Kanun Yolu Başvuru ve Uyarlama Yargılamaları

Karşılıksız Çek davalarında kanun yolu başvuru süresinin açık bir şekilde yazılması gereklidir, bu örnek mahkeme kararında yedi günlük temyiz süresinin hükmün tebliğinden itibaren başlayacağı hususunun açık bir şekilde gösterilmediğinden dolayı karar kesinleşmemiş kabul edilmiştir.
Mahkeme kararları genel olarak yedi gün içinde temyiz yolu açık olarak karar verildi demektedir.
2009 yılında verilen C.G.K. içtihatı tüm mahkemeleri bağlamaktadır, kararlarda kanun yolu başvuru süresi, başvurunun nasıl yapılacağı, yedi gün içinde yasa yolu başvurusu yapılmadığında kararın kesinleşeceği açık ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde yazılmalıdır.
Arkadaşlarımız dava dosyalarında bu hususlara da dikkat etsinler,

Mücadelenin Ankara'daki savaşcısı Yurdanur Kardeşimizin eşi, Yargıtay içtihatıyla cezaevinden salıverildi, Yurdanur kardeşimiz azmiyle yargıtay sürecini yılmadan takip etmekle, davasının takipçisi olmakla,  bu işi başardı ve CEZAEVİNDEN SALIVERİLMESİNE kararını bizzat Yargıtaydan aldı. Ayrıca buradan Yurdanur kardeşimizi bir kez daha tebrik ediyorum.

Yurdanur kardeşimizin eşini cezaevinden çıkaran içtihatta, Kanun yolu başvuru şeklinin belirtilmemiş olmasının yanında, Uyarlama yargılamalarının esas dosya üzerinden yapılamıyacağı, ek kararla yapılması gerektiği belirtilmiştir. Uyarlama talepleri red edilen arkadaşlarımız, ek mahkeme kararlarının itiraz yoluyla denetlenemeyeceğini, yasa yolunun temyiz olduğunu bu emsal yargıtay içtihatınıda dilekçelerine ekleyip itiraz etmeliler.

Örnek bir mahkeme kararı da aşağıdadır.

HSYK Üyeleri ve İrtibat Bilgileri

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri telefon ve e-mail adresleridir, Özellikle TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları için, kendiliğinden uygulanamaz hale geldiği halde 3167 sayılı çek kanunu’na göre ceza vermeye devam etmektedirler.
Aralık 2009 yılında ise 5941 sayılı kanun yürülüğe girmiş, uyarlama yargılaması zorunlu hale gelmiştir, Mahkemeler arasında uyarla konusunda uygulama birliği yoktur ve genel olark ilk derece mahkemeler 3167 sayılı kanunu lehe kabul ederek, mulga olan bir kanun üzerinden ceza vermektedirler. Evrensel hukuk kurallarına, İnsan haklarına aykırı bir kanunu kendi vatandaşına uygulayanlar, Bu Adaletsiz kanunda bile Adaletsizlik yapılmaktadır ... E- Mailler ve irtibat telefonları aşağıda, uğradığınız bu hukuksuzluğu ve yaşadığınız haksızlığı anlatın.

               HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU ÜYELERİ
    ADI SOYADI ÜNVANI    TELEFON           E-MAİL
Ahmet HAMSİCİ Başkan Vekili
ahmet.hamsici@hsyk.gov.tr
Ahmet KARAYİĞİT Üye
ahmet.karayigit@hsyk.gov.tr
Ali Suat ERTOSUN Üye
ali.suat.ertosun@hsyk.gov.tr
Zeynep Nilgün HACIMAHMUTOLU Üye
zeynep.nilgun.hacimahmutoglu
@hsyk.gov.tr
Zeynep KAVLAK Üye
zeynep.kavlak@hsyk.gov.tr
Aykut KILIÇ Üye
akilic1@adalet.gov.tr
Prof. Dr. Ahmet GÖKÇEN Üye
ahmet.gokcen@hsyk.gov.tr
Ziya ÖZCAN Üye
ziya.ozcan@hsyk.gov.tr
Nesibe ÖZER Üye
nesibe.ozer@hsyk.gov.tr
Hüseyin SERTER Üye
huseyin.serter@hsyk.gov.tr
Ömer KÖROĞLU Üye
omer.koroglu@hsyk.gov.tr
Av. Ali AYDIN Üye
ali.aydin@hsyk.gov.tr
Ahmet KAYA Üye
ahmet.kaya@hsyk.gov.tr
Birol ERDEM Üye
birol.erdem@hsyk.gov.tr
İsmail AYDIN Üye
ismail.aydin@hsyk.gov.tr
İbrahim OKUR Üye
iokur@hsyk.gov.tr
Prof.Bülent ÇİÇEKLİ Üye
bulent.cicekli@hsyk.gov.tr
Av. Rasim AYTİN Üye
rasim.aytin@hsyk.gov.tr
Resül YILDIRIM Üye
resul.yildirim@hsyk.gov.tr
Dr. Teoman GÖKÇE Üye
teomangokce@hsyk.gov.tr
Ahmet BERBEROĞLU Üye
ahmet.berberoglu@hsyk.gov.tr

   HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
  ADI SOYADI     ÜNVANI   TELEFON        E-MAİL
Mehmet KAYA Genel Sekreter
mehmetkaya@hsyk.gov.tr
Engin DURNAGÖL Genel Sekreter Yardımcısı
edurnagol@hsyk.gov.tr
Neslihan EKİNCİ Genel Sekreter Yardımcısı
neslihan.ekinci@hsyk.gov.tr
Muzaffer BAYRAM Genel Sekreter Yardımcısı
mbayram@hsyk.gov.tr
Bülent ALBAYRAK Genel Sekreter Yardımcısı
bulent.albayrak@hsyk.gov.tr

Çek Mağduru ve Yaşanan Haksızlıklar

Sitede git gide yoğunluğu artan bir anlaşamama hali var artık, pek çoğumuz bir diğerinin ne demek istediğini anlamadan yada anlamaya çalışmadan sorguluyor, suçluyor veya niyet okuyoruz.

Bir konuyu, bir eylemi aramızda çözüme kavuşturup, makul bir ortak karara varmak yerine, uzun zamandır, çoğunluk Tencere dibin kara, senin ki benden kara muhabbetine dönüştürüp yapılacak bir girişimi yapılamaz duruma getiriyor. Sonuç; sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Bu kadar zor mu insanları anlamaya çalışmak? Ya da bir öneriyi bir bilgiyi en çıplak haliyle tartışıp, akıl süzgecinden geçirerek etkili hale getirmek.

Elbette tartışalım, düşüncemizi ifade edelim, ama bu sözler nihayetinde bizlere ait sözler olacaktır, belki karşıdakini kırıp incitmek de ihtimal dahilindedir. Ancak art niyet ve haksızlık olmadığı sürece uzlaşma zemininde bir araya gelebilmeliyiz.

Mahkeme Kararları (5941)

Bu bölümde 5941 sayılı çek kanununa göre infazı durdurulmuş mahkeme kararları yayınlanacaktır, Arkadaşlarımız bu mahkeme kararlarında belirtilen gerekçelere dayanarak, kendi davalarına sahip çıkıp hak aramaları kolaylaşacaktır.

1- Ankara 19. ACM Kararı, Usulsüz Tebligat
T.K 35. Maddesine göre yapıldığı ve karardan kendisinin haberdar olmadığını" ayrıca Gerekçeli Kararımızda " kanun yolu, başvurulacak mercii, başvuru süresinin başlangıcının açıkça ve ne şekilde yapılacağının gösterilmediği..

2-Ankara 21. Asliye C.M. Kararı, Yasa Yolu
Yargıtay Daireleri'nin istikrar kazanmış içtihatlarına göre başvurabileceği kanun yolu süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli açıkca gösterilmesi gerektiği ancak kararımızda başvurunun hangi tarihten itibaren başlayacağı hususu belirtilmediğinden temyiz dilekçesinin süresinde kabulü gerektiği

3-Ankara 26. Asliye C.M. Kararı, Yasa yolu
kararda yanlızca yasa yoluna başvurma süresi ve yerinin gösterildiği, yönteminin açık olarak belirtilmediği, Yargıtay Ceza Genel Kurumu'nun 23.04.2011 tarih ve 2011/4743/21433 sayılı kararıyla birçok Ceza Dairesi kararında açıklandığı üzere yasa, yol ve yönteminin tam olarak gösterilmemesinin yapılan tebligatı geçerli kılmayacağı ve kararın kesinleşmeyeceği anlaşılmakla..

Mustafa Balbay; Silivri'deki Ekonomik Suçlular

Silivri hapishaneler zincirinin her biri farklı tutuklu, hükümlü için.
10 ayrı hapishane var, birinde salt cinayet ve benzer suçlular, birinde çocuk yaştakiler, birinde ekonomik suçlular, öyle gidiyor.

İki yıl kadar kaldığımız 4 Nolu Cezaevi’nde ağırlık uyuşturucu suçlularındaydı.
İlk günlerde sormuşlardı, Abi biz uyuşturucudan girdik sen neden? diye. Uyarıcıdan, uyarıcıdan diye takılmıştım.

Suçlama ağır olunca hapis süreleri de uzundu. Tüm tutuklulular yıllarla ifade ediliyordu.

Uyarlama Yargılamaları, Örnek Dilekçeler

AŞAĞIDAKİ LİNKLERDE UYARLAMA YARGILAMALARI, İTİRAZ BAŞVURULARI İÇİN ÖRNEK DİLEKÇELER VARDIR.
1: ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE YAPILACAK OLAN UYARLAMA DİLEKÇE ÖRNEĞİ
3167 saylı çek kanununa göre yargılaması yapılmış ve kesinleşmiş davalar için uyarlama dilekçesidir.
2: AĞIR CEZA MAHKEMESİNE YAPILACAK OLAN İTİRAZ DİLEKÇE ÖRNEĞi
3167 sayılı çek kanun'una göre hükme bağlanmış ve kesinleşmiş 5941 sayılı yeni çek yasası'na göre uyarlama yargılaması için Asliye Ceza Mahkemelerine Sunulan fakat uyarlama yargılaması red edilen mahkeme kararlarına karşı Ağır Ceza Mahkemesine yapılacak itiraz dilekçesidir.

Yasa yolu itiraz örnek dilekçe

..... ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
ŞEHİR
DOSYA NO:......
KARAR NO:.....
UYARLAMA TALEP EDEN/
SANIK :
VEKİLİ:  Av.Ertuğrul Kıvanç Koç.
              Tepebağ Mah. İnönü Cad. 27044 sok. Özyiğit İşhanı. K.1 N.1 01010
                                                                                              Seyhan/ADANA
DAVACI: K.H.
KATILAN:
VEKİLİ:
SUÇ:Karşılıksız çek keşide etmek
KARAR TARİHİ:17.11.2006
TALEP KONUSU:Uyarlama yargılaması yapılarak lehe kanunun uygulanması ve hükmün infazının durdurulması talebidir.

Adalet Bakanlığı'na itiraz örnek dilekçe

Asliye Ceza Mahkemesince red edilen, Ağır Ceza mahkemesi'ne Yapılan İtiraz başvurusuda Ağır Ceza mahkemesince red edilen, Uyarlama talepleri için Adalet bakanlığına Kanun yararına bozma talep dilekçesidir
Adalet Bakanlığı'na itiraz başvurusu Mahkemenin bulunduğu ildeki Cumhuriyet Başsavcılığına yapılacaktır.(

...... CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

DOSYA NO :
İTİRAZ EDEN
K.H.
SUÇ:Karşılıksız çek keşide etme
EK KARAR TARİHİ:..
TALEP KONUSU
:Sayın Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararının kaldırılması için uyarlama talebi sonucunda verilen karar temyize tabi bulunduğundan dosyanın kanun yararına bozma amaçlı Adalet bakanlığı'na gönderilmesine karar verilmesi talebidir.

Taahhüde Uyulmadığı İçin infaz Kararına itiraz Dilekçesi

taahhüde Uyılmadığı İçin, alacaklının tekrar şikayetçi olduğu ve mahkemece infaz devam kararı çıkan Mahkeme kararına itiraz dilekçesidir. mahkeme infazın devamına kararını size tebliğ edecek Kararda, ... varsa bilgi belge ile mahkememize müraacat etmeniz, aksi takdirde infazın devamı kararının kesinleşeceğini 7 gün içinde itiraz açık olmak üzere karar verildi ibaresi olacaktır.
Bilgi ve belgeniz varsa (ödeme dekontu, alacaklıyla anlaşma belgesi vs) mahkemeye 7 gün içinde başvuru yapacaksınız, yoksa Aşağıdaki örnek dilekçeyi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Kararı veren mahkemeye sunacaksınız.

NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ' NE GÖNDERİLMEK ÜZERE
... ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
ESAS NO :
KARAR NO :
İTİRAZ EDEN (Sanık) :
VEKİLLERİ :
KONUSU : Mahkeme kararının itiraz yoluyla kaldırılması ve düzeltilerek karar verilmesi istemini içerir, itiraz dilekçesinin sunumudur.
İTİRAZ NEDENLERİ:
Yürürlüğe giren 5941 sayılı yasanın geçici 2. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca ödeme taahhüdünü içerir dilekçe vermiş ve mahkemece infazın durdurulmasına karar verilmiştir. Ödeme taahhüdüne uyulmadığından bahisle .../.../ 2011 tarihinde tekrar şikayet konusu olunmuş ve mahkemece ... Esas sayılı kararla infazın devamına karar verilmiştir.

5941 sayılı çek kanunu GEÇİCİ MADDE 2 – (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin;
a) Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması sonucunu doğurmaz.

b) Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.

GEÇİCİ MADDE 2-(1)b- Kanun madde metninde infazın iki sene olarak durdulacağı çok açıktır Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz ifadesi TBMM Genel kurulunda sonradan madde metnine eklenmiş, fakat bu miktarın ödenmemesi durumunda infazın kaldığı yerden başlayacağı konusunda her hangi ifade yoktur.

Kanun maddesinde "ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi" şartı 5941 sayılı Çek Kanunu'nun geçici 2(a) Maddesinde yer alan " Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde" yer alan geçici madde (a)fıkrasına atıf yaptığı ve buradaki belirli vadelere uyulmaması halindeki yaptırım olduğu çok açıktır.

Geçici 2(b) maddesi hükmünce verilen taahhütlerin "Alacaklıyla anlaşma aranmaksızın" şartı koştuğu ve "Taahhüde uyulmadığının tespiti halinde infaz/dava kaldığı yerden devam eder hükmünün "taahhütnamede belirtilen sürenin bitimi" olduğu ve bununda iki yıl olarak düzenlediği çok açıktır.

Mahkeme ek kararı kanuna ve yorum ilkelerine açık aykırılık taşımaktadır. Yargısal yorum yetkisinin sınırları, yasa maddesinin lafız ve ruhunun çizdiği çerçevenin dışında, “başka bir şeyin” uygulanması biçiminde tezahür edemez. Bu zorunluluk ve ödev, bariz surette ihlal edilmiştir.
Yasa maddeleri ve tanımları karşısında tek geçerli ve “yasaya uygun” yorum ve uygulama bu iken, pozitif hukuk metinlerinin yorum ve tatbikinde açık hataya düşülerek tesisi edilen Ek Kararın itirazımız vechile düzeltilmesini veya kaldırılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti hasıl olmuştur.

SONUÇ :
Yukarıda sunulan ve resen tespit edilecek sair nedenlerle dosya içeriğine, Usule, Yasa' ya aykırı anılan Mahkeme kararının itirazen kaldırılmasını ve düzeltilerek karar verilmesini talep ederiz. .../.../..

Yargıtay Temyiz Örnek Dilekçe (Uyarlama Red)

3167 sayılı Çek Kanununa göre Uyarlama Yargılaması red edilen fakat temyiz yolu açık olmak üzere karar veren mahkemeler var, Bu tip Mahkeme kararları için Yargıtay Temyiz örnek dilekçedir.

YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
Gönderilmek üzere
......... MAHKEMESİNE

DOSYA NO :
TEMYİZ EDEN:

KONU : ...Asliye Ceza Mahkemesinin ……../…. E ve ……/…. K numaralı …./…./….. tarihli kararının temyizen bozulması talebidir

TEMYİZ NEDENLERİ:

..../..../.20.. tarihinde yukarıda numarası belirtilen dosyaya konu “karşılıksız çek keşide etme” suçundan adli para cezasına mahkum edildim.

Bu ceza verildikten sonra 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmıştır. Dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gereklidir.

1- Hakkımda açılan dava 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun hükmüne göre açılmıştır. Bu dönemde, TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1 inci maddesi, ilk halinde 5 inci maddenin yürürlüğünü 31.12.2006’ya, daha sonra ise 31.12.2008’e ertelemiştir. Bununla ilgili olarak, "diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere, TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları takdirde, kendiliğinden uygulanamaz hale gelecektir

3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi karşılıksız çek başlığını taşımaktadır. Böylelikle, bu kanunla bir suç ve ceza yaratılmıştır. Bahsedilen bu suçun ve cezasının TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu tespit edilirse uygulaması mümkün olmayacak, bunun yerine TCK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

TCK objektif sorumluluğu kabul etmemektedir. Kusur çeşitleri ise, kast, taksir ve netice sebebiyle ağırlaşmış suçtur. Ceza hukukunda temel kusurluluk şekli kasttır. Diğer bir deyişle, kanunda aksi belirtilmediği sürece suçlar ancak kasten işlenebilmektedir. Bu durum TCK’nın 21 inci maddesinde de, "suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır" denmek suretiyle açıklanmıştır.

Netice itibariyle, objektif sorumluluğu öngören bir özel kanun, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil edecektir. Karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından ise objektif sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu hem içtihat hem de doktrinde kabul edilmiştir. Nitekim 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin hareketi iradî olması gerekmekle birlikte, suçun oluşması için faildeki kastın, hesabında yeterli para bulunmamasını da kapsaması aranmamaktadır. Oysa ki, TCK’nın kusurluluk ile ilgili hükümlerine göre hareket edersek, ortada karşılıksız çek keşide etme suçunun var olduğunu söyleyebilmek için, failin kastının hesapta yeterli para bulunmamasını da kapsadığının ispat edilmesi gereklidir.

Netice olarak, TCK’nın genel hükümlerine göre hareket edildiği takdirde, failin kastının hesapta para olmamasını da kapsar nitelikte olduğu hallerde ancak ceza verilebilmesi, aksi durumda, sübjektif sorumluluk gereğince yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmadığının kabulü gerekir.
Bu ise, CMK’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince hakkımda beraat kararı verilmesini gerektirmektedir.

2- Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın usulüne uygun olarak yeniden duruşmaya çağrılması gereklidir. Aksine yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Anayasada savunma hakkı tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde, “hak arama hürriyeti” içinde, “Temel Haklar ve Ödevler” arasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir. Kişinin savunma hakkının kısıtlanması Anayasa’ya aykırıdır. Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın sorgusunun yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

3- Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 2009/15031 E. 2009/19857 K. sayılı kararında
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde ve 5941 sayılı Kanun’da, 3167 sayılı Kanun’un aksine, 5271 sayılı CMK’nın 195. maddesinde yazılı açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilerek sanığın yokluğunda hüküm kurulmasının öngörülmemiş olması nedeniyle, sanığın sorgusunun yapılmasından sonra bir karar verilmesinde zorunluluk bulunması gerekmektedir” denilmektedir.

4- Anayasa Mahkemesi 2.6.2011 Karar Günlü 2009/28 Esas Sayılı 2011/87 Karar Sayılı kararında Çekin muhatap bankaya ibrazında karşılıksız olduğunun anlaşılması halinde banka hamile ibraz tarihi itibarıyla 435 TL kanunen ödeme yapmak zorundadır. 5941 sayılı Çek Kanunu’nda da hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz” denilerek yaptırıma bağlanmıştır. Yeni Yasayla getirilen ve lehe düzenleme şeklinde değerlendirilecek olan en önemli değişiklik sanığa verilecek ceza miktarıyla ilgilidir. 3167 sayılı Yasa’da para cezası çek bedeli iken; yeni Yasa’da bu miktar düşürülmüş ve çekin karşılıksız kalan kısmı ile sınırlandırılmıştır.
Yukarıda anılan önceki ve yeni yasa kuralları göz önüne alındığında, 5941 sayılı Yasa sanık lehine olduğu kararına varılmıştır.
Anayasa mahkemesi Kararlarına uymak Anayasal zorunluluktur.
Keza Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2010/5764 Esas 2011/235 Karar sayılı içtihatıda aynı doğrultudadır. Mahkemenizce tarafıma verilen çek tutarı kadar Adli Para cezasının, çek ibraz tarihinde çek hesabımda bulunan miktar ve bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar düşülerek yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

5- Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2009/12640 Esas 2011/241 Karar sayılı içtihatında" şikayetçinin ibraz eden konumta olup olmadığının, buna bağlı olarak şikayet hakkının bulunup bulunmadığının saptanması sonuca göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması gerekçesiyle sanığın temyiz itirazını yerinde görerek kararı bozmuştur. Bu gerekçeyle, şikayetçinin, çeki bankaya ibraz eden ve karşılıksızdır işlemine tabii tutan kişi olup olmadığının ve şikayetçi hakkının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin verdiği kararın TEMYİZEN BOZULMASINA karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim. …/…/…

Temyiz Eden.......

Yargıtay Temyiz için Örnek Dilekçe

3167 sayılı Çek Kanununa göre hüküm kurulmuş ve Uyarlama Yargılaması kabul edilip, 5941 sayılı kanuna göre uyarlama yapılmış ve mahkumiyet hükmü kurulan ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verilen Mahkeme kararları için Yargıtay Temyiz örnek dilekçedir.
(Uyarlama talebinizde kabul edilmeyen Hususları Dilekçeye Ekleyin)

YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
Gönderilmek üzere
......... MAHKEMESİNE

DOSYA NO :
TEMYİZ EDEN:

KONU : ...Asliye Ceza Mahkemesinin ……../…. E ve ……/…. K numaralı …./…./….. tarihli kararının temyizen bozulması talebidir

TEMYİZ NEDENLERİ:

..../..../.20.. tarihinde yukarıda numarası belirtilen dosyaya konu “karşılıksız çek keşide etme” suçundan adli para cezasına mahkum edildim.

Hakkımda açılan dava 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun hükmüne göre açılmıştır. Bu dönemde, TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1 inci maddesi, ilk halinde 5 inci maddenin yürürlüğünü 31.12.2006’ya, daha sonra ise 31.12.2008’e ertelemiştir. Bununla ilgili olarak, “diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere, TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları takdirde, kendiliğinden uygulanamaz hale gelecek, bunların yerine TCK’nın genel hükümleri (1 ilâ 75 inci maddeleri arasındaki Birinci Kitabında yer alan düzenlemeler) uygulanma alanı bulacaktır.
TCK’nın 5 inci maddesinde bahsedilen ceza içeren özel kanunlara bir örnek teşkil eden 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi karşılıksız çek başlığını taşımaktadır. Böylelikle, bu kanunla bir suç ve ceza yaratılmıştır. Bahsedilen bu suçun ve cezasının TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu tespit edilirse uygulaması mümkün olmayacak, bunun yerine TCK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
765 sayılı (mülga) TCK döneminde rastlanan objektif sorumluluk hallerine TCK’da yer verilmemiştir. Objektif sorumluluk, kişinin esas itibariyle ortaya çıkmasında kusuru olmayan bir neticeden ötürü, çoğunlukla nedensellik bağının varlığına dayanarak sorumlu tutulması olarak tarif edilebilir. Diğer bir deyişle, objektif sorumluluk hallerinde, nedensellik bağı bakımından sadece objektif takdirle yetinilmektedir. Bunun anlamı, hareketin iradî olduğunun ve bu hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olduğunun tespit edilmesidir. Bunun ötesinde, kusurluluğun kast veya taksir şeklini alıp almadığı araştırılmamaktadır.
TCK objektif sorumluluğu kabul etmemektedir. Kusur çeşitleri ise, kast, taksir ve netice sebebiyle ağırlaşmış suçtur. Ceza hukukunda temel kusurluluk şekli kasttır. Diğer bir deyişle, kanunda aksi belirtilmediği sürece suçlar ancak kasten işlenebilmektedir. Bu durum TCK’nın 21 inci maddesinde de, “suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır” denmek suretiyle açıklanmıştır.

Netice itibariyle, objektif sorumluluğu öngören bir özel kanun, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil edecektir. Karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından ise objektif sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu hem içtihat hem de doktrinde kabul edilmiştir. Nitekim 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin hareketi iradî olması gerekmekle birlikte, suçun oluşması için faildeki kastın, hesabında yeterli para bulunmamasını da kapsaması aranmamaktadır. Oysa ki, TCK’nın kusurluluk ile ilgili hükümlerine göre hareket edersek, ortada karşılıksız çek keşide etme suçunun var olduğunu söyleyebilmek için, failin kastının hesapta yeterli para bulunmamasını da kapsadığının ispat edilmesi gereklidir.

3167 sayılı Kanun’un sistemi tamamıyla TCK’nın genel hükümler kısmında benimsemediği objektif sorumluluğa dayanmaktadır. Hal böyle olunca, 01.01.2009 tarihinden bu yana TCK’nın genel hükümlerine göre hareket etmek gerektiğinden, karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı bir kimsenin cezalandırılabilmesi için, o kişinin kusur sorumluluğunun olması gereklidir. Eğer kişinin meydana gelen neticeden en azından taksir derecesinde bir sorumluluğu yoksa, kişinin o suçtan dolayı sorumlu tutulamaması gerekir. Netice olarak, TCK’nın genel hükümlerine göre hareket edildiği takdirde, failin kastının hesapta para olmamasını da kapsar nitelikte olduğu hallerde ancak ceza verilebilmesi, aksi durumda, sübjektif sorumluluk gereğince yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmadığının kabulü gerekir. Bu ise, CMK’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince hakkımda beraat kararı verilmesini gerektirmektedir.

SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin verdiği kararın TEMYİZEN BOZULMASINA karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim. …/…/…

Temyiz Eden.......

Ağır Ceza Mahkemesine itiraz dilekçesi

3167 sayılı çek kanun'una göre hükme bağlanmış ve kesinleşmiş 5941 sayılı yeni çek yasası'na göre uyarlama yargılaması için Asliye Ceza Mahkemelerine Sunulan fakat uyarlama yargılaması red edilen mahkeme kararlarına karşı Ağır Ceza Mahkemesine yapılacak itiraz dilekçesidir.

.....AĞIR CEZA MAHKEMESİ' NE
SUNULMAK ÜZERE
......ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
(ŞEHİR)
ESAS NO :
KARAR NO :
İTİRAZ EDEN (Sanık) :
KONUSU : Asliye Ceza Mahkemesi’nin …/…/… tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararının itiraz yoluyla kaldırılması ve düzeltilerek karar verilmesi istemini içerir, itiraz dilekçesinin sunumudur
İZAHI:
..../..../.20.. tarihinde yukarıda numarası belirtilen dosyaya konu “karşılıksız çek keşide etme” suçundan adli para cezasına mahkum edildim.

Bu ceza verildikten sonra 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmıştır. Dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gereklidir.

1- Hakkımda açılan dava 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun hükmüne göre açılmıştır. Bu dönemde, TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1 inci maddesi, ilk halinde 5 inci maddenin yürürlüğünü 31.12.2006’ya, daha sonra ise 31.12.2008’e ertelemiştir. Bununla ilgili olarak, "diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere, TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları takdirde, kendiliğinden uygulanamaz hale gelecektir

3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi karşılıksız çek başlığını taşımaktadır. Böylelikle, bu kanunla bir suç ve ceza yaratılmıştır. Bahsedilen bu suçun ve cezasının TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu tespit edilirse uygulaması mümkün olmayacak, bunun yerine TCK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

TCK objektif sorumluluğu kabul etmemektedir. Kusur çeşitleri ise, kast, taksir ve netice sebebiyle ağırlaşmış suçtur. Ceza hukukunda temel kusurluluk şekli kasttır. Diğer bir deyişle, kanunda aksi belirtilmediği sürece suçlar ancak kasten işlenebilmektedir. Bu durum TCK’nın 21 inci maddesinde de, "suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır" denmek suretiyle açıklanmıştır.

Netice itibariyle, objektif sorumluluğu öngören bir özel kanun, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil edecektir. Karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından ise objektif sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu hem içtihat hem de doktrinde kabul edilmiştir. Nitekim 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin hareketi iradî olması gerekmekle birlikte, suçun oluşması için faildeki kastın, hesabında yeterli para bulunmamasını da kapsaması aranmamaktadır. Oysa ki, TCK’nın kusurluluk ile ilgili hükümlerine göre hareket edersek, ortada karşılıksız çek keşide etme suçunun var olduğunu söyleyebilmek için, failin kastının hesapta yeterli para bulunmamasını da kapsadığının ispat edilmesi gereklidir.

Netice olarak, TCK’nın genel hükümlerine göre hareket edildiği takdirde, failin kastının hesapta para olmamasını da kapsar nitelikte olduğu hallerde ancak ceza verilebilmesi, aksi durumda, sübjektif sorumluluk gereğince yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmadığının kabulü gerekir.
Bu ise, CMK’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince hakkımda beraat kararı verilmesini gerektirmektedir.


2- Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın usulüne uygun olarak yeniden duruşmaya çağrılması gereklidir. Aksine yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Anayasada savunma hakkı tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde, “hak arama hürriyeti” içinde, “Temel Haklar ve Ödevler” arasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir. Kişinin savunma hakkının kısıtlanması Anayasa’ya aykırıdır. Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın sorgusunun yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

3- Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 2009/15031 E. 2009/19857 K. sayılı kararında
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde ve 5941 sayılı Kanun’da, 3167 sayılı Kanun’un aksine, 5271 sayılı CMK’nın 195. maddesinde yazılı açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilerek sanığın yokluğunda hüküm kurulmasının öngörülmemiş olması nedeniyle, sanığın sorgusunun yapılmasından sonra bir karar verilmesinde zorunluluk bulunması gerekmektedir” denilmektedir.

4- Anayasa Mahkemesi 2.6.2011 Karar Günlü 2009/28 Esas Sayılı 2011/87 Karar Sayılı kararında Çekin muhatap bankaya ibrazında karşılıksız olduğunun anlaşılması halinde banka hamile ibraz tarihi itibarıyla 435 TL kanunen ödeme yapmak zorundadır. 5941 sayılı Çek Kanunu’nda da hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz” denilerek yaptırıma bağlanmıştır. Yeni Yasayla getirilen ve lehe düzenleme şeklinde değerlendirilecek olan en önemli değişiklik sanığa verilecek ceza miktarıyla ilgilidir. 3167 sayılı Yasa’da para cezası çek bedeli iken; yeni Yasa’da bu miktar düşürülmüş ve çekin karşılıksız kalan kısmı ile sınırlandırılmıştır.
Yukarıda anılan önceki ve yeni yasa kuralları göz önüne alındığında, 5941 sayılı Yasa sanık lehine olduğu kararına varılmıştır.
Anayasa mahkemesi Kararlarına uymak Anayasal zorunluluktur.
Keza Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2010/5764 Esas 2011/235 Karar sayılı içtihatıda aynı doğrultudadır. Mahkemenizce tarafıma verilen çek tutarı kadar Adli Para cezasının, çek ibraz tarihinde çek hesabımda bulunan miktar ve bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar düşülerek yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

5-Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2009/12640 Esas 2011/241 Karar sayılı içtihatında" şikayetçinin ibraz eden konumta olup olmadığının, buna bağlı olarak şikayet hakkının bulunup bulunmadığının saptanması sonuca göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması gerekçesiyle sanığın temyiz itirazını yerinde görerek kararı bozmuştur. Bu gerekçeyle, şikayetçinin, çeki bankaya ibraz eden ve karşılıksızdır işlemine tabii tutan kişi olup olmadığının ve şikayetçi hakkının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.

6- 594l sayılı yasada 3167 sayılı yasaya göre verilen hükümlerin uyarlamasıyla ilgili düzenleme bulunmaması nedeniyle CMK.da.yazılı yasa yollarının uygulanması gerektiği gözetilerek hükmün 5941 sayılı yasaya göre uyarlanması talebi sonucunda verilen kararın mahkeme kararı niteliğinde olması nedeniyle esas hükümle birlikte temyiz davasının konusunu oluşturduğunun dikkate alınması gerekmektedir

TALEP:
Yukarıda sunulan ve resen tespit edilecek sair nedenlerle dosya içeriğine, Usule, Yasa' ya aykırı anılan Mahkeme kararının itirazen kaldırılmasını ve düzeltilerek karar verilmesini, talep ederiz.
.../.../..
Sanık:......

Asliye Ceza Mahkemesi'ne Uyarlama Dilekçesi

3167 saylı çek kanununa göre yargılaması yapılmış ve kesinleşmiş davalar için uyarlama dilekçesidir.

...........ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
(ŞEHİR)
DOSYA NO :20........
KARAR NO :20......
SANIK :
TALEP: Uyarlama yargılaması yapılarak lehe kanunun uygulanarak durumumun yeniden değerlendirilerek bir karar verilmesidir.
İZAHI:
..../..../.20.. tarihinde yukarıda numarası belirtilen dosyaya konu karşılıksız çek keşide etme suçundan adli para cezasına mahkum edildim.

Bu ceza verildikten sonra 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gereklidir.

1- Hakkımda açılan dava 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun hükmüne göre açılmıştır. Bu dönemde, TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 1 inci maddesi, ilk halinde 5 inci maddenin yürürlüğünü 31.12.2006’ya, daha sonra ise 31.12.2008’e ertelemiştir. Bununla ilgili olarak, "diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere, TCK’nın genel hükümlerine aykırı olan özel ceza kanunlarının ilgili hükümleri, 31.12.2008’e kadar uyarlanmadıkları takdirde, kendiliğinden uygulanamaz hale gelecektir

3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi karşılıksız çek başlığını taşımaktadır. Böylelikle, bu kanunla bir suç ve ceza yaratılmıştır. Bahsedilen bu suçun ve cezasının TCK’nın genel hükümlerine aykırı olduğu tespit edilirse uygulaması mümkün olmayacak, bunun yerine TCK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

TCK objektif sorumluluğu kabul etmemektedir. Kusur çeşitleri ise, kast, taksir ve netice sebebiyle ağırlaşmış suçtur. Ceza hukukunda temel kusurluluk şekli kasttır. Diğer bir deyişle, kanunda aksi belirtilmediği sürece suçlar ancak kasten işlenebilmektedir. Bu durum TCK’nın 21 inci maddesinde de, "suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır" denmek suretiyle açıklanmıştır.

Netice itibariyle, objektif sorumluluğu öngören bir özel kanun, TCK’nın genel hükümlerine aykırılık teşkil edecektir. Karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından ise objektif sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu hem içtihat hem de doktrinde kabul edilmiştir. Nitekim 3167 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesinin gerekçesinde de bu husus açıkça belirtilmiştir. Karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin hareketi iradî olması gerekmekle birlikte, suçun oluşması için faildeki kastın, hesabında yeterli para bulunmamasını da kapsaması aranmamaktadır. Oysa ki, TCK’nın kusurluluk ile ilgili hükümlerine göre hareket edersek, ortada karşılıksız çek keşide etme suçunun var olduğunu söyleyebilmek için, failin kastının hesapta yeterli para bulunmamasını da kapsadığının ispat edilmesi gereklidir.

Netice olarak, TCK’nın genel hükümlerine göre hareket edildiği takdirde, failin kastının hesapta para olmamasını da kapsar nitelikte olduğu hallerde ancak ceza verilebilmesi, aksi durumda, sübjektif sorumluluk gereğince yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmadığının kabulü gerekir.
Bu ise, CMK’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince hakkımda beraat kararı verilmesini gerektirmektedir.

2- Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın usulüne uygun olarak yeniden duruşmaya çağrılması gereklidir. Aksine yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Anayasada savunma hakkı tereddüde yer vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde, "hak arama hürriyeti" içinde, "Temel Haklar ve Ödevler" arasında; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir. Kişinin savunma hakkının kısıtlanması Anayasa’ya aykırıdır. Yeni Çek Kanunu’na göre sanığın sorgusunun yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

3- Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 2009/15031 E. 2009/19857 K. sayılı kararında
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, hukuksal durumumun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde ve 5941 sayılı Kanun’da, 3167 sayılı Kanun’un aksine, 5271 sayılı CMK’nın 195. maddesinde yazılı açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilerek sanığın yokluğunda hüküm kurulmasının öngörülmemiş olması nedeniyle, sanığın sorgusunun yapılmasından sonra bir karar verilmesinde zorunluluk bulunması gerekmektedir" denilmektedir.

4- Anayasa Mahkemesi 2.6.2011 Karar Günlü 2009/28 Esas Sayılı 2011/87 Karar Sayılı kararında Çekin muhatap bankaya ibrazında karşılıksız olduğunun anlaşılması halinde banka hamile ibraz tarihi itibarıyla 435 TL kanunen ödeme yapmak zorundadır. 5941 sayılı Çek Kanunu’nda da hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz” denilerek yaptırıma bağlanmıştır. Yeni Yasayla getirilen ve lehe düzenleme şeklinde değerlendirilecek olan en önemli değişiklik sanığa verilecek ceza miktarıyla ilgilidir. 3167 sayılı Yasa’da para cezası çek bedeli iken; yeni Yasa’da bu miktar düşürülmüş ve çekin karşılıksız kalan kısmı ile sınırlandırılmıştır.
Yukarıda anılan önceki ve yeni yasa kuralları göz önüne alındığında, 5941 sayılı Yasa sanık lehine olduğu kararına varılmıştır.
Anayasa mahkemesi Kararlarına uymak Anayasal zorunluluktur.
Keza Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2010/5764 Esas 2011/235 Karar sayılı içtihatıda aynı doğrultudadır.
Mahkemenizce tarafıma verilen çek tutarı kadar Adli Para cezasının, çek ibraz tarihinde çek hesabımda bulunan miktar ve bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar düşülerek yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

5- Yargıtay 10.C.D. sinin 11.01.2011 Tarih 2009/12640 Esas 2011/241 Karar sayılı içtihatında" şikayetçinin ibraz eden konumta olup olmadığının, buna bağlı olarak şikayet hakkının bulunup bulunmadığının saptanması sonuca göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması gerekçesiyle sanığın temyiz itirazını yerinde görerek kararı bozmuştur. Bu gerekçeyle, şikayetçinin, çeki bankaya ibraz eden ve karşılıksızdır işlemine tabii tutan kişi olup olmadığının ve şikayetçi hakkının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.

6- 594l sayılı yasada 3167 sayılı yasaya göre verilen hükümlerin uyarlamasıyla ilgili düzenleme bulunmaması nedeniyle CMK.da.yazılı yasa yollarının uygulanması gerektiği gözetilerek hükmün 5941 sayılı yasaya göre uyarlanması talebi sonucunda verilen kararın mahkeme kararı niteliğinde olması nedeniyle esas hükümle birlikte temyiz davasının konusunu oluşturduğunun dikkate alınması gerekmektedir

NETİCE VE TALEP:
Yukarıda arz olunan nedenlerle:
Uyarlama talebimizin kabulüyle dosyanın yeniden ele alınmasına ve 5941 sayılı Yeni Çek Kanunu’nun yukarıda açıklanan maddelerinin 5237 sayılı TCK 7. ve 5252 sayılı kanunun 9. maddeleri uyarınca lehime olan hükümlerinin uygulanarak, infaz durumumun yeniden değerlendirilip bir karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim.
.../../2011

Sanık.......

Şirket Ortağı Olmayan Şirket Müdürleri için Dilekçe Örneği

Karşılıksız çek davası açılmış Şirket ortağı olmayan şirket müdürleri(Dışardan atanmış)için itiraz savunma dilekçe örneği. Dışardan atanmış şirket müdürleri mahkemelere bu dilekçe örneği ile müraacat edebilirler.

.....ASLİYE CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
......
ESAS NO : 200. /...
KARAR NO : 200. /...
SANIK :
TALEP : CMK 226 maddesi doğrultusunda yeniden yargılanma istemidir.
KONU : 200./.. nolu dosya kapsamında hakkımda şirket müdürü sıfatıyla karşılıksız çek keşide etmek suçundan 3167 sayılı kanunun 16/1 maddesine göre adli para cezasıyla cezalandırılmama karar verilmiştir../
5941 sayılı Çek Kanunu 20.12.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve 3167 sayılı kanunu yürürlükten kaldırmıştır.
3167 sayılı Kanun 16/1. maddesinde çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya süresi içinde ibraz edildiği halde yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahiplerinin veya yetkili temsilcilerinin çek bedeli tutarında adlî para ceza ile cezalandırılacağı öngörülmekteydi. Bu maddeden anlaşılacağı üzere 3167 sayılı Kanunda karşılıksız çek keşide etmek ve lehine karşılıksız çek keşide edilmek suç olarak tanımlanmıştı.
5941 sayılı Kanunda ise, Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.(ÇK, m.5/1) şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu madde uyarınca, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edildiğinde, çekin karşılığını ilgili banka hesabında tam olarak bulundurmamak suç olarak tanımlanmaktadır.