T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
Esas No : 2010/20742
Karar No : 2010/18846
Tebliğname No : K.Y.B. 2010/90461
TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN
YARGITAY KARARI
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Zafer Arabul’un 3167 sayılı Çek Kanunu 16/1. maddesi uyarınca 53.288.-YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2005 gün ve 2003/829 esas, 2005/754 karar sayılı hükmünün infazı aşamasında, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe olan kanunun belirlenmesi yönünden hükümlü müdafii tarafından yapılan başvuru üzerine, “tüzel kişilikler adına vekâleten çek keşide edilmesi ile ilgili 5941 sayılı Çek Kanunu'nda hüküm bulunmadığından talebin reddine” dair aynı Mahkemenin 31.12.2009 gün ve aynı sayılı ek kararına yönelik itiraz üzerine, itiraz mercii ANKARA 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.01.2010 tarihli ve 2010/500 değişik iş sayılı kararıyla “itirazın kabulü ile, itiraza konu kararın kaldırılmasına, 5941 sayılı Kanun hükümlerine göre hükümlünün hukuki durumunun duruşma açılmak suretiyle değerlendirilmesine, dosyanın Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesine iadesine” karar verildiği; itiraz merciinin kararına karşı Yüksek Adalet Bakanlığı’nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 08.04.2010 gün ve 3797/22018 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20.04.2010 gün ve 2010/90461 sayılı tebliğnamesi ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya ve ekleri incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, 5941 sayılı Çek Kanunu'nda, tüzel kişi adına çek keşide edenlerin, keşide ettikleri çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluklarının kaldırıldığına ilişkin düzenleme bulunmaması karşısında, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir. denilerek, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin anılan kararının bozulması istenmiştir.
İtiraz mercii, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.01.2010 tarihli ve 2010/500 değişik iş sayılı kararında, 3167 sayılı Kanun’un 16/1. maddesinde çek bedeli kadar adli para cezasına hükmedileceğinin; 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5/1. maddesinde ise, hükmolunan adli para cezasının alt ve üst sınırlarının belirlenerek, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacağının öngörüldüğü; 5941 sayılı çek Kanunu 3. maddesi uyarınca suça konu çekin karşılıksız kalan miktarının hesaplanması gerektiği ve aynı Kanun’un 5/2. maddesi uyarınca hükümlünün hukuki durumunun değerlendirilerek, bu değerlendirmenin duruşma açılarak yapılması gerektiği gerekçesiyle itirazın kabulüne, itiraza konu kararın kaldırılarak, hükümlünün hukuki durumunun duruşma açılarak değerlendirilmesine ve dosyanın Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Somut olayda; öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe olan kanunun belirlenmesi yönünden yapılacak incelemenin duruşma açılarak yapılıp yapılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesinin (1). fıkrasında. “sonradan yürürlüğe giren kanunun hükümlünün lehine olması durumunda, duraksamanın giderilmesi ve yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar isteneceği”; aynı Kanun’un 101. maddesinin (1). fıkrasında ise, “cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100 üncü maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararların duruşma yapılmaksızın verileceği” öngörülmüş olduğundan, 5941 sayılı Kanun’un hükümlü lehine olup olmadığı yönünde yapılacak değerlendirmede, duruşma açılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu durum, mahkemenin yeni yasal düzenleme yönünden gerekli araştırmaları yapmasına engel değildir. İtiraz merciinin kararı bu yönden yerinde değildir.
Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce, 5941 sayılı Çek Kanunu’nda, tüzel kişiler adına vekâleten çek keşide edilmesi ile ilgili hüküm bulunmadığından, hükümlü müdafiinin isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükümden sonra 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5941 sayılı çek Kanunu 5. maddesinin (1). fıkrasında, çeke karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu öngörülmüştür. Aynı maddenin (2). fıkrasında ise, Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilerek, kimlerin çek karşılığını hesapta bulundurmakla yükümlü olduğunu açıklamıştır.
Bu durumda, 3167 sayılı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca karşılıksız çek keşide etmek eyleminden sorumlu olan hükümlünün, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun lehine olup olmadığı konusunda yapılacak incelemede sırasıyla;
1) Aynı zamanda, çeke karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi olup olmadığının araştırılması,
2) Çeke karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi olduğunun saptanması durumunda, 5941 sayılı Kanun’un 5/1. maddesi hükmüne uygun olarak, hakkında suça konu her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezası belirlenmesi ve para cezası çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az ise bu miktara yükseltilerek hükmolunması, mahkemenin takdirine göre somut olarak bulunan adli para cezası ve aynı yasada öngörülen tedbirlerle birlikte, infaza konu 3167 sayılı Kanun’un 16. maddesi uyarınca verilen ceza ve tedbirin karşılaştırılıp değerlendirilmesinden sonra, lehe olan kanunun belirlenmesi,
3) Hükümlünün çeke karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi olmadığının saptanması durumunda ise, çeki düzenleyen olması nedeniyle 5941 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (4). fıkrasında sadece çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörüldüğünden, 3167 sayılı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca verilen hükmün kaldırılarak, lehine olan 5941 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (4). fıkrası uyarınca hakkında tedbire hükmedilmesi gerekmektedir.
Suça konu çek hesabı, tüzel kişi Barmek İnşaat ve Tesisat Anonim Şirketi’ne aittir. Bu durumda, hesap sahibinin tüzel kişi olması nedeniyle, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin (1). fıkrası uyarınca çek karşılığını ilgili bankada bulundurmakla yükümlü kişinin saptanabilmesi için, Ticaret Sicili Müdürlüğünden ve hesap sahibi tüzel kişiden, çekin bankaya ibraz tarihi olan suç tarihi (01.05.2003) itibariyle, hesap sahibi tüzel kişiliğin yönetim organının kimlerden oluştuğunun ve varsa bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organı üyesinin araştırılması ve dayanağı belgelerin de getirtilmesi; getirtilen belgelerden, hükümlünün, suç tarihinde, hesap sahibi şirketin yönetim organının mali işleri yürütmekle görevlendirilen üyesi, böyle bir belirleme yapılmamış ise hükümlünün yönetim organını oluşturan gerçek kişilerden olup olmadığının saptanmasından sonra, yukarıda (2) ve (3). bentlerde belirtilen şekilde işlem yapılması gerektiğinden, itiraz merciinin itirazın kabulü kararı belirtilen yönlerden yerindedir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere, hükmü veren mahkemece uyarlama yargılaması yapılırken duruşma açılması gerektiği yönündeki gerekçenin doğru olmaması nedeniyle, kanun yararına bozma talebi belirtilen değişik gerekçeyle yerinde görüldüğünden; Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.01.2010 tarihli ve 2010/500 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 20.09.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mahmut Ali Emel Hüsnü M.İsmet
GÜL KINACI ÖZGAN UĞURLU YÖRÜK
Karşılaştırıldı
Yazı İşleri Müd.S.E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder