEŞTİĞİNİN BİLİNCİNDE OLMALARIDIR.

BU BİLİNÇLE ANAYASAL HAKKIMIZ OLAN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ KAZANMAK İÇİN HEP BERABER MÜCADELEMİZE ÇOK DAHA GÜÇLÜ ŞEKİLDE SARILARAK SERMAYE VE TEFECİ LOBİSİNİ YENECEĞİMİZE OLAN İNANCINIZI KAYBETMEMENİZDİR.

SEVGİLİ ÇEK MAĞDURLARI VE AİLELERİNİN BU MÜBAREK GÜNÜNÜN HEPİMİZE HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLERİZ..

 

Erteleme çözüm değildir..

Karşılıksız çek cezalarını “erteleme” yahut “şartlı salıverme”, mevcut problemi “halı altına süpürmek”ten ibarettir.

Açık bir hukuka aykırılık mevcutken, bunu görmezden gelip, sadece haklı tepkileri susturmak üzere düşünülmüş geçici ve hukuka aykırı bir çözümdür.

Hukuki bir problem, ekonomik gerekçelerle çözümsüz bırakılamaz!

Çeke güvenin sağlanmasının bedeli, insanların hürriyetinin bağlanması olamaz!

Bir veya iki yıl içinde hapse sebep olan borcun ödenmesi karşılığında sağlanacak olan şartlı salıverme, zaten zor durumda olan, işi, düzeni, şahsi/ailevi hayatı hasar görmüş, bunun üstüne de hürriyeti elinden alınmış ve hürriyeti karşılığında neredeyse önüne uzatılan her maddeye imza atacak hale gelmiş borçluyu, alacaklı karşısında mevcut durumundan daha mağdur bir duruma sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu durumdaki borçlunun, alacaklının dikte ettireceği şartları kabullenmekten başka bir şansı yahut pazarlık gücü var mıdır?

Karşılıksız çeke hapis cezasının devamını isteyenler kimlerdir?

Sözü dolaştırmadan ve adını koyarak teşhir ediyoruz: İlk grup, rasyonel projelerin ve ekonomik performansın kredilendirilmesini beceremeyen , bu konuda yeterli bilgi birikimine sahip olmayan ve proje değerlendirmesi yapma zahmetine katlanmayan “BANKALAR”dır. Proje ve performans değerlendirmesi yapmaktan aciz bankalar, yıllardır sadece gayrimenkulleri kredilendirmekte, ticari kredi verdikleri müşterilerden (yasal olmamasına rağmen) ek teminat olarak vadeli çek almaktadırlar. Arkasında hapis cezası olan bir ticari enstrümandan daha güçlü teminat olabilir mi?

Çek”in ihdas edilme amacına aykırı olan “vadeli çek” uygulamasını destekleyen sadece bankalar değildir. Diğer grup, hayat damarları “vadeli çek”ten ibaret ve varoluş gerekçeleri karşılıksız çeke hapis cezası uygulaması olan “FACTÖRING ŞİRKETLERİ”dir. Kanunla tayin edilmiş prosedürlere aykırı olarak, faturalı alacakların temlik edilmesi karşılığında finansman ve tahsilat hizmeti sunmak yerine, vadeli çek karşılığında “tefecilik” yapan faktöring şirketleri, karşılıksız çeke hapis cezası kalktığında ya gerçek fonksiyonlarını icra edecek yahut finans piyasasından silineceklerdir. Kolay yoldan para kazanmaya alışmış ve sistemini “sömürü” esasına göre kurmuş olanların gerçek fonksiyonlarını icra etmeye asla niyetli olmadıklarını tahmin etmek zor olmasa gerek! O halde ne yapıp edip, varlık sebepleri olan karşılıksız çek hapis cezasının devam etmesini sağlamaları gerekiyor.

Biz, yasama organına “yüce” sıfatını layık gören bir milletin fertleri olarak, o “YÜCE MECLİS”in herhangi bir üyesinin bu haksız ve hakkaniyetsiz talepleri dikkate aldığına inanmak istemiyoruz.

İleri sürülen “ekonomik gerekçe” yanlıştır!

Şayet iç hukuku ve uluslararası sözleşmeleri bir tarafa bırakıp “ekonomik gerekçe” konuşulacaksa, gelin meselenin can damarını sorgulayalım:

Türkiye, küçük ve orta ölçekli işletmeler için finansmanın oldukça kıt olduğu bir ülkedir. Şahsi kabiliyetleri ve girişimciliği en büyük sermayesi olan “esnaf” ve “KOBİ” statüsündeki işletme sahiplerine, kabiliyetlerini ve girişimci performanslarını kredilendirebilecek bir finansal/ekonomik yapı kurmak yerine, karşılıksız çıkan çek sebebiyle hapishanenin yolunu göstermek, ekonominin gerçek mimarlarını aslanların önüne atmak değil midir? Yıllardır karşılıksız çek sebebiyle hapis yatan, kaçak dolaşanlar, çoğu “üretici” statüsünde, esnaf ve KOBİ ölçeğindeki işletme sahipleridir.

Şimdi, akıl ve vicdan sahibi herkesi yeniden bir muhasebe yapmaya davet ediyoruz. “Çeke olan güven azalırsa piyasalar bundan etkilenir” tezini savunanlara soruyoruz: “Piyasalar”dan kasıt sadece bankalar ve faktöring firmaları mıdır? Şayet değilse -ki değil- piyasanın gerçek aktörlerine, esnafa, KOBİ sahiplerine, daha büyük ölçekte iş yapanlara sorulsun : ”Karşılıksız çeke hapis cezası olsun mu olmasın mı?” Mesele bu kadar basittir.. Bağımsız araştırma şirketleri böyle bir anketi başarıyla uygulayabilirler. Bakalım etkileneceği varsayılan piyasanın aktörleri ne diyecekler. Öyle ya, şayet çek mal ve hizmet piyasasında elden ele dolaşıyor ve ödeme aracı olarak fonksiyon icra ediyorsa hem müşterisinden çek alan hem de tedarikçisine çek veren, kısacası çekin gerçek taraflarına soralım bu soruyu! Sakın birileri bütün aktörlerin yerine yanlış varsayımlarda bulunuyor olmasın? Çeke güvenin yolu sadece arkasındaki hapis tehdidi ise, cezayı müebbette çıkardığınızda , çeki “hazine bonosu” statüsüne mi kavuşturmuş olacaksınız?

Sonuç olarak, şayet üstün olan hukuksa, hukukun gereği yerine getirilmeli ve karşılıksız çek hapsi, ceza hukukumuzdan tamamen silinmelidir. Hukuk bir kenarda dursun, ekonominin gereklerine bakalım deniyorsa, “çek”in bütün muhataplarının fikri alınmalı, yanlış varsayımlardan vazgeçilmelidir.

 

Nurettin Canikli, Çek mağdurlarına müjde veriyor!!

2002 de Türkiye’nin başına bela edilen, esnafı zincirleme bir etkiyle perişan eden, enafı, iş adamlarını Türk hukukunda katillere bile verilmeyen 5 yıl gibi hapis cezalarıyla karşı karşıya bırakan karşılıksız çek yasasının mimarı Ak Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli Takvim gazetesine konuştu..

Çek mağdurlarına müjde!!

AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Çek Yasa Tasarısında, ''Tarafların karşılıklı rızasıyla vadesinde ödenmeyen borcun belirli vadelerde ödenmesi konusunda anlaşması halinde yürütülen kovuşturma, soruşturma ve cezanın infazının ertelenmesini'' önereceklerini belirterek, ''Yapmaya çalıştığımız, tarafları hem vade hem içerik konusunda mutabakata varacakları bir ortamı oluşturmaya teşvik etmektir'' dedi.

Parlamentoda basın toplantısı düzenleyen Canikli, halen TBMM Adalet Komisyonu gündeminde bulunan Çek Yasa Tasarısı üzerindeki çalışmalar ve önerileri hakkında bilgi verdi. Çekin Türkiye'de, dünya uygulamasından farklı olarak sadece ödeme aracı olarak değil, aynı zamanda mübadele aracı olarak kullanıldığına işaret eden Canikli, bu özelliğinden dolayı ileri vadeli çek tanzimine parasal fonksiyon kazandırdığını anlattı. Bu yönünün önemli ve kullanımının son derece yaygın olduğuna dikkati çeken Canikli, 2008 yılında kullanılan çek sayısını 34 milyon 936 bin olarak verdi. Canikli, bu rakamın 2007 yılında 30 milyon 106 bin, 2006 yılında 26 milyon, 2009 Ekim sonu itibariyle ise 37 milyon 790 bin olarak gerçekleştiğini bildirdi.

İleri tarihli çek uygulamasının Türkiye ve birkaç ülke dışında söz konusu olmadığını, ancak kabul gördüğünü kaydeden Canikli, ''Ekonomideki bu ağırlığı göz ardı etmek kesinlikle söz konusu değildir, yapılması gereken zaptı rapt altına almak, kurallara bağlamaktır. Geçmişte de böyle yapılmıştır zaten'' dedi.

Yaygın kullanımına rağmen, Vadesinde ödenmeyen ve dava konusu yapılan karşılıksız çek sayısının 2000 yılında 262 bin, 2001'de 307 bin, 2002'de 177 bin, 2003'te 131 bin, 2005'te 97 bin, 2006'da 115 bin, 2007'de 142 bin, 2008'de 160 bin, 2009 yılının (10 aylık) Ekim ayı sonu itibariyle 240 bin olduğunu anlatan Canikli, tanzim edilen toplam çekle kıyaslandığında rakamların cüzi olduğunu vurguladı.

Nurettin Canikli

AF DÜŞÜNÜLMÜYOR

Çek Kanuna muhalefetten mahkum olan ve karşılıksız çek nedeniyle hapis cezası çekenlerin sayısının 24 Kasım itibariyle 2 bin 116 kişi olduğunu kaydeden Canikli, şöyle konuştu:

Sadece 2009 yılında verilen mahkumiyet sayısının 60 bin, 2008 yılında 110 bin olduğu dikkate alındığında, şu anda mahkum olarak cezası infaz edilenlerin sayısının çok cüzi rakamda kaldığı görülüyor. Tartışma esas itibariyle burada başlamaktadır. Şu anda karşılıksız çek nedeniyle mahkum olan 2 bin 116 kişi, haklarında mahkumiyet kararı verilen ve yargı süreci devam eden yüz binlerce kişi bu sıkıntılardan bu baskıdan kurtulmak istemektedir. Kendilerini çek mağdurları olarak tanımlayan bu grubun sorunlarının giderilmesi için ciddi tartışma var. Belli bir kesim, uygulanan cezanın tamamen kaldırılması ve affedilmesini önermektedir. Bu ciddi ve ağırlıklı bir kesimdir.

Biz kesinlikle bir af düşünmüyoruz. Önereceğimiz düzenleme de af mahiyetinde değil, olamaz. Her şeyden önce bu bir özel hukuk ilişkisidir. Taraflar edimlerini yerine getirmek üzere anlaşma yapmışlardır. Kamunun tek taraflı iradeyle bu özel ilişkiyi yönlendirmesi, değiştirmesi, bu dengeyi bozması kesinlikle söz konusu olamaz. Doğru değildir. Kamu böyle bir şeye tevessül ettiği takdirde, bu dengenin bozulması nedeniyle hakları haleldar olanların haklarının tazmin edilmesi gerekir. Bu durumda alacaklı korumasız hale gelir. Kamu ya da devlet ilke olarak özel ilişkiye müdahale edemez.

AK PARTİ'NİN ÖNERİSİ
AK Parti'nin, ''Tarafların karşılıklı rızasıyla vadesinde ödenmeyen borcun belirli vadelerde ödenmesi konusunda anlaşması halinde yürütülen kovuşturma, soruşturma ve cezanın infazının ertelenmesini'' önereceğini belirten Canikli, ''Sistem, borçlu ve alacaklının anlaşmasını sağlamak üzerine kurulu olacak. Yapmaya çalıştığımız, tarafları hem vade hem içerik konusunda mutabakata varacakları bir ortamı oluşturmaya teşvik etmektir'' dedi.

Bunu alacaklı ve borçlu her zaman yapabilir, bunun neresi yenilik? denilebileceğine işaret eden Canikli, Mevcut mevzuata göre, bunu yaparlarsa, alacaklı anlaşma sonucunda şikayetinden vazgeçtiğinde korumasız hale gelmektedir. Yani, borçlu borcunu ödemediği takdirde hapis cezası ortadan kalkacağı için alacaklı korumasız hale gelmektedir. Önerimizle anlaşmanın şartlarının yerine getirilmemesi halinde, ertelenen kovuşturma, soruşturma ve infaz kaldığı yerden devam edecek. Bu süre içinde zaman aşımı da işlemeyecek'' diye konuştu.

Canikli, tarafların belirli bir vade konusunda anlaşamaması halinde kamu otoritesinin devreye gireceğini ve minimum bir süre tanıyacağını belirterek, bu sürenin henüz netleşmediğini, Komisyon ve Genel Kurulda yapılacak tartışmalarda nihai şeklini alacağını söyledi.

Yapılacak düzenlemeyle borcun ödenmesinin amaçlandığına işaret eden Canikli, hapiste veya kaçak olan kişinin borcunu ödemesinin söz konusu olmadığını, alacaklının haklarının da tehlikeye düşürülmemesi gerektiğini, bunların ikisini formüle eden düzenlemenin önemli olduğunu anlattı.

ÇEK KAYITLARI BİR MERKEZDE TUTULACAK
Canikli, tasarıda yapılacak bir başka önemli düzenlemenin de çek tanzimine ilişkin kayıtların merkezi sistemde tutulması olduğunu ifade ederek, ''Bütün çek tanzimleri, çek düzenleyenler ve ödeme durumlarına ilişkin kayıtlar bir merkezde tutulacak. Herkes kendisine verilen şifreyle kendi kayıtlarını görerek, kişi isterse kendi kayıtlarının şifresini kullanarak dijital ortamda başkasına da gösterebilecek. Bu, alacaklı konuma geçecek olan kişinin, çeki tanzim eden kişinin kredibilitesini ve taahhütlerinin ne kadarını yerine getirip getirmediğini görüp karar verecek. Bu bilgiler kamuya açık olmayacak'' dedi.

Yapılacak düzenlenmenin, ''Uzun vadede çek kullanımının ciddi anlamda zaptı rapt altına alınmasını ve sağlıklı kararlar verilmesinin önünü açacağını'' belirten Canikli, tasarının bayramdan sonra Komisyon gündemine gelmesini ve normal şartlar altında yılbaşından önce yasalaşmasını tahmin ettiklerini söyledi.

Canikli, 'Düzenlemeyi geçici madde olarak yapacağız. Belirli tarihe kadar savcılığa intikal ettirilmiş dosyalar bundan faydalanacak. Bu tarih, geçmiş tarih olacak. Çünkü ileri tarih için yapılacak düzenleme, piyasa ve özel ilişkilerin gidişatını etkiler, yönlendirir. Böyle bir şey yapmak istemiyoruz'' dedi.

Karşılıksız çek suçlarındaki artış oranı nedir?

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ                                                                                      10.11.2009
T.B.M.M. GRUP BAŞKANLİĞİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıda belirtilen sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğim saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Alim IŞIK
MHP Kütahya Milletvekili

adsız

Bilindiği gibi son dönemde PKK'lı teröristlerin Türkiye'ye dönerek Habur sınır kapısında törenlerle karşılanmaları sırasında yaşananlar, vatandaşlarımızı neredeyse infiale varacak düzeyde rahatsız etmiştir. Bakanlığınızın bu konudaki uygulamaları, ekonomik krizin de etkisiyle çek borcunu ödeyemediği için cezaevine giren vatandaşlarımızın yakınlarının "Çek suçluları PKK'lı teröristlerden daha mı tehlikeli ki aynı Bakanlık bu insanlarımız için bir çözüm bulmuyor? şeklinde değerlendirmelerde bulunmalarına neden olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Halen cezaevlerimizde karşılıksız çek suçundan hükümlü veya tutuklu olarak bulunan vatandaşlarımızın sayısı ne olmuştur? Geçen yıla göre 2009 yılında çek suçlularındaki artış oranı nedir? Bu artışın sebepleri nelerdir?

2. Ekonomik krizin de etkisiyle çek borcunu ödeyemediği gerekçesiyle hakkında hapis cezası ile tutuklama kararı verilip de evinden veya memleketinden koparak yakalanmamak için kaçmış vatandaşların sayısı ne kadardır?

3. Çek suçlarından hapis cezasının kaldırılması konusunda Bakanlığınızın görüşü nasıldır?

4. Çek suçlularının ve yakınlarının mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda Bakanlığınızca yapılan çalışmalar ne aşamaya gelmiştir?




MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ                                                                                      12.11.2009
T.B.M.M. GRUP BAŞKANLİĞİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıda belirtilen sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr, Alim IŞIK
MHP Kütahya Milletvekili

adsız

Bilindiği gibi son dönemde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle ülke genelinde iş düzeni bozulan birçok vatandaşımız borcunu zamanında ödeyemediği için karşılıksız çek ile ilgili adli makamlarca adli para cezalarına çarptırılmakta, adli para cezasını zamanında ödemeyen ya da ödeyemeyenler ise cezaevine girmektedirler. Adli para cezasını ödemediği gerekçesiyle cezaevine giren vatandaşlarımızın sayısında özellikle son yıllarda ciddi artışların olduğu yönündeki iddialarla ilgili olarak;

1. Halen ülkemiz genelinde cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklu sayılarının 2003- 2009 döneminde yıllara göre değişimi nasıl olmuştur?

2. Bu hükümlü ve tutuklulardan yıllara göre ne kadarı adli para cezasını ödememekten,, ne kadarı da mevcut çek kanununa muhalefet suçundan cezaevine girenlerden oluşmaktadır?

3. Borçları nedeniyle cezaevine giren ya da alacaklarım zamanında alamadıkları için mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mıdır? Varsa çalışmanın içeriği ve uygulama planı nasıldır?

 

Çek mağduru 2 bin kişiye umut ışığı

Çekleri karşılıksız çıktığı için cezaevinde bulunan 2 bin mağdura umut ışığı yandı. Mağdurlara, borçlarını ödemek için 1,5 ya da 2 yıl ek süre verilecek ve ödemeleri durumunda cezaları şartlı olarak affedilecek. Ödememeleri durumunda ise tekrar cezaevine girecek. Çekleri karşılıksız çıktığı için 8 bin kişinin cezaevine girme ihtimali bulunduğu belirtiliyor. Başbakan Erdoğan, MYK toplantısında çek mağdurlarını gündeme getirdi. Erdoğan, gerekli düzenlemelerin bir an önce düzeltilmesini istedi.

TARİH BELİRLENECEK

Çek Yasası şu anda TBMM Adalet Komisyonu'nda bulunuyor. Bu konudaki tarih belirlendikten sonra bu konuyla ilgili bir önergeyle bu tasarıya ekleme yapılacak. Tasarı Kurban Bayramı'ndan hemen sonra Meclis gündemine getirilecek. Tasarının 10 Aralık ile Yılbaşı arasında yasalaşması bekleniyor.

BEHÇET GÜNGÖRYeniŞafak



Cezaevlerindeki doluluğa çözüm bulundu!

Cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu sayıları kapasitenin çok üzerine çıktı ve Adalet Bakanlığı yeni çözüm arayışına girdi. Cezaevlerinin kapasitesini arttırmak için kollar sıvandı ve iki formül üzerinde çalışma başlatıldı.

Cezaevlerinin toplam kapasitesi 104 bin 690, fakat cezaevlerinde 28 Eylül 2009 itibariyle toplam 114 bin 647 tutuklu ve hükümlü var..

236 ise cezaevinde kapasitenin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırılıyor.

CEZAEVLERİNE EK YENİ KAPASİTE
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, artan mahkum sayısının ihtiyacı karşılanması amacıyla hazırlanan ve 2009 ve 2014 yıllarını kapsayan cezaevi yatırım planlaması uyarınca 2014 yılı sonuna kadar cezaevlerinin 142 bin 99 kişilik kapasiteye ulaşmasının hedeflendiğini belirtti.

KAMU BİNALARI CEZAEVİ OLACAK
Adalet Bakanı Sadullah Ergin cezaevlerindeki doluluk sorununun aşılması için en kısa zamanda kullanılmaz durumdaki kamuya ait taşınmazların açık ceza infaz kurumuna dönüştürülmesi ve mevcut kapalı ceza infaz kurumlarının sahalarına ek bina yapılması çalışmalarına başlandığını belirtti
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, adalet sisteminde reform niteliğinde köklü değişiklikler yapıldığını, insan hak ve hürriyetlerine uygun, çağdaş ve modern düzenlemeler getirildiğini belirtti ve bu yönde yapılan çalışmalar sonucu Türk infaz kurumları, yönetim, eğitim, fiziksel yapı ve işleyiş olarak dünyanın pek çok ülkesinden ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin pek çoğunun infaz sistemlerinden daha iyi duruma getirilmiştir dedi. !!!


Cezaevlerindeki doluluğa çözüm bulundu!


Sahte Çek

Kurban Bayramı`na polis kurban dolandırıcılarına göz açtırmıyor. İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri yaptıkları baskın sonrasında 14.500 TL`lik sahte çekle birlikte iki kişiyi gözaltına aldı. Olay iddialara göre şöyle gelişti: İ.D. isimli hayvan satıcısı bundan üç ay önce Uğur T. (32) ile tanıştı. Kurbanlık satan İ.D.`den 12 büyükbaş hayvan almak isteyen Uğur T. 18.500 TL`ye İ.D. ile anlaştı. İddialara göre Uğur T. İ.D.`ye 14.500 TL çek vererek hayvanları alıp gitti. Hayvan satıcısı İ.D.`de çeki yanına alarak parayı tahsil etmek için bankaya gitti.

SERBEST BIRAKILDILAR

Ancak bankanın çekin sahte olmasını söylemesi üzerine İ.D. hemen durumu polise bildirdi. Uğur T. ve yanında bulunan Tuncay S.`den şikayetçi olduğunu söylemesi üzerine polisler iki zanlıyı gözaltına aldı. Tuncay S. ve Uğur T. polisin yaptığı soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Tuncay S. çeki Uğur T.`den aldığını söylerken, Uğur T. de Tuncay S.`den aldığını söyledi. İfadelerinin ardından iki sanık mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye sevk edilen iki kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.!!

Sahte çek kullananlar tutuksuz yargılanıyor, uyuşturucu suçları denetimli serbestlikten faydalanıyor, iki yıla kadar olan cezalar erteleniyor , bu cezaevlerinde kapasiteyi zorlayan doluluk oranının artmasına neden olan kişiler kimler?

Karşılıksız çek nedeniyle tutuklu olanların sayısı 2000 kişi deniyor, Sayın Bakanımıza soruyoruz: Cezaevlerinde doluluk oranını artıran bu kişiler; hangi suçlardan tutukludur?



Ekonomik nedenlerle intiharlar;

Şanlıurfa'da, son aylarda peş peşe yaptığı işlerin tamamında iflas eden ve çevresine yüklü miktarda borçlanan 38 yaşındaki Bilal Başak, 2 çocuğu ve eşinin gözleri önünde 8 katlı bir iş merkezinin çatısından atlamak istedi. Eşi ve çocuklarının korkulu bakışları arasında polisin ikna çabalarına olumsuz yanıt veren Başak, şeker hastalığından dolayı baygınlık geçirince kurtarıldı.



SAKARYA’ nın Geyve İlçesi'ne bağlı Alifuatpaşa'da, DP Belde Başkanı 54 yaşındaki Turan Çakır, babasının evinin kömürlüğünde kendini tavana asarak yaşamına son verdi.

Olay, Alifuatpaşa Beldesi Okul Sokak'ta bugün meydana geldi. Beldede kırtasiye dükkanı bulunan, evli ve 4 çocuk babası DP Belde Başkanı Turan Çakır, ziyaret için gittiği anne- babasının evine gitti. Burada annesi Feride Çakır'la bir süre sohbet eden Turan Çakır, daha sonra bir şey demeden odadan çıktı. Odalara bakan Feride Çakır, kömürlüğe gittiğinde oğlunu asılı olarak buldu. Anne Çakır, ipi kestikten sonra 112 Acil Servis'i aradı. Gelen sağlık ekibi, DP'li Başkan Turan Çakır'ın öldüğünü belirledi. Çakır'ın cesedi, Cumhuriyet Savcısının otopsisi için Geyve Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Uzun zamandır DP Belde Başkanlığı yapan Turan Çakır'ın, ekonomik sıkıntılarından dolayı intihar etmiş olduğu belirtildi.


Türk Yargısına Açık Mektup

ON BİR AYDIR DEVAM EDEN HUKUK SKANDALINA KİM SON VERECEK?

1 Ocak 2009 tarihinden itibaren uygulanması hukuken mümkün olmayan 3167 Sayılı Çek Yasasının ceza içeren hükümleri çoğu mahkemelerce uygulanmaya devam edilmekte ve Yüksek Mahkeme de bu durumu maalesef onaylamaktadır.

Uygulanamayacağı yasa ile düzenlenen, bu nedenle yasal olarak yok hükmünde olan bir kurala göre ceza vermek, gerek Anayasa'da yapılan temel haklar ile ilgili düzenlemelere, temel hak ve özgürlükleri içeren Uluslararası Sözleşme hükümlerine ve gerekse Türk Ceza Kanunun 2. maddesinde düzenlenen “kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ” kuralına da aykırıdır. Diğer taraftan TCK'nın genel hükümlerine aykırılık içeren mevcut çek yasasının ilgili maddelerini uygulamak imkanı kalmadığı için, “suçun cezasız kalacağı” gerekçesiyle bu boşluğu kıyas veya kıyasa yol açacak biçimde genişletici yorum yapmak yoluyla doldurmak ta TCK'nın 2/3 maddesi kapsamında mümkün değildir. Suçun cezasız kalması, kanun koyucunun sorumluluğundadır.

5237 sayılı Kanun’un genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren özel kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” hükmüne rağmen, 3167 Sayılı Yasa niçin hâlâ uygulanmaya devam edilmektedir? TCK’nın genel bir kanun olması ve bundan yola çıkarak hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini sağlamak amaçları güdülerek ihdas edilen bu hüküm, mülga 765 sayılı TCK’nın benzer 10 uncu maddesinden farklılık arz etmektedir. Anılan maddenin gerekçesinde şöyle denilmektedir:

Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda suç tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman örneğin teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda da bu Kanunda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere yer verilmektedir. Böylece, ceza kanununda benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler dolanılmaktadır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından, ayrıca hukuk uygula¬masında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini sağlamak için; diğer kanun¬larda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili yaptı¬rımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak bu kanunda belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımla¬nan suçlar açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2005/90 sayılı kararında, çek suçları için yeni TCK Genel Hükümlerindeki “uzlaşma” esaslarının uygulanmasını isteyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasını, 3167 Sayılı Kanunda öngörülen davayı ve cezayı ortadan kaldıran sebeplere ilişkin düzenlemenin, TCK Genel Hükümlerindeki (m. 73/8) uzlaşma kurumuna açıkça aykırı olduğundan bahisle, bu aykırı hükümlerin de 31.12.2008 tarihine kadar uygulanacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Bir başka deyişle, Ceza Genel Kurulu, 3167 Sayılı Kanunda yer alan ve fakat, yeni TCK Genel Hükümlerine aykırılık teşkil eden maddelerin sırf bu sebeple 1.1.2009 tarihi itibariyle uygulanmasının mümkün olmadığını açıkça belirtmiştir.

Aynı anlayışla Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 5237 sayılı TCK’nın uygulamasıyla ilgili olarak 2009/2220 sayılı kararında, 1.1.2009 tarihi itibariyle “556 Sayılı KHK’nın suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle zımni olarak ilga edildiğinin kabulü gerekmektedir” hükmüne yer vermektedir.

3167 Sayılı Kanunun ceza içeren birçok hükmünün 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa aykırılığı herkesin malumudur. Özellikle 3167 sayılı Kanunda benimsenen “objektif sorumluluk” esası yeni Ceza Kanununda terk edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun getirdiği en önemli değişikliklerden biri budur. Yine TCK gerekçesinde bu durum şu şekilde açıklanmaktadır:

  • 765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve Hükûmet Tasarısının bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutul¬maktadır. Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.”
Bu açık aykırılığa rağmen 10. Ceza Dairesinin tavrını anlamakta güçlük çekiyoruz! Kanun koyucu ve dolayısıyla kanun sistem değişikliği yaparak “objektif sorumluluk” esasını terk etmiş, ancak 10. Ceza Dairesi terk etmemiş görünmekte ve “suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır” hükmünü hiçe saymaktadır. 3167 sayılı bu yasa kanunlar hiyerarşisinde nerede bulunmaktadır ki Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerini çiğneyebilmektedir? Uluslararası hukuka, Anayasaya ve Türk Ceza Kanununa aykırı olan bu tavrın ikna edici hukuki gerekçelerini bilmek istiyoruz!

Tartışılan husus, fiktif bir hukuki enstantane yahut bir felsefi hipotez değildir. Binlerce insan 11 aydır hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde ve binlercesi de kaçak durumdadır. Fiili durum, neticeleri itibariyle vahim sonuçlar doğurmakta ve telafisi güç zararlara yol açmaktadır. Hukuk katledilmiş, adalete gölge düşmüştür! Hürriyetleri hukuksuzca bağlanan insanların sorumluluğu ve vebali, öncelikle bu hukuksuzluğu durdurma gücü ve yetkisine sahip olan yargının omuzlarındadır. Yargı, mevcut bir hukuksuzluğu, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde, önüne gelen somut olaylara ilişkin kararlarıyla çözmekle mükelleftir. Yasama ve yürütmenin yapmayı tasarladığı değişiklikleri, ekonomik hayatın gereklerini yahut bankaların taleplerini “bekletici sorun” yapamaz.

Neticeten; şayet burası “dağ başı” değilse, bu ülkede “orman kanunları” uygulanmıyorsa, hele hele bir hukuk devletiyse, yaşanan bu hukuksuzluğu birilerinin izah etmesi ve daha fazla zaman kaybetmeden çözüme kavuşturması gerekiyor.

Türk hukuk tarihine talihsiz bir derkenar olarak geçecek bu uygulamaya son verilmesi temennisiyle, Yüksek Mahkemeden hukukun gereğini talep ediyor, adaletin tecellisini bekliyoruz!

ARKADAŞLARIM BU METNİ YARGITAYA GÖNDERİYORUZ

Çek yasası ile ilgili haberler

Karşılıksız çek sorunları hala çözülemedi, yaşanan bunca Adaletsizlik ve Hukuksuzluğa rağmen çek yasası çıkmadığı gibi, iktidar partisi bir yıl süreyle erteleme işini bile becerememiş gözüküyor.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in bu soruna yaklaşım tarzınız biliyoruz ve gerek basında gerekse TBMM konuşmalarında gayet net ifadeyle " Çek Mağdurlarının sorunu bizim sorunumuzdur, nasip olur en yakın bir zamanda müjde veririz demiştir.

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, çek yasası ile ilgili olarak basına yaptığı açıklamalarda, kısa ve öz kelimelerle Karşılıksız Çek hapsinin hem Evrensel hukuk kurallarına, hemde Ticari yaşam kurallarına aykırılığına değinerek kesin ve net şekilde görüşünü belirtmiştir.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çek Kanunu ve karşılıksız çek hapisleriyle ile ilgili basına kendi görüşlerini belirtmiş, Çek Mağduru ifadesinin muğlak olduğunu, Çeki alanın veya Çeki verenin dönem dönem Mağduriyet yaşadığını, yani Mağdur olanın kimi zaman çeki veren kimi zaman da çeki alan olduğunu, bununda ülkedeki ekonomik durumlarla ilgili olduğunu ifade etmiştir, bu bir bakıma ülkede yaşanan ekonomik kriz düşünüldüğünde, çek verenlerin mağdur duruma düştüğünü üstü kapalı kabul etmekte olduğunu anlıyoruz.

Başbakanımız sayın Erdoğan'ın bu sorunun çözümü hakkında talimat verdiğini biliyoruz.

Ekonomi Koordinasyon Kurulunda olan Sayın Zafer Çağlayan'ında olumlu düşünceler içerisinde olduğu karşılıksız çek hapsine şiddetle karşı olduğunu biliyoruz..

Peki bu çek yasası neden çıkmadı? çıkamadı? hiç birimizin derdine derman olmayacak yaralarımızı sarmaktan bile çok uzak olan cezaları erteleme gibi geçici bir maddeyle Anneleri evlatlarına, evlatları Anne ve babalarına, insanlarımızı özgürlüklerine kavuşturacak, Mübarek bayram günümüzde bir nebzede olsa yüzleri güldürecek bu geçici çözümü yapamadılar? bunca verilen sözlere rağmen, gözümüzü içine baka baka bayramda herkez sevdiğinin yannda olacak sözlerine rağmen bu güne kadar bunu bile yapamadılar.. neden?
Cevabı çok basit; Adalet Komisyonunda bu çözüme, erteleme konusuna bile karşı çıkan, bir kaç üye yüzünden..
Bu üyeler neden insanların özgür olmasına direnir ki?

Umut ederizki Bayramda herkez evinde anne baba ve çocuklarınn yanında olacak diye bizlere verilen sözler tutulur..

Sayın Başbakanımız Erdoğan Ak Parti grup toplantısı için Kızılcahamam Asya Termal Otelinde olacak, gönderdiğimiz faxlar kendisine mutlaka iletilir en azından danışmanlarına iletilir bu bizim için iyi bir fırsattır. Aşağıda olan fax ve telelofonlarla Başbakanımıza ulaşmaya çalışalım, aramalar ve faxların yoğunluğu bayramdaki kaderimizi belirleyecektir.

Kızılcahamam Asya Termal Otel
Telefon: 0312 736 40 00
Fax: 0312 736 69 49

Bu numaralara Fax çekerek ve şansımızı zorlayarak telefon yoluyla Başbakanımıza ulaşmaya çalışalım
Bizleri ve cezaevinde olupta aramalardan mahrum zindandaki arkadaşlarımız adına defalarca arayarak kendimizi Çek Mağdurları'nı her saniye hatırlatalım..

Kaderimizi, kendimiz yazarız

Hükümet aylar öncesinde erteleme seçeneği üzerinde çalışma yapıyordu, baskılarımız neticesinde bir alteratif olarak düşünülen bu seçeneği bile başaramadılar, binlerce anne baba ve evlada bu bayram müjdesini bile verebilecek kapasitelerinin olmadığı bir kez daha anlaşılır olmuştur..

Karşılıksız çek tutuklamalarının, ekonomi gidişat lafının arkasını sığınılarak, vatandaşlarını bankalara ve rant çevrelerine nasıl kurban edildiğini açıkca gördük, durumun buraya gelmesinde bizim suçumuz yokmu şüphesiz çok var, bir fax çekmek için arkadaşından 1 tl borç alan arkadaşlarımız olduğu gibi, önünde her türlü imkan varken kılını dahi kıpırdatmayan arkadaşlarımızıda gördük.

Sayın Alim Işık her gün onlarca mail alıyorum Avukatlardan diyor, karşılıksız çeke hapis olmalı yönünde e-mailler.. ben kendimce bu avukatlara yani hukukçulara bunun bir hukuk ayıbı olduğunu izah etmeye çalışıyorum diyor..

Peki bu çevreler iktidar ve bu çevrelere ne kadar mail ve telefon ediyor bu hapsin devamı konusund telkinlerde bulunuyor..

bu sadece avukat çevresinden gelen baskı ya diğer rant grubu, parasal gücü elllerinde bulunduranların baskıları!

Bu sitede sesimizi duyurma adına attığımz başlıkları, ilgili insanların dikkatini çekmek için işlediğimiz konuları olduğu gibi kopyalayan ve hedefimize ulaşmamızı kendince engellemeye çalışan, hedefimizi küçülten diğer siteleri ve buna aklınca çanak tutunlarda bizlerin ayıbı..

Konunun özüne dönersek;

BİRKEZ DAHA SİYASET KURUMUNUN NE DEMEK OLDUĞUNU ANKARA ZİYARETİMİZDE GÖRMÜŞ OLDUK. GÖRDÜĞÜMÜZ SİYASETİN HUKUK TANIMADIĞI, SADECE GÜÇLÜNÜN VE BASKICININ YANINDA YER ALDIĞIDIR. KISACA ÖZETLEMEK GEREKİRSE AYLARCA SİTEMİZDEN SÖYLEMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ VE ORGANİZE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ, BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMEDİĞİMİZ SÜRECE HİÇBİRŞEYİ BAŞARAMIYACAĞIMIZDIR. ÇÜNKÜ KARŞIMIZDA SAVAŞ VERDİĞİMİZ KİTLENİN ORGANİZE OLMUŞ OLDUĞU VE HERYÖNÜYLE (MADDİ VE ŞAHSİ ) GÜÇLÜ OLDUKLARI SU GÖTÜRMEYEN BİR GERÇEKKEN, ŞAHSİ YAPILACAK EYLEMLERLE SONUCA GİDİLEMİYECEĞİ TEK DOĞRUDUR.

BU GÜN ANKARA ZİYARETİNDE ARKADAŞLARIMIZA VEKİLLERİMİZİN SÖYLEDİĞİDE AYNEN BU DOĞRULAR ÇEVRESİNDE KÜMELENMEKTEDİR. ALACAKLILARIN BİZLERDEN DAHA FAZLA BASKI YAPTIKLARI VE HÜKÜMET OLARAK CEZALARIN KALDIRILMASINDAN YANA TAVIR ALINMIŞKEN (BAŞBAKANIMIZINDA TALİMATININ BU YÖNDE OLDUĞU ) BİZ BORÇLULARIN YETERİNCE YANİ ALACAKLILARDAN DAHA HAFİF KALMAMIZDAN (TABİRİ CAİZZE SİVRİSİNEK GİBİ ) DOLAYI HÜKÜMETTE BU İŞİN UZAMASINA VE ÇATLAK SESLER ÇIKMASINA SEBEP VERDİĞİDİR!!! BURDANDA ÇIKARACAĞIMIZ SONUÇ BU SAATTEN SONRA HEPBERABER AYNI DOĞRULTUDA HAREKET EDEREK BASKIMIZI KAT BE KAT ARTTIRMAMIZ VE ANAYASAL HAKKIMIZI TABİRİ CAİZZE SÖKE SÖKE ALMAMIZ GEREKTİĞİDİR!!!

AMA VEKİLLERİMİZİNDE KABUL ETTİĞİ VE KURULMASI GEREKEN BASKIYA ÖRNEK VERDİKLERİ FAX EYLEMİMİZDİR .FAXLARDA GÖSTERDİĞİMİZ BASKIYI AYNI ŞEKİLDE PARTİ YÖNETİM KADROLARINADA YAPMAMIZ GEREKTİĞİ VE VEKİLLERİN BU BASKIYI KENDİLERİNDE ARKALARINDAKİ TOPLUMSAL GÜÇ OLARAK GÖREREK YASAYI BİRAN ÖNCE ÇIKARACAKLARIDIR.

ARTIK TOP TAMAMEN BİZ ÇEK MAĞDURLARININ ELİNDEDİR!!! YANİ KAĞITTA ELİMİZDE KALEMDE BU DAKİKADAN SONRA KADERİMİZİ KENDİMİZİN YAZACAĞIDIR..

SİYASET HUKUK TANIMAZ, GÜCÜ TANIR

BİRKEZ DAHA SİYASET KURUMUNUN NE DEMEK OLDUĞUNU ANKARA ZİYARETİMİZDE GÖRMÜŞ OLDUK. GÖRDÜĞÜMÜZ SİYASETİN HUKUK TANIMADIĞI, SADECE GÜÇLÜNÜN VE BASKICININ YANINDA YER ALDIĞIDIR. KISACA ÖZETLEMEK GEREKİRSE AYLARCA SİTEMİZDEN SÖYLEMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ VE ORGANİZE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ, BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMEDİĞİMİZ SÜRECE HİÇBİRŞEYİ BAŞARAMIYACAĞIMIZDIR.ÇÜNKÜ KARŞIMIZDA SAVAŞ VERDİĞİMİZ KİTLENİN ORGANİZE OLMUŞ OLDUĞU VE HERYÖNÜYLE (MADDİ VE ŞAHSİ ) GÜÇLÜ OLDUKLARI SU GÖTÜRMEYEN BİR GERÇEKKEN,ŞAHSİ YAPILACAK EYLEMLERLE SONUCA GİDİLEMİYECEĞİ TEK DOĞRUDUR.BU GÜN ANKARA ZİYARETİNDE ARKADAŞLARIMIZA VEKİLLERİMİZİN SÖYLEDİĞİDE AYNEN BU DOĞRULAR ÇEVRESİNDE KÜMELENMEKTEDİR.ALACAKLILARIN BİZLERDEN DAHA FAZLA BASKI YAPTIKLARI ( TELEFONLARLA VE FAXLARLA ) VE HÜKÜMET OLARAK CEZALARIN KALDIRILMASINDAN YANA TAVIR ALINMIŞKEN (BAŞBAKANIMIZINDA TALİMATININ BU YÖNDE OLDUĞU ) BİZ BORÇLULARIN YETERİNCE YANİ ALACAKLILARDAN DAHA HAFİF KALMAMIZDAN (TABİRİ CAİZZE SİVRİSİNEK GİBİ ) DOLAYI HÜKÜMETTE BU İŞİN UZAMASINA VE ÇATLAK SESLER ÇIKMASINA SEBEP VERDİĞİDİR!!! BURDANDA ÇIKARACAĞIMIZ SONUÇ BU SAATTEN SONRA HEPBERABER AYNI DOĞRULTUDA HAREKET EDEREK BASKIMIZI KAT BE KAT ARTTIRMAMIZ VE ANAYASAL HAKKIMIZI TABİRİ CAİZZE SÖKE SÖKE ALMAMIZ GEREKTİĞİDİR!!! AMA VEKİLLERİMİZİNDE KABUL ETTİĞİ VE KURULMASI GEREKEN BASKIYA ÖRNEK VERDİKLERİ FAX EYLEMİMİZDİR.FAXLARDA GÖSTERDİĞİMİZ BASKIYI AYNI ŞEKİLDE PARTİ YÖNETİM KADROLARINADA YAPMAMIZ GEREKTİĞİ VE VEKİLLERİN BU BASKIYI KENDİLERİNDE ARKALARINDAKİ TOPLUMSAL GÜÇ OLARAK GÖREREK YASAYI BİRAN ÖNCE ÇIKARACAKLARIDIR.ARTIK TOP TAMAMEN BİZ ÇEK MAĞDURLARININ ELİNDEDİR!!! YANİ KAĞITTA ELİMİZDE KALEMDE BU DAKİKADAN SONRA KADERİMİZİ KENDİMİZİN YAZACAĞIDIR.........

Babacan, Çek ödemedin diye hapis cezası olmaz

Ali Babacan; Çekini ödemeyenin hapse atılması uygulaması sadece Türkiye'de var. ABD'de vergi borcu nedeniyle yargılanabiliyor. Başka yok. Ama çek ödemedin diye hapis cezası olmaz. Uluslararası hukuk sistemi bunu kaldırmaz. Çek alanın dikkat etmesi lazım..

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, çekin piyasanın ekonomik faaliyeti açısından faydalı bir enstrüman olduğunu belirterek, çekini ödemeyene hapis cezası verilmesinin Türkiye'ye özgü bir uygulama olduğunun altını çizdi. Bakan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: Karşılıksız çek verenin hapse atılması uygulaması sadece Türkiye'de var. ABD 'de vergi borcu nedeniyle yargılanabiliyor. Başka yok. Ama çek ödemedin diye hapis cezası olmaz. Uluslararası hukuk sistemi bunu kaldırmaz. Çek alanın dikkat etmesi lazım." Çek Kanunu ile ilgili düzenlemenin sadece hukukçuların bakış açısına göre oluşturulduğunu, yasanın ticari perspektifini eksik bulduğunu belirten Bakan Babacan, Çekle alakalı insanların kredi geçmişini tutan ve bankalar istediği zaman veren şirketlerin olması lazım. Çünkü sicil affı fiilen uygulama bulamıyor. Karşılıksız Çek yaptırımı, insanın ticari kredibilitesini, kredi sicilini bozan bir sistem olmalı. Bir ya da birkaç kredi izleme merkezi kurulabilir. Çek alan dikkat edecek. Pırasa gibi çek kesenler vardır.”

Karşılıksız çek kesen mi, çeki tahsil edemeyen mi mağdur

Arkadaşlarım  Gazete Vatan’da Aydın Ayaydın’ının makalesi var Sayın, Ayaydın yayınlanmış bir makalesinden dolayı yüzlerce e-mail aldığını ifade ediyor, çek mağduru arkadaşlarımız e-mail göndermişler, ama bir o kadarda bizleri karalayan mailler aldığını ifade ediyor, Arkadaşlarım karşımızdaki kişiler boş durmuyor, Bugün Referans gazetesinde de bir yazı daha vardı, iki lobi karşı karşıya ile başlayan…

Bizlerin aleyhine çalışan kişilerin kim olduklarını çok iyi biliyoruz, Avukatlık bürolarındaki şık koltuklarında oturanlar ve yönlendirilmiş sekreterleri, Rant sektörü finans şirketlerinin yönlendirilmiş elemanları.. kendilerini alacaklı olarak tanıtıyorlar…

Arkadaşlarımıza Haksızlık yapmak istemiyorum içimizde tüm gücüyle çalışanlar var mutlaka, bu siteye faaliyetleri hakkında tek yazı yazmayan ama tüm gücüyle mücadele edenler var şüphesiz,

Arkadaşlarım ama bu faaliyetlerimizle ilgili bu platformlara yazı yazmadığımız zaman,cabalarımızı dile getirmediğimiz zaman mücadele etmek isteyenlerinde şevki kırılıyor ve mücadeleden kopmalar başlıyor ve samimi olarak şunu ifade etmek istiyorum, bunu böyle sürdüreceksek yeniliriz ve aleyhimize çalışanların hem ekonomik hem sosyal alanda üstün konumda olduklarını düşündüğümüzde çek mağdurlarının sayısı ne kadar fazla olursa olsun fark etmiyor, büyük bir hezimet yaşayacağımız ve acılarımızın belirsiz bir zamana kadar dinmeyeceği de kaçınılmazdır.. Şu anda gözüken bu…

Aydın Ayaydın’ın ilgili yazısı aşağıdadır…

Çek mağdurları ile ilgili yazım nedeniyle bir çok mail aldım. Bu maillerin bir kısmı çekten dolayı cezaevinde olanların yakınlarından, bir bölümü de müşterisinden alınan karşılıksız çeki tahsil edemeyen ve bu nedenle  iflasın eşiğine gelenlerden. Her iki taraf da kendisini çek mağduru olarak görüyor.
Altına imza attığı çeki ödemediği veya ödeyemediği için binlerce kişi cezaevinde. Binlerce kişi de cezaevine girme hazırlığında. Çek mağduru olduğunu söyleyen bu kesimlerden aldığım mesajlarda bakın neler var
Ekonomik kriz nedeniyle çeklerimizi ödeyemedik ve  bu nedenle  cezaevine girdik.
Karşılıksız çek yüzünden farklı mahkemelerde yargılandım, bu mahkemelerin bazıları adli para cezası verdi, bu adli para cezasını yatıramadığım için cezaevindeyim. Bazılarında ise ceza verilmedi. Hakimler de kanunu farklı uyguluyor.
Çekimi ödeyemediğim için beni yargılayan hakim ceza verdi hapse girdim. Aynı şekilde yan komşumun da birçok çeki karşılıksız çıktı. Yargılandı ve ceza almadan kurtuldu. Bana ceza veren hâkim de, komşuma ceza vermeyen hakim de aynı kanuna göre karar verdi. Sonuçlar farklı. Bu nasıl adalet?
Devlet, çekini ödeyemeyen ile çekini tahsil edemeyenlerin uzlaşamamasından hakimin verdiği adli para cezası ile rant elde ediyor. Diyelim ki mahkeme çekini ödemeyen birine 100 bin TL adli para cezası verdi. Bu kişide bu para olsaydı zaten alacaklısına verir ve yargılanmazdı. Demek onda para yok, devlete bu parayı nasıl yatırsın. Diğer taraftan diyelim ki bu şahıs adli para cezasını yatırmadığı için cezaevine girdi ve çıktı. Çek alacaklısının alacağı yerinde duruyor. Bu ne olacak?”

Müşterisinden aldığı çekleri tahsil edemediği için zor günler geçirenlerden aldığım e-mail ise olayın bir başka boyutunu gözler önüne seriyor. Bakın onlar neler diyor:
Bankalar her önüne gelene deste deste çek karnesi vererek, karşılıksız çek vermeyi teşvik ediyor. O zaman bankaların da bunda sorumluluğu olmalı ve bu meblağın önemli bölümünü karşılamalı ki, çek karnesi verirken daha seçici davransın.
Altına imza attığı çeki ödemeyen ile ödeyemeyenleri ayırmak gerekir. Bazıları iyi niyetli ancak ekonomik koşullardan dolayı ödeme sıkıntısında. Bu durumdakiler zaten çek verdiği kişi ile anlaşarak vadeyi erteliyor. Bunda çok da sorun yok. Asıl sorun, ödememe üzerine kurulu bir anlayış üzerine karşılıksız çek verenlerde. Bunlar mutlaka cezaevine girmeli. Evet cezaevine girseler bile, alacağımızı tahsil edemiyoruz ama, bu onların yanına kâr kalmamalı, cezasını çeksin ki böyle bir uygulama teşvik edici olmasın.
Borcunu ödemeyenler, dürüst esnafı da sıkıntıya sokuyor. Karşılıksız çek uygulaması ile sanayici, tüccar ve esnafın elindeki çeklerden geçilmez olduğu yetmiyormuş gibi, şimdi de borç ödememeyi alışkanlık haline getirenlerin bulduğu yeni yöntem iflas erteleme dir. Ne kadar da kolay iflas erteleme kararı alıyorlar ve binlerce esnafı mağdur ediyorlar. İflas erteleme kararı alan şirket hiçbir borcunu ödemiyor ve mahkeme sonucunu bekliyor. Üç yıl sonra gelecek kararla yüz binlerce kişi alacağını tahsil edemediği için mağdur oluyor. Ve bu mağdurlar bu kez haksız yere iflas etmek durumunda kalıyor. Bu nasıl adalet. Bu yöntemle borcunu ödememe yoluna gidenler de ceza evine girmeli.”

Çek mağduruyum diyen her iki tarafın söyledikleri bunlar. Demek ortada bir hukuki boşluk var. Adalet Bakanlığı süratle bu boşluğu doldurmalı ve ortak bir noktayı bulmalı ki, kimse haksız yere mağdur olmasın.

 

Vadeli çek Yargıtay kararı

T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi

Esas No : 2009/12591
Karar No: 2009/14476
Tebliğ name No: K.Y.B. - 2009/163498

TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN
YARGITAY KARARI

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Mustafa İltin hakkında ADANA 4.160; Asliye; Ceza Mahkemesi’nin 30.11.2007 tarihli, 2006/727 esas, 2007/811 karar sayılı hükmü ile 3167 sayılı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca verilen 30.000.-YTL adli para cezasının” infazı aşamasında, 28.02.2009 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun ile 3167 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. maddede öngörülen 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir. hükmünün değerlendirilmesi için hükümlü tarafından sunulan dilekçe üzerine, aynı Mahkemenin 13.03.2009 tarihli ve 2006/727 esas, 2007/811 karar sayılı ek kararı ile “ileri tarihli olarak keşide edilen suça konu çekin keşide tarihinin üzerinden uzun bir süre geçtiği, hükümlünün şimdiye kadar çek bedelini ödemediği, yasanın amacının hükümlüyü borçtan kurtarmak olduğu gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği”; ek karara yönelik Cumhuriyet savcılığınca yapılan itiraz üzerine, ADANA 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli ve 2009/201 değişik iş sayılı kararı ile, “suça konu çekin keşide tarihinden önce ibraz edilmiş olması nedeniyle, 5838 sayılı Kanun ile 3167 sayılı Kanun’a ekli geçici 1. madde hükmünün lehe olduğu ve 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca hükümlü hakkında uygulanması gerektiği gerekçesiyle itirazın kabulüne, itiraza konu kararın kaldırılmasına karar verildiği; Adana 4.  Asliye  Ceza Mahkemesi’nin 30.11.2007 tarihli infaza konu hükmü ile Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli kararına karşı Yüksek Adalet Bakanlığı’nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 15.06.2009 gün ve 6454/32157 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03.07.2009 gün ve 2009/163498 sayılı tebliğ namesi ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya ve ekleri incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma talebi ve tebliğ namede, Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.11.2007 tarihli kararı ile ilgili olarak;

Sanığın sorgusu için çıkarılan ve 7201 saydı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilen davetiyede, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 195. maddesindeki, gelmese de duruşmanın yapılacağına ilişkin açıklamanın yer almadığı gözetilmeden, bu tebligata dayanılarak sanığın yokluğunda karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanmasında,

Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli ve 2009/201 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;

5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesiyle 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna eklenen geçici 2. maddesinde yer alan; “31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.”şeklindeki düzenlemeye göre, anılan Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girdiği 28.02.2009 tarihinden 31,12.2009 tarihine kadar ileri tarihli çeklerin, üzerinde yazan keşide tarihinden önce bankaya ibraz edilmesi halinde karşılıksız çek keşide etmek suçu oluşmayacağı, söz konusu maddenin daha önceden karşılıksız çek keşide etmek suçundan açılmış davalarda ve soruşturmalarda uygulanamayacağı cihetle, itirazın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.» denilerek, Adana 4.  Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30.11.2007 tarihli infaza konu hükmü ile Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli kararının bozulması istenmiştir.


1) Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.03.2008 tarihli ve 2007/533 esas, 2008/289 karar sayılı hükmüne yönelik kanun yararına bozma isteminin incelenmesi:

Dosya kapsamına göre; muhatap banka şubesinden gönderilen resmi belgelerdeki adresine, sanığın sorgusu için çıkarılan ve Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine uygun olarak yapılan tebligata ilişkin davetiyede, 5271 sayılı CMK’nın 195. maddesindeki açıklamanın yer alması nedeniyle, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,

2) Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli ve 2009/201 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin incelenmesi:

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 707. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen, “Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir.” hükmü uyarınca, ileri tarihli çek düzenlenmesi olanaklıdır.

28.02.2009 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 3167 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. maddede “31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir” hükmüne yer verilmiştir.

Madde gerekçesinde ise, “Madde ile; belirli bir süreyle çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersiz kabul edilerek ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi amaçlanmaktadır.” açıklaması yapılmıştır.

Madde metninden ve gerekçeden de anlaşılacağı üzere; söz konusu hükümle, 28.02.2009-31.12.2009 tarihleri arasındaki belirli ve geçici sürede, yaşanmakta olan ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan belirsizliğin ve güvensizliğin bir sonucu olarak, ellerinde bulunan ileri tarihli çekleri vadesinden önce bankaya ibraz edenlerin önüne geçilip; piyasadaki para dolaşımının sürekliliğinin sağlanması ve ticari yaşamda ortaya çıkan sorunların, mağduriyetlerin bir ölçüde önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Bu düzenleme uyarınca, muhatap banka tarafından, 28.02.2009 - 31.12.2009 tarihleri arasında ibraz edilen ileri tarihli keşide edilmiş çekler için herhangi bir işlemin; dolayısıyla, karşılığı bulunmayan çekler yönünden de 3167 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddelerinde öngörülen işlemlerin yapılması olanaklı değildir. Böylelikle, Türk Ticaret Kanunu’nun 707. maddesi, belirtilen zaman aralığında uygulanamayacaktır.

Belirtilen düzenlemenin, 3167 sayılı Kanun’un 16. maddesinde öngörülen karşılıksız çek keşide etmek suçu yönünden değerlendirilmesi durumunda aşağıdaki sonuca varmak gerekir.

5838 sayılı Kanun’la 3167 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. madde hükmü, sadece 28.02.2009 – 31.12.2009 tarihleri arasında uygulanacağından; ileri tarihli düzenlenip de belirtilen tarihler arasında vadesinden önce bankaya ibraz edilen ve ibraz tarihi itibariyle karşılığı bulunmayan çekler yönünden, muhatap banka şubesince karşılıksız işlemi yapılamayacağından ve yapılsa bile bu işlem geçersiz olacağından, bu tarih itibariyle karşılıksız çek keşide etmek suçu oluşmayacak, ancak, keşide tarihinden itibaren işleyecek yasal ibraz süresi içerisinde ibraz edilip, karşılığının bulunmaması durumunda suçun oluşumu söz konusu olacaktır.


28.02.2009 tarihinden önce, üzerinde yazılı keşide tarihi gelmeden ibraz edilen ileri tarihli çekler hakkında ise, 3167 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin bu dönemde uygulanmaması nedeniyle, çekin bankaya ibrazı olanaklı olup, karşılıksız işlemi yapılması gerektiğinden; bu tarihten önce işlenen suçlara ilişkin kesinleşmiş mahkûmiyetler ile sürmekte olan davalar yönünden, sanık lehine düzenleme kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nın 7. maddesinin uygulanması olanaklı olmadığı gibi; 31.12.2009 tarihinden sonra, Türk Ticaret Kanunu’nun 707. maddesi uygulanmaya devam edeceğinden, karşılıksız çek keşide etmek suçu oluşacaktır.

Bu açıklamalara göre somut olay incelendiğinde; 05.04.2006 tarihinde ileri tarihli olarak düzenlenen suça konu çekin, keşide tarihinden önce “10.03.2006” tarihinde ibraz edildiği ve bu tarihte karşılığının bulunmadığı; bu tarihin, 5838 sayılı Kanun’la 3167 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. maddenin uygulandığı döneme rastlamadığı gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesi yasaya aykırı olup; kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; ADANA 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.03.2009 tarihli ve 2009/201 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’ın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 17.09.2009 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

Ali Rıza Öztürk, karşılıksız çek keşide etme suçu.

Bugün toplumun temel ihtiyacı olan bir durum söz konusu. Bugün gerçekten toplumda çek mağduru denilen karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı hapse girmiş, evinden barkından ayrı yaşayan hatta kaçak durumda yaşayan insanların durumu sizin içinizi hiç acıtmıyor mu?

58'inci maddenin değişiklik önergesine ilişkin gerekçelerimize çok ayrıntılı bir şekilde önergemizde yer verilmiştir, merak eden arkadaşlarımız okuyabilirler. Burada esas olarak borçlar hukuku kurumuna daha henüz girmemiş, tam oturmamış kişilik hakkının zedelenmesi tanımının Borçlar Kanunu'na girmiş olması nedeniyle bunun değiştirilmesini önerdik, daha ziyade kişilik hakkının saldırıya uğraması tanımının daha doğru olduğunu söyledik. Bu konuda zaten 56'ncı maddedeki değişiklik önergesi ayrıntılıdır.
Ben bu vesileyle hemen şunu belirtmek istiyorum: Tabii Meclis Başkanımız izin verirlerse, çekle ilgili de düşüncelerimizi söylemek istiyorum.
Hukuksuzluğun kural hâline geldiği bir ülkede hukuku inşa etme görevinin başta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin asli görevi olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız lazım. Çünkü, millet iradesinin tecelli ettiği en yüksek organ Türkiye Büyük Millet Meclisiyse eğer, bu ülkede de hukuksuzluklar kural hâline gelmişse, buna öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi karşı çıkacak ve dolayısıyla da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin her üyesi buna karşı çıkmak durumundadır. Bundan rahatsız olmamak gerekir. Aksine, hukuksuzluklara karşı çıkmak bence saygı duyulması gereken bir tavırdır. Yok gündemle ilgili değildir gündemle ilgidir, yok şununla ilgilidir, yok bununla ilgilidir. gibi birtakım suni şeylerle insanların söz haklarını kesmek doğru değildir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın burada çok ciddi bir Kanun'u görüşüyoruz, Borçlar Kanunu. Tabii ben üçüncü bölüm üzerindeki görüşlerimi açıklayacağım, bu kanunun neden ihtiyaç hâline geldiğini, o konuda düşüncelerimi söyleyeceğim ama bugün toplumun temel ihtiyacı olan bir durum söz konusu. Bugün gerçekten toplumda çek mağdurları denilen karşılıksız çek keşide etme suçundan dolayı hapse girmiş, evinden barkından ayrı yaşayan hatta kaçak durumda yaşayan insanların durumu sizin içinizi hiç acıtmıyor mu?

ali-rıza-ozturk

Şimdi çekle ilgili olayı ekonominin dalgalanmaması adına karşılıksız çek keşide etme suçunu savunmak mümkün mü? AKP'deki hukukçu arkadaşlarıma soruyorum: Bu karşılıksız çek keşide etme suçunu getirmeye çalışan ceza hukuku hocasını komisyonda sordum. Hatta Türk Ticaret Kanunu'nun Bilim Komisyonu Başkanı Ünal Tekinalp 'in geçen gün Dünya Gazete' sinde bir beyanatı var: Karşılıksız çek keşide etme suçunun çağ dışı olduğunu söylüyor.
Şimdi değerli arkadaşlarım
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne zaman konuldu bu suç?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ne zaman konulduğunu açar okur, bakarsın. Sağa sola laf atacağına bunlara bakarsın. Biraz da böyle sağa sola şey yapacağına biraz okuyacaksınız. Madem milletvekili oldunuz okuyacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, bakın değerli arkadaşlar
RECEP KORAL (İstanbul) - Sen biliyor musun onu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Dinlersen anlatırım, sen öğrenirsin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, Türk Ticaret Kanunu'nda çek tanımlanmıştır. Çek, Türk Ticaret Kanunu'nda kayıtsız ve şartsız olarak belirli bir bedelin ödenmesi emrini içerir. Bono ise kayıtsız ve şartsız olarak belli bir bedelin ödenme taahhüdünü içerir. Yani her ikisi de Türk Ticaret Kanunu'nda tanımlanmış kambiyo senedi niteliğindedir. Birisi, taksitli ve vadeli alışverişin ödeme aracıdır yani bono. Diğeri ise, çek ise nakit yerine geçen hemen ödeme dediğimiz bir araçtır. Uygulamada çekin sanki taksitli veya uzun vadeli bir alışverişin aracı olarak kılınmış olması yasanın çeke tanıdığı, yüklediği yükten daha fazla bir yükün yüklenmiş olması alışılmış, kural hâline getirilmiş. Şimdi çeki biz Türk Ticaret Kanunu'ndaki anlamını çekmeye çalıştığımızda, oradaki görevini yüklemeye çalıştığımızda, çekin ekonomiyi allak bullak edeceği söyleniliyor.
Şimdi, bu komisyonun Adalet Komisyonu Başkanı dâhil, Adalet Bakanlığı dâhil yanılmıyorsam karşılıksız çek keşide etme suçunun suç genel teorisi içerisinde yeri olmadığını, modern ceza hukuku içerisinde yeri olmadığını kabul ediyorlar ancak Ali Babacan Beyefendi, istemediği nedenle karşılıksız çek keşide etme suçunun suç olmaktan çıkarılmaması gerektiğini düşünüyorlar. Gerekçe ne? Gerekçe, ekonomide dalgalanmalar olmasın.
Değerli arkadaşlarım, çekin alacağın tahsilini garanti altına alma gibi bir fonksiyonu yoktur. O zaman bononun alacağını nasıl garanti altına alacaksınız? Hatta çekten ve bonodan daha kuvvetli bir belge niteliği taşıyan mahkeme ilamına bağlı alacağı nasıl garanti altına alacaksınız?
Şimdi, burada düşünülmesi gereken şey şudur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - 1985 yılına kadar Çek Kanunu yoktu yani karşılıksız çek keşide etme diye bir suç tanımlanmamıştı. Peki, 1985 yılına kadar bu ülkenin ekonomisi yok muydu, ülke allak bullak mı oldu? 1985 yılında bu Çek Kanunu çıkarıldı, üç kez değişiklikler yapıldı. Sorun çözüldü mü değerli arkadaşlarım? Sorun çözülmedi. Demek ki mesele, ceza getirmek değildir. Bugün, Şili, Bolivya ve Arjantin dışında hiçbir modern ülkede, çağdaş ülkede karşılıksız çek keşide etme suçu yoktur.
Bakın, bugün, Yargıtay 10. Ceza Dairesinde 2008 yılından devreden dosya sayısı 25.683 olmuş, 2009 yılında karara bağlanan 12 bin olmuş, 2009 yılında gelen dosya 9.579. Şu anda tabii temmuz ayı rakamları bunlar, Sayın Bakanlık öyle verdi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen, hâlâ inceleme bekleyen dosya sayısı 58.188.
Değerli arkadaşlarım, mahkemeler keza öyle. 81.540 dosya karara bağlanmış, temyiz edilmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - 170.608 dosyada hâlen yargılama devam ediyor.
Şimdi, ekonomi allak bullak olacak gerekçesiyle -hiç de doğru bir gerekçe değil- bunda ısrar etmek doğru değildir. Karşılıksız çek keşide etme suçu suç olmaktan çıkarılarak Çek Kanunu Meclise getirilmelidir. Acilen getirilmelidir, halkın beklentisi karşılanmalıdır diye düşünüyorum, saygılar sunuyorum

 

Çek mağdurlarının gözü kulağı Hükümet’te

Aydın AYAYDIN ( Gazete Vatan) -Metris Cezaevi’nde karşılıksız çekten dolayı yatan birisinden mektup aldım. Çek mağduru olduğunu ısrarla savunan bu kişi, haksız yere hapis yattığını, kendisi ile aynı durumda olup da yargı sonucu serbest kalanlar olduğunu savunuyor ve Ekonomik kriz sonucu işimi ve barkımı kaybettim. Çok değerli gayri menkullerim ipotekli bulunduğu bankalar tarafından yok fiyatına satıldı, dolayısıyla borcumu ödeyemedim. Kestiğim çeklerden ötürü yargılandım. Bazılarından mahkeme beraat kararı verdi. Bazılarından ise ceza yedim. Aynı şekilde benim durumumda olduğunu bildiğim bazı kişiler ise yargılama sonucunda ceza almadan kurtuldular. Madem kanun aynı. Neden mahkemelerden farklı karar çıkıyor diye dert yandıktan sonra Beni içeri attılar, peki o çekleri kim ödeyecek? Beni içeri atacaklarına dışarıda bıraksalardı çalışıp belki borcumu ödeyebilirdim diyor. Şunu da eklemiş: Türk Ticaret Kanunu’na göre çek de kıymetli evrak, senet de. Senedini ödeyemeyenler hapse girmiyor. Fakat çekini ödeyemeyenler içeri giriyor. Bu nasıl adalet!

Diğer taraftan, müşterisinden aldığı çekleri tahsil edemediği için iflas bayrağı çeken mağdurlar da var. Bakın onlardan biri ne diyor: “Müşterilerimden aldığım çekler karşılıksız çıktığı için o meblağları kendi öz kaynaklarımdan karşılamak zorunda kaldım. Fakat artık karşılıksız çıkan çekleri ben de ödeyemeyecek duruma geldim. Bankalar çek karnelerini müşterilerine bu kadar kolay vermemeli. Müşterisini seçerek çek karnesi vermeli veya müşterisinin kestiği çek karnesinin en azından yarısını banka karşılamalı ki, her önüne gelene çek karnesi vermesin. Adam eline geçirdiği çeki sanki başkası ödeyecekmiş gibi sorumsuzca kesiyor. Sonra vadesi gelince de ödeyemiyor. Bunun bir cezası olmalı. Madem çekin altına imza atıyorsun, o zaman imzana sahip çık. Çıkmıyorsan CEZAEVİNE girmelisin.”

İki, taraf da çek mağduru. Biri altına imza koyduğu çeki ödeyemediği için hapis yatıyor. Diğeri aldığı çekin karşılıksız çıkması sonucu iflas bayrağı çekmiş. Hatta o da hapse girmek üzere. Şimdi hangisi haklı?
Karşılıksız çek kesen çekini ödemediği için hapse girmeli mi, girmemeli mi? Çok ince bir çizgi...
Bildiğim kadarıyla Hükümet’in çekle ilgili bir düzenlemeye gitme hazırlığı var. Ama araştırdım, Hükümet’in de üzerinde mutabakata vardığı bir taslak henüz ortada yok. Alternatifli metin taslağı hazırlamış. Bir alternatife göre, karşılıksız çek kesenler cezaevine girmeyecek. Diğer alternatife göreyse girmek zorunda. Anladığım kadarıyla bu konu daha çok tartışılacak. Ve karar ne olursa olsun, herkesi memnun etmeyecek. Çekini ödeyemediği için hapis yatan kurtulacaksa, çekini tahsil edemediği için zor durumda kalanlar bundan memnun olmayacak. Karşılıksız çek kesenler ceza evine girecekse de bu kez onlar memnun olmayacak. Ancak şu da bir gerçek ki, kimse hapse girmeyi göze alıp bile bile karşılıksız çek vermez. Diğer taraftan da nakit akışınızı aldığınız çeklere göre düzenlerseniz ve burada aksama olursa perişan olursunuz. Durum altından kalkılabilecek gibi gözükmese de cezaevlerinde yatan binlerce çek mağduruyum diyenin gözü Hükümet’in bu konuda atacağı adımda.
İnşallah ekonomi düzelir de ne çek yüzünden kimse cezaevine girer ne de kimse çekini tahsil edemediği için mağdur olur.
O günleri görebilecek miyiz?

Yazara ulaşmak için : aayaydin@gazetevatan.com

 

Şişli 6. ASCM Karşılıksız çek beraat kararı

ŞİŞLI 6. ASCM
ESAS NO : 2009/…
CELSE TARİHİ: l6/04/2009
HAKİM : YAŞAR YETİŞ 29876
C.SAVCISI: NACİ KANIK 31497
KATİP : GÜLAY TORUN 67694
Belli Gün ve saatte celse açıldı
Katılan vekili ile sanık geldi, başka gelen olmadı açık yargılamaya başlanıldı.
SANIK : Ö... ; evli, okuryazar, sabıkasız, muhasebecilik yaptığını beyan eder.
Sanığa iddianame kabul karan ve iddianame ile ekleri okunarak isnat edilen suç anlatılarak CMK nın 147 maddesindeki yasal hakları ayrı ayrı hatırlatılarak soruldu:
Sanık haklarımı anladım, savunmamı yapacağım demekle:
SANIK SAVUNMASINDA : Ben .... tekstilin muhasebecisiydim ve yetkilisi olmam nedeniyle söz konusu çeki imzalayarak şirket adına verdiğim doğrudur ancak çek bedeli sonrasında ödenmemiştir. Ben zaten daha sonra şirketle ilişkimi kestim askere gittim. Şirketin sahipleri de çek bedelini ödememişler. Ben şirketin ortağı ya da sahibi değildim. Sadece çalışanı ve yetkilisiydim. Çeki de şu anda ödeme gücüm yoktur. Bundan dolayı suçlamaları kabul etmem yazılı savunmamı tekrarlarım dedi.
Sanığın yazılı savunması okunduğunda imza yetkilisi olmadığına ilişkin beyanda bulunduğu belirterek tekrar SORULDU : Ben şirketin yetkilisi ve ortağı olan M..'den vekaletname alarak yetkili olarak çekleri imzalamıştım. Herhangi bir sahtecilik yoktur dedi.
Dosyanın yapılan incelemesinde ; Sanığın tebligatlarının gerektiği şekilde yapıldığı sanığın yazılı olarak da savunma sunduğu görüldü. Okunan evraklar dosya içerisine bırakıldı.
C.Savcısı beyan ve mütalaasında ; sanığın borcundan dolayı keşide ederek verdiği çekin süresi içinde ilgili bankaya ibraz edildiği halde karşılığının olmadığı düzeltme hakkının kullanılmadığı bu haliyle sanığın atılı suçu işlediği anlaşıldığından eylemine uyan 3167 Sayılı Kanunun 16. maddesi uyarınca cezalandırılması kamu adına talep ve mütalaa olunur, dedi.
Hazır bulunan katılan vekilinden sorulduğunda, mütalaaya katılıyoruz, sanığın cezalandırılmasını isteriz, şikayetimiz devam ediyor dedi.
Sanıktan son sözü soruldu : Eski beyanlarımı tekrar ediyorum dediği görüldü.
Dosya incelendi, Duruşmaya son verildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Aşağıda anlatılan gerekçelerle;
Açılan kamu davasıyla sanığın karşılıksız çek keşide etmekten cezalandırılması istenilmiş, müşteki taraf halen şikayetinin devam eniğini bildirmiş ve şikayetten vazgeçmemiş, sanık suçlamaları kabul etmeyerek çeki imzaladığını ancak: ödeyemediğini beyan ettiği, C.Savcısı mevcut delillerle sanığın cezalandırılması yolunda mütalaa vermiş, sanıktan son sözü. sorulduğunda eski beyanlarını tekrar ettiği görülmüştür.

5237 sayılı TCK 5. maddesinde "Bu kanunun genel hükümlerinin, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı" hükme bağlanmış, TCK'nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki 5252 S.Y.nın Geçici 1. maddesinde ise " Diğer kanunların, 5237 sayılı TCK'nın birinci kitabında (genel hükümler ) yer alan düzenlemelere aykırı, hükümlerinin, ilgili kanunlarda değişiklik yapılıncaya ve en geç 31.12.2008 tarihine kadar uygulamasına devam edileceği" belirtilmiş, Yasama Organı tarafından birçok yasada TCK'nın genel hükümlerine aykırılıklar yasayla giderilmesine karşın 31.12.2008 tarihine kadar 3167 sayılı çek yasası bakımından böyle bir düzenleme: yapılmadığından çek yasasının TCK'nın genel hükümlerine aykırılık içeren kısımları artık uygulanamaz; hale gelmiştir.
Bu çerçevede aykırılık içeren kısımların artık uygulanamaz hale geldiği konusunda herhangi bir tartışma olmamakla birlikte, hangi hükümlerin aykırılık taşıdığı konusunda şimdiye kadar üç ayrı görüş belirlenmiş; bunlardan ilkinin özel kişilere yönelik olarak herhangi bir aykırılık olmadığı ve yasanın aynen uygulanacağı yönünde olduğu (Yargıtay 10.CD 2007/7947-2009/54 sayı 19.01.2009 tarihli kararının sayın çoğunluk görüşü bu doğrultudadır), bir kısmının sadece kısmi aykırılıklar olduğu ve bu aykırılıkların genel hükümlerdeki kurallarla doldurularak uygulanması gerekeceği yönünde olduğu ve bunun uyarlamayı gerektirdiği, diğer yorumun ise aykırılıkların diğer yasadan yorumla doldurmanın yasa koyucunun yerine geçmek olup kanunilikle sanık aleyhine kıyas yasağı ve hukuka aykırılığı nedeniyle 3167 SY.nun uygulanamaz hale geldiği yönünde olduğu ( Yargıtay 7, CD.nin 23/02/2009-14317 sayılı kararı bu görüşü destekler mahiyettedir) görülmüştür.

Mahkememizce yapılan değerlendirmede ise ; öncelikle genel hükümler içerisinde 5237 SY.TCK.20.,21 .,22.ve 23.maddelerinde suçun manevi unsuruna yönelik hükümler bulunup bunlar çerçevesinde yapılan incelemede, sadece gerçek kişilerin kasten yada taksirle karşılıksız çek keşide etmesi halinde müsnet suçun oluşabileceği oysa 3167 SY. gereğince tüzel kişilere ceza verilebildiği gibi, çekin vadeli olarak çok Önceden düzenlenip verilmesine müteakip vade tarihinde sanığın kendi iradesi ve kastı dışında (hastalık, iflas, şirketteki görevinin sona ermesi v.s.) söz konusu çekin bedelinin bankada karşılığının bulundurulmam.asının müspet suçun oluşmasına engel olamayacağı bunun açık aykırılık teşkil ettiği ve değerlendirme gerektireceği düşünülmüştür.

Yine TCK.43. ve 44,maddelerinde zincirleme suç ve fikri içti maya ilişkin kuralın. 3167 SY.16/4.maddesinde yazılı her çek yaprağının ayrı bir suç oluşturacağı hükmüne aykırılık teşkil ettiği açıktır.
5237 SY.TCK.52/1.maddesinde adli para cezalanma 5 gün ile 730 gün sırasında ve 20.TL. ile 100.TL.ye karşılık gelecek şekilde sanığın şahsi durumuna göre çevrilip hükmedileceğine ilişkin açık amir hükmün ise yine 3167 SY.16.maddesinde yazılı çek bedeli tutarı kadar adli para cezası verileceğine ilişkin hükme açık aykırılık taşımaktadır.
5237 SY.TCK.53/1 .maddesinde güvenlik tedbirleri ayrı ayrı ve takdire yer bırakmayacak biçimde belirtilmiş iken, 3167 SY. 16/3.maddesinde çek keşide etme yasağı tedbirinin uygulanması da aykırılık teşkil etmektedir.
5237 SY.TCK.58.maddesinde mükerrerliğe ilişkin koşullar belirtilirken bunun sonucu olarak herhangi bir ceza artırımının düzenlenmediği sadece cezanın infazına yönelik olarak hükümler içerdiği açıkken 3167 SY. 1 ö.maddesi gereğince mükerrerin 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağına ilişkin hükmü de açık aykırılık teşkil etmektedir.
5237 SY.TCK.61.maddesi gereğince hakimin somut olayda olaya ve sanığa ilişkin olarak cezayı belirleyip bireyselleştireceği ayrıntıları ile yazılmış iken 3167 SY. 1 ö.maddesi gereğince hakimin hiçbir belirleme yetkisi olmaksızın çek miktarı kadar para cezası vereceğinin yazılmış olması çok açık aykırılık teşkil etmektedir.
5237 SY.73. ve 74.maddelerinde şikayetin süresi ve sonuçlan ayrıntıları ile belirtilmiş iken buna aykırı biçimde 3167 S Y. 16b.maddesindeki düzenlemeler de aykırılık teşkil etmektedir. Bu aykırılıklar nedeniyle 3167 SY.nın aykırı olan hükümlerinin uygulanmayarak bu hükümlerin yerine 5237 SY.Türk Ceza Kanununun yukarıda anlatılan genel hükümlerinin uygulanması yolu ile yaptırım uygulanacağına ilişkin iddia ve yorumların olduğu görülmüş ise de; bu yöntemin 2709 SY Türkiye Cumhuriyeti Anayasalının 7- 11- 38 ve 87 de yazılı kuvvetler ayrılığı prensibi çerçevesinde yasa yapmak görevinin yasa koyucuya ait olup kanunen suç olmayan fiilin cezalandırılamayacağı ve cezaların şahsiliği hükümleri ile 5237 SY TCK 2/1-3 maddesinde yazılı, kanunilik ve sanık aleyhine kıyas yasağına aykırı olacağı ve 3167 SY.nun tamamen dönüştürülmesi suretiyle yeni bir yasa oluşturulamayacağı açıklığıyla mahkememizce bu görüşe itibar edilememiştir.

Anlatılan nedenlerle 3167 SY.nın 5237 SY.TCK.nin genel hükümlerine açık aykırılık taşıyan hükümleri nedeniyle artık tamamen uygulanamaz hale geldiği ve bunun yukarıda anlatıldığı gibi genel hükümlerle telafisinin mümkün olamayacağı açıklığıyla müsnet suçlamanın oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ceza Hukukunun genel mutlak prensiplerinden olan yorumla sanık aleyhine olan sonuca ulaşılamayacağı, kanunilik prensibi ve sanık lehine olan hükümlerin geçmişe uygulanacağı kuralları gereğince ve anlatılan sebeplerle sanığın beraatına karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan ve anlatılan gerekçelerle;
Müsnet suçlamadan sanığın BERAATİNE
Dair tefhim yada tebliğden itibaren 7 gün içinde mahkememize sanık, müşteki ve C. Savcısı tarafından yapılacak yazılı yada sözlü müracaat ile Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere katılan vekilinin ve sanığın yüzüne karşı C. Savcısının huzurunda talebe aykırı olarak verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/04/2009
K.Hakim 29876