Sayın Vekillerimiz

Sayın Milletvekillerimiz
Normal bir hukuk devletinde her kurum ve vatandaşın meşru kurallarda doğmuş, bir diğer vatandaş veya kurumdan olan alacağını tahsil edebilmesinde yasal güvence ve müeyyidelerinin bulunması ve muhakkak surette bunun için gerektiğinde kamu otoritesinin (devletin) kullanılması (icra) icap eder.
İşte TK, BK ve İcra ve İflas Kanunu da bunun için vardır..

(Gerçi ülkemiz daha oralarda değil ama bu meyanda, icra depolarında yer kalmamış ve çürümeye terkedilmiş neticede pratik bir değeri olmayan ev eşyası haczinin, aksine; insan onurunu inciten, toplumsal bir yara ve utanç olduğunu dolayısıyla zaruri ihtiyaç niteliğindeki ev eşyalarının haczedilmemesini öneren bir yasa teklifi de TBMM’ de bekliyor..)

Bilindiği gibi yine aynı sakat zihniyetle; mevcut uygulama ile borçlunun, evinin kapısına dayanan devletin haciz ve muhafaza ekibi muhtemelen olmayan bir parayı ne pahasına olursa olsun ‘yaratmasını’, aksi takdirde; eş ve çocuklarının feryadına, gözyaşlarına, maddi ve manevi tahribatlarına aldırış etmeden yatak, yorgan televizyon, buzdolabı, fırın v.s ne varsa sıradan ev eşyalarını konu komşunun bakışları arasında ‘kaldırmayı’ böylelikle ‘çok adi bir varlık’ muamelesine tabi tuttuğu borçluyu bu muameleye maruz bırakarak onu toplum nezdinde, eş ve çocuklarının gözünde alçaltmayı, onurunu zedelemeyi ve ruhen ezmeyi, aciz hale getirmeyi faziletli bir devlet ve matah bir marifet saymaktadır ..)

Tamam, “alacaklıları da düşünün (!)”, ilgili kanunlarda yetersiz gelen hususlar varsa yeniden düzenleyin.. Bir borçluyu muhasara etmenin de bir sınırı var olsa da ziyanı yok alacaklı vekilleri ve icra görevlileri çorabımıza kadar her şeyimizi alsınlar.. Aldılar.. Alıyorlar..Bir diyeceğimiz de yok, olamaz da..

Alacaklıları da düşünmeniz (!)” için şayet yeterli değilse bunların haricinde bir takım mevzuat, kural ve kaideler daha bulunabilir..

Fakat;
ASLA ve ASLA bir alacağın tahsil edilmesinde ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN KISITLANMASI, ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN TEHDİT EDİLMESİ gibi çağdışı, insanlık dışı bir uygulama hiçbir şekilde makul, mazur ve haklı görülemez..

Böyle bir şeyin AKLA GELMESİ dahi AKLA ZİYAN bir durumdur..

Asla “alacaklıları da düşünerek (!)” bir ÖZGÜRLÜK düzenlemesi yapılamaz..

Kutsal bir hak olan ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ bir ticari pazarlığın sonucuna göre tayin ve tanzim edilen karşılıksız çek nedeniyle utanılası bir hale dönüştürmeyin..

Sizlerin böyle bir hukuk skandalında ne alacaklıyı ve ne de borçluyu düşünmek gibi ‘yararcı’ bir tavrınız değil “adaletli olan” bir tavrınız ve mesuliyetiniz olmalı.. Çağdaş ve ileri ülkelerdeki hukuk nasıl uygulanıyorsa biz de bunu talep ediyoruz.. Bu yüzden sizden sadece; Adaleti düşünmenizi istiyoruz..

Yazılı bir kanun ve ceza maddelerinin bulunması, ayrıntılarının olması ve bunlara dayanarak tartışmalı bir şekilde üretilen mahkeme kararları ve belgeleri ciltleri doldursa bile bu çek yasasının ceza hükümlerinin hukuki meşruiyetini kurtaramaz.. Üstelik mevcut yasanın çağdışı ceza maddeleri de 01.01.2009 tarihinden itibaren zaten kanunen de YOK HÜKMÜNDEDİR..

Bir ceza hükmünde veya yasasında, bir cezanın hukuki meşruiyeti tartışma konusu yapılsa dahi hiç olmazsa kanunilik açısından o cezanın tesisinde şek ve şüphenin yeri bulunmamalıdır, bulunamaz..

Nitekim pek çok mahkemenin verdiği gibi daha birkaç gün önce bu ülkenin bir yargıcı özetle; 01.01.2009 tarihinden itibaren mülga durumunda olan bu yasanın ceza içeren hükümleri ile ceza verilemez diyerek karşılıksız çekten açılan davada beraat kararı vermiştir..

Keza 9 aydır pek çok bilim adamı, hukukçu, siyasetçi açıkça esasen gayri insani ve çağdışı hukuk skandalı olan vadeli çek hapsinin üstelik bir de kanuni dayanağının da bulunmadığını yüksek sesle dillendirmişler sırf bu gündemle sempozyumlar düzenlemişlerdir..

Bu yasa işte böylesine tartışmalı, garip ve bir utanç yasası idi ki zaten hiçbir yasal tartışma içermese dahi değişmeli, iptal edilmeli idi..

Bakınız hem bu çağdışı yasa nasıl işliyordu; Devletimiz, adaletin yanında değil alacaklının yanında konumlanarak hiçbir şekilde olmayan bir suç icat edip, bir borçtan dolayı, borçluyu ZİNDAN ile TEHDİT EDİYORDU..

Ben inanıyorum ki; (kendilerini) MAFYA (kabul eden bir takım kimseler) bile şayet borçluyu (kişiliğini) tanımadan kendisine havale(!) edilen bir tahsilat işinde “bir dümeni varsa boğazına çöker alırız” derler de, durumun hiçte öyle olmadığını, gerçekte orta yerde bir talihsizliğin, çöküşün (aczi yetin) yaşandığını anladıklarında, dönüp; “adam namuslu bir adammış, sıkıntıya girmiş kardeşim, yapacak bir şey yok, hatta bu adama kimseye de bir şey yaptırmam” deyip (mafya ahlakı, hukuku gereğince) racon bile keserler..

Racon bilmeyen ve ‘gerçek mafyanın’ yüz karası, çıkarlarından başka kural (racon) tanımayan bazı çakallar, vicdansızlar, sonuçta beş parası kalmamış masumların, güçsüzlerin canını yakabilmektedir..

Kaldı ki her iki tipteki ‘çek-senet tahsilatçıları’ borçludan kendi meşreplerince yaptıkları (alabildikleri) tahsilattan(!) emeklerinin, hizmetlerinin karşılığı(!) olan belirli bir miktarı alıp, hiç olmazsa esas miktarı alacaklıya teslim ederler..

Peki ya devletimiz hapis tehdidiyle aldığı tahsilatı ne yapıyor?.. Batmış bir iş sahibi hadi diyelim ki hapis yatmamak için yalvardı, el açtı, dilendi, buldu buluşturdu, (küçük bir miktar ise mümkündür) adli(!) para cezasını ödedi.. Devletimiz bu parayı ne yapıyor, ne yapacak, paranın tamamı hoop hazineye..
Alacaklıya tek kuruşunu vermiyor..

Şimdi;
• Devletimizin, garip bir şekilde araya girip, merhamet duygusu olmadan ve hukuk dışına çıkarak bizi özgürlüğümüz ile tehdit etmesine mi?
• Yoksa bu yöntemle (zor ve tehdit kullanarak) aldığı paranın tek kuruşunu dahi alacaklıya vermeyip ‘cebe atmasına mı?’ Gülsek mi, ağlasak mı, ikisi de zor.. Fakat ne yazık ki bir ayıp hissi doluşuyor zihnimize ki sormayın gitsin..

Söyleyecek çok sözümüz var, lakin sözümüzü güncel ve dramatik bir habere konu olan Denizli’ li ekonomik kriz kurbanı zavallı iş adamının dediği sözlerden referansla bitirelim..

Bizler sanıldığı gibi ‘Anadolu Kaplanları’ filan olamadık ama, semerinin sırtında derin yaralar açmış olduğu birer dolap beygiri, damgalanmak üzere birer ‘Anadolu eşeği’ olduk..
Hatta kesilmek üzereyiz..

KONUYLA İLGİLİ YAZILAR : Karşılıksız çek verilen vatandaşımız...
Adaleti ıskalayan Milletvekillerine

6 yorum:

  1. değerli arkadaşlar

    SN MEHMET ŞANDIR İLKNUR HANIM A SÖZ VERDİĞİ GİBİ GENEL KURULDA DURUMUMUZU ÖZETLEYEREK ÇÖZÜM BULUNMASINI İSTEDİ...KENDİSİNE TEŞEKKÜR EDİYORUZ...

    İŞTE ARAMALARIMIZ SONUÇ VERİYOR DEVAM EDELİM LÜTFEN...

    ÖNCE GÜNDEME GELMELİYİZ...

    my way

    YanıtlaSil
  2. değerli arkadaşlar

    hiç şüphesiz bu çabalar bizi sonuca yaklaştıracak ve bütün akademisyenlerin,yanlış olduğunu söylediği yargıtay başkanının açıkça dile getirdiği yasadaki adli para cezasından çevrilen hapis cezasına bir son verileceği gün gelecektir...

    fakat bu sürecin hızlanması unutmamalıyız ki bizim çabalarımızla olacaktır...arayarak bu sorunların büyüklüğünü,insanların aileleri ile birlikte bu cezaya maruz kaldıkların,insanların hapsedilmesiyle sadece devlet hazinesine para girdiğini,o çok düşündükleri alacaklıların bundan bir fayda temin edemediğini,yargıtay başkanının da dediği gibi iki kişinin ticari ilişkisinde devletin taraf olmaması gerektiğini anlatmaya devam etmeliyiz..


    emek veren herkese sonsuz teşekkürler...

    my way

    YanıtlaSil
  3. Sayın arkadaşlar bu arada ekonomi profosörlerinden Sayın Osman Altuğ hocamız ilede görüşmeler oldu kendisine bu konuda çok telefon geldiğini tv konuşmalarında bu konuyada yer verceğini söyledi sizlerde mail ile ulaşabilirsiniz

    osmanaltug66@yahoo.com

    YanıtlaSil
  4. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın soru önergesine verdiği yanıt, karşılıksız çek nedeniyle açılan davaların 2008 ve 2009 yılında arttığını ortaya koydu. Verilere göre, 2009 yılında karşılıksız çek nedeniyle cezaevlerine giren kişi sayısı bin 461 oldu.

    Bakan Ergin'in Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na ait istatistiklere dayanarak verdiği bilgilere göre, 2009'un ilk 6 ayında karşılıksız çek nedeniyle ceza mahkemelerinde 159 bin 774 dava açıldı. Bu davalarda 221 bin 755 kişi hakim karşısına çıktı. 2009'un 6 ayında çek davaları nedeniyle bin 461 kişi hapse girdi. Bunlardan 5'ini çekle ilgili ihtara ve yasaklamaya uymama, 67'sini Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'a muhalefet, diğerlerini de karşılıksız çek keşide etme suçu oluşturdu.

    HER AY 100 BİN ÇEK KARŞILIKSIZ CIKIYOR
    EsnafIn, tüccarın elinin darda olup olmadığını gösteren önemli bir gösterge olan karşılıksız çek sayısında önemli artışlar dikkati çekiyor. 2007 ilk 7 ayından 2008 ilk 7 ayına karşılıksız çek sayısında yüzde 11.5 artış yaşanmışken, 2008'den 2009'a bakıldığında oranın yüzde 28.2'ye çıktığı göze çarpıyor. Türkiye'de her ay yaklaşık 100 bin adede yakın çek karşılıksız çıkıyor ve hukuki işleme tabi oluyor. Protestolu senet tutarında ise ilk 6 ayda yüzde 29.27'lik artış söz konusu

    YanıtlaSil
  5. Sayın arkadaşlar bu arada ekonomi profosörlerinden Sayın Osman Altuğ hocamız ilede görüşmeler oldu kendisine bu konuda çok telefon geldiğini tv konuşmalarında bu konuyada yer verceğini söyledi sizlerde mail ile ulaşabilirsiniz

    osmanaltug66@yahoo.com

    YanıtlaSil
  6. değerli arkadaşlar

    SN MEHMET ŞANDIR İLKNUR HANIM A SÖZ VERDİĞİ GİBİ GENEL KURULDA DURUMUMUZU ÖZETLEYEREK ÇÖZÜM BULUNMASINI İSTEDİ...KENDİSİNE TEŞEKKÜR EDİYORUZ...

    İŞTE ARAMALARIMIZ SONUÇ VERİYOR DEVAM EDELİM LÜTFEN...

    ÖNCE GÜNDEME GELMELİYİZ...

    my way

    YanıtlaSil