Adaleti ıskalayan Milletvekillerine

Alacaklıları düşünürken(!),
Adaleti ıskalayan Milletvekillerine..


Aradığınızda pek çok milletvekiline ulaşıyorsunuz.. Diliniz döndüğünce derdinizi anlatıyorsunuz.. Evvela bir iki milletvekilini müstesna tutarak ifade edelim, ya bizatihi sizi kendileri medenice ve kibarca dinliyorlar yahut ta danışmanları vasıtasıyla size ulaşıp dinlemiş oluyorlar..

Lakin, bu tür üst seviyede görev yapan şahısların (bilhassa siyasetçilerimizin) mazur görüleceği bir husus; gece gündüz yaşadıkları yoğun bir mesailerinin, zihinsel yoğunluklarının, halkla ilişkilerinin ve siyasi çalışmalarının olmasıdır.. Tabiatıyla bunlarla beraber bir arada yürüttükleri bir de özel hayatları var..

Ancak mazur görülemeyecek olan bir husus; isyanımıza; “haklısınız ama alacaklıları da düşünmemiz lazım” tarzında sanki bir an, “doğru, eşit, adil ve haklı olan ” bir tavırmış gibi “ortalama” bir “cevap” vermeleridir..

HAK vermeniz yetmez HAKKIMIZI vermelisiniz..

Vekillerimizden bazılarının; “Haklısınız ancak, alacaklıları da düşünmeliyiz, onları da tatmin edecek bir çözüm bulmalıyız, bulacağız” demiş olmaları, sanki bir hakkaniyeti gözettikleri ve sanki adil ve adaletli bir yaklaşım gösteriyorlarmış gibi olmaları kusura bakmasınlar, bizleri adalet duygusu adına ikna ve tatmin etmiyor, aksine ahlaken ve vicdanen bazı endişelere sevk ediyor..

Neden ve nasıl mı?

Öncelikle böylesine (yanlış) bir şartlanma ve ön kabul halinden derhal vazgeçilmelidir.. Umarım bu yanlış ve yanıltıcı ifadeyi her türlü hak ve adalet dağıtımında bir yöntem olarak kullanmazlar..

Zira adalet; bir hakkın tayininde ‘bir şeyin paylaşılmasına’ veya bir tarafın ikna ve tatmin olmasına bağlı bir şey değildir.. Aksine adalet ihtilaflardan, pazarlıktan hatta kiminde uzlaşmadan bile bağımsız ortaya çıkar..

Sayın Vekillerimiz,
Bir haksızlığı kabul ve teyit ederken yerine başka bir haksızlığı öneren hatalı bir anlayışın ve bakışın ürünü olan ‘bu cevabı’ yasama görev ve yetkisi’ olan vekillerimiz için bir noksanlık olarak kabul etmek istemiyor, farkında olmadıklarını umduğum bir bilgi eksikliği ve yanılgı olarak anlamak istiyorum..

Yanılmayın ve yanıltmayın, bu sorun, bir uzlaşamama sorunu değildir, bu sorun bir hukuk ve adalet sorunudur.. Sizler de uzlaşma görevlileri değilsiniz.. Sizler her çeşit ülke sorunlarının ülkemizin her çeşit sorunlarının yegâne ilacı niteliğindeki adaleti ve hukuk devletini tesis edecek olan çağdaş ve ileri bir hukuk düzeni için gerekli yasaları çıkarmaktır..

Kaldı ki feryadımız da bunun içindir.. Siz merhametsiz olmayın ama, biz merhamet de dilenmiyoruz.. Müstahak isek cezamız ölüm dahi olsa çekmeliyiz.. Biz bir çığlık atıyoruz ve diyoruz ki hakkaniyet ve hukuk açısından en temel itirazımız, bu cezaya(!) niçin müstahak(!) olduğumuzu, suçumuzu(!) bilmek ve tespit etmektir, burada suç(!) olan nedir?..

Önce bu konudaki yazılı ve ezberimizde olan her şeyi sıfırlayıp aşağıdaki iki ifadeyi sade bir kavrayışla okuyalım..

•Esasen ‘çek kesmek ve çekle ödemek’ nedir?.. (Bir hatırlatma, hâlâ, hani siyah-beyaz Yeşilçam filmlerinde taş kalpli fabrikatör, ceketinin iç cebinden çıkardığı çek karnesini masaya koyar ve kaleme sarılarak fakir fakat mağrur gence; “..delikanlı! kızımın peşini bırakman için kaç lira istiyorsun..” dediği günlerden kalma bir ‘çek kesilmekte midir?’..)

•Peki 30,60,90,120.. hatta yıllara yayılmış olarak mal ve hizmet alımı veya bir cari hesabın kapatılması için vadeli çekler tanzim etmek nedir?..
Vicdan sahibi her kes bu iki işlemin ne demek olduğunu, tam olarak ifade etmeden asla ve asla bu konuda görüş serdetmemelidir..

Biz iş sahipleri, tüccarlar olarak, ikinci şıkta olduğu gibi çeki, %100 nispetiyle mal ve hizmet mubayaasında (tıpkı senet gibi) vadeli bir borçlanma ve senetli alacak evrakı olarak hem verdik, hem de aldık, kabul ettik..

Keza üçüncü kişilere yine vadeli bir borcumuza mukabil vadeli bir ödeme aracı olarak ciro ettik, bankalara ve diğer finans kuruluşlarına kredi teminatı olarak ‘vadeli alacak temliki’ kabilinden teminata verdik..

Bu durum bir tanımı olan bir sistemden kayış ise, bu kayıştan dolayı bireyler münferiden kusurlu, suçlu ve sorumlu tutulamaz aksine sistemin gerçeklere oturmadığının bir pratiği olarak gerçeğe uymayan sistem yeniden düzenlenir..

İşte önce bu noktada mutabık kalmadan ilerlemek doğru değildir.. Şimdi burada suç nasıl oluşuyor?.. Bunu ortaya koymadan gerisi, her şey lafügüzaftır..

Zira bir ülkenin kurumları ve en tepeden sokaktaki tüm insanlarına kadar top yekûn herkesin; ‘bir şeyi’ bildiği halde, yine herkesin, kimse ‘bir şey’ bilmiyormuş gibi davrandığı, müşterek tutum aldığı sahte ‘bir şeyler’ ve kabuller olabiliyor..

Bu itibarla ne borçluları ne de alacaklıları düşünmek yerine, ezberlerimizi sıfırlayıp yeniden ve adil olanı, ileri ve 1.sınıf hukuk devletinde bu işlerin nasıl olduğunu ve olması gerektiğini, kısacası ADALETİ düşünmelisiniz..


3 yorum:

  1. değerli arkadaşlar

    öncelikle ocak ayından sonra ortaya çıkan mevcut durumu hatırlamalıyız...2006 yılından bu yana adalet bakanlığı raflarında bekleyen çek yasası tasarısı neden bir anda gündem oldu...sebep neydi...

    hepimizin bildiği gibi özel yasa olan bu yasanın TCK ya uyumu yapılmadığı ve bu sürenin 01.01.2009 tarihinde dolacak olması...arkasından Prof.adem sözüer ve ahmet iyimaya röportajları...farklı mahkemelerden gelen ve bu durumu kabul eden infaz durdurma kararları ve ağır ceza mahkemeleri kararları...fakat hatırlarsanız bütün bunlar konuyu meclise getiremedi...

    ne zaman bu durum mecliste gündeme geldi hatırlarsak...CHP milletvekili mevlüt aslanoğlu kürsüden bakana seslendikten ve bu durumu dile getirdikten sonra hatırlarsanız adalet bakanı mevlüt aslanoğluna sizin de katkılarınızı bekliyoruz demişti...ve meşhur çek yasası adalet komisyonuna gelmişti...

    sonra ne oldu adalet komisyonu alt komisyona sevketti ve komisyon üyelerine binlerce tel açılsada alt komisyondaki akp vekilleri tarafından cezaya devam kararı çıktı ve chp li ve mhp li komisyon üyeleri toplantıyı terketti...hala da bu durumu anlatmaya devam ediyoruz...fakat bence bu geçen zaman süresinde Gaziantep ağır ceza mahkemesinin kararı adalet bakanlığının kanun yararına bozma talebinden sonra bozuldu ve bu cezanın devam etmesini isteyen herkes bize bir gol atmış oldu...kısaca özetlemek gerekirse...

    bence biz mecliste gündem dışı söz alarak konuşacak bir vekile derdimizi anlatmalıyız...ve tekrar gündeme gelmeliyiz...yoksa bu durumu bilmeyen mecliste tek bir şahıs bile kalmadı...ne dersiniz?

    my way

    YanıtlaSil
  2. şüphesiz ki herşeyin sahibi ALLAH tır adalet tecelli ediyor ve sonsuza dek edecektir saygılarımla..

    YanıtlaSil
  3. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın soru önergesine verdiği yanıt, karşılıksız çek nedeniyle açılan davaların 2008 ve 2009 yılında arttığını ortaya koydu. Verilere göre, 2009 yılında karşılıksız çek nedeniyle cezaevlerine giren kişi sayısı bin 461 oldu.

    Bakan Ergin'in Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na ait istatistiklere dayanarak verdiği bilgilere göre, 2009'un ilk 6 ayında karşılıksız çek nedeniyle ceza mahkemelerinde 159 bin 774 dava açıldı. Bu davalarda 221 bin 755 kişi hakim karşısına çıktı. 2009'un 6 ayında çek davaları nedeniyle bin 461 kişi hapse girdi. Bunlardan 5'ini çekle ilgili ihtara ve yasaklamaya uymama, 67'sini Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'a muhalefet, diğerlerini de karşılıksız çek keşide etme suçu oluşturdu.

    HER AY 100 BİN ÇEK KARŞILIKSIZ CIKIYOR
    EsnafIn, tüccarın elinin darda olup olmadığını gösteren önemli bir gösterge olan karşılıksız çek sayısında önemli artışlar dikkati çekiyor. 2007 ilk 7 ayından 2008 ilk 7 ayına karşılıksız çek sayısında yüzde 11.5 artış yaşanmışken, 2008'den 2009'a bakıldığında oranın yüzde 28.2'ye çıktığı göze çarpıyor. Türkiye'de her ay yaklaşık 100 bin adede yakın çek karşılıksız çıkıyor ve hukuki işleme tabi oluyor. Protestolu senet tutarında ise ilk 6 ayda yüzde 29.27'lik artış söz konusu

    YanıtlaSil