YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Karar Numarası: 2010/27
Karar Tarihi: 16.02.2010
İlgili Maddeler 3167 sayılı çek kanunu 5941 sayılı çek kanunu
Sanık İ.’ın karşılıksız çek keşide etme suçundan 3167 Sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 6.500.000.000. TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın daha önce aynı çek ilişkisi nedeniyle vermiş olduğu çekten dolayı Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/317 Esas sayılı dosyasında yasaklama kararı verildiğinden yeniden çek yasaklama cezasının verilmesine yer olmadığına ilişkin, Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 17.12.2004 gün ve 276-3032 sayılı hüküm katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nce 02.03.2009 gün ve 9906-3148 sayı ile;
“1- 4814 Sayılı Kanunla değişik 3167 Sayılı Kanunun 16/4. maddesindeki her çek yaprağının ayrı bir suç oluşturacağına ilişkin hükmü karşısında, çek hesabı açmaktan yasaklama kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kabule göre, ağır para cezasının; 5083 Sayılı Kanunun 1 ve 2, 5252 Sayılı Kanunun 5/1. maddeleri ile 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu'nun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı kararının 1. maddesi uyarınca belirlenmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliklerinden bozulmuş, yerel mahkeme ise 30.04.2009 gün ve 475-477 sayı ile ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii, katılan ve o yer C. Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın “bozma” istekli 28.10.2009 gün ve 227617 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu'nca incelenmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
Karar: Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar,
1- Sanık hakkında, müştekisi aynı olan ve karşılıksız çıkan başka bir çek yaprağı nedeniyle başka bir mahkeme tarafından çek hesabı açtırmaktan yasaklanma kararı verilmiş olması halinde, incelemeye konu bu dosyada da yasaklama kararı verilmesinin gerekip gerekmediği,
2- Hükmedilen ağır para cezası biriminin YTL ve türünün adli para cezası olarak gösterilmesi işleminin yerel mahkeme tarafından mı yoksa özel daire tarafından mı yapılması gerektiği,
Konularına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden; sanığın aynı keşide tarihli (23.10.2003), aynı bankaya ait (TEB), nolu ve 5.750.000.000. TL bedelli keşide ettiği çek yaprağının karşılıksız çıkması nedeniyle müştekisi aynı olan dosyada, Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15.12.2004 tarihinde kesinleşen 14.10.2004 gün ve 317-1734 sayılı kararıyla “bir sene müddetle bankalarda çek hesabı açtırmasının yasaklanmasına” karar verildiği saptanarak uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine geçilmiştir.
1- İncelemeye konu bu dosyada da çek keşide etmekten yasaklama kararı verilmesinin gerekip gerekmediği;
3167 Sayılı Yasanın 26.02.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4814 Sayılı Yasa ile değişik 16. maddesinin 3. fıkrası; “Mahkeme, ayrıca işlenen suçun niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasında belirleyeceği bir süre için hesap sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verir. Yasaklanma karar bütün bankalara duyurulmak üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na bildirilir”, 4. fıkrası ise; “Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturur” şeklindedir.
3167 Sayılı Yasanın 16. maddesinin açıklığı karşısında, karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturduğundan her bir suçtan dolayı da ayrıca mahkemenin bir yıldan az ve beş yıldan fazla olmamak üzere çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı vermesi gerekmektedir. Aynı yasanın 16/b-l. maddesinde bu suçun takibinin şikayete bağlı olduğu ve 3. fıkrasında ise; “Hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde de, hüküm bütün cezai sonuçları ile ortadan kalkar” hükmü göz önüne alındığında, şikayetten vazgeçme nedeniyle karşılıksız çekten dolayı hükmolunan cezanın bütün sonuçları ile ortadan kalkacak olması da, karşılıksız çıkan her çek yaprağı için cezaya hükmolunurken aynı zamanda çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı verilmesini zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde somut olayda olduğu gibi, başka bir mahkemeden verilen cezanın şikâyetten vazgeçme nedeniyle ortadan kalkması halinde, ortada çek hesabı açtırmaktan yasaklama kararı da kalmayacaktır.
Bunun yanında, mahkemenin yasaklama süresini 1 ila 5 yıl arasında belirlemesi konusunda takdir hakkı bulunduğuna göre, somut olayın özelliklerini göz önüne alarak karşılıksız çıkan her çek yaprağı için ayrı bir yasaklama süresi belirlemesi ve çek hesabı açtırmaktan yasaklamaya hükmetmesi gereklidir.
Ayrıca, bu tür yasaklama kararlarının farklı tarihlerde kesinleşmesi olası bulunduğundan infazı ayrı yapılacak, yasaklama kararı bütün bankalara duyurulmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na bildirileceğinden dolayı da aynı zaman dilimini kapsayacak yasaklama kararlan verilmiş olsa da bunun sanık aleyhine bir sonucu olmayacaktır. Bu nedenle yerel mahkeme kararında bu açıdan da isabet bulunmamaktadır.
2- Hükmolunan para cezasına ilişkin uyuşmazlığa gelince;
5083 Sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren “Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin para birimi Yeni Türk Lirası” olarak belirlenmiş, 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı Bakanlar Kumlu Kararı'nın 1. maddesi uyarınca 01.01.2009 tarihinden itibaren de “yeni” ibarelerinin yürürlükten kaldırılacağı hükme bağlanmış, 5252 Sayılı Yasanın 5/1. maddesi ile de kanunlarda öngörülen “ağır para” cezaları, “adli para” cezasına dönüştürülmüştür.
Yargıtay özel daireleri tarafından duraksamasız olarak sürdürülen uygulamaya göre, bu husus tek başına bozma nedeni olarak kabul edilmemekte ve yerel mahkeme hükümleri düzeltilerek onanmakta, başkaca hukuka aykırılıklar da tespit edildiği takdirde ise bu husus bozma nedenlerine ilave edilmektedir. Zira hükümde tespit edilen bir hukuka aykırılık nedeniyle hükmün düzeltilerek onanması, diğer bir hukuka aykırılık nedeniyle ise aynı hükmün bozulması olanağı bulunmadığından böyle bir uygulama aynı zamanda bir zorunluluğun sonucudur.
Bu durumda, yerel mahkemenin özel dairenin bozma ilamı üzerine direnme kararı verirken, hükmün temyiz edilmemesi halinde kesinleşeceği ve bu haliyle infaz edileceğini de gözeterek, para biriminde ve türünde yapılan bu değişikliği göz önünde bulundurmak suretiyle hüküm kurması gerekmektedir.
Diğer taraftan, yerel mahkemenin direnme kararından sonra yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Yasası'yla, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Yasa'nın yürürlükten kaldırılması ve karşılıksız çek keşide etme suçunun unsurlarında değişiklikler yapılmış olması karşısında sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.04.2009 gün ve 475-477 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 16.02.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder