Para Bulamadım Annem, Hakkını Helal Et

Dershane borcu, Semih Soner Sipahi, Emine Sipahi, Fethiye Acılı Anne, Dershane borcu intihar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, icra takip dosyaları, icra takip davalarıMuğla Fethiye'de yaşanan hukuk dramı bir aileyi paramparça etti. Sipahi ailesi çocukları sınavlarda daha başarılı olsun, kendileri gibi işsizlik yoksullukla mücadele etmesin, hayatlarını kurtarsın diye dershaneye yazdırırken; nasıl bir sona doğru sürüklendiğinden haberdar değildi. İki çocuklarını dershaneye yazdırdıktan sonra baba günün birinde işsiz kalınca taksitleri de ödeyemediler. Ödenemeyen borç 1400 TL. Ödenemeyecek bir meblağ değil gibi gözüküyor değil mi?

Eğitimin asli unsuru haline gelen, eğitimi ticarileştiren, devasa bir sektör haline getiren sistemin en güçlü halkası dershane, avukatlık ücreti ve faiziyle birlikte aileyi 5 bin 250 TL'lik bir borç yükümlülüğünün altına sokmasaydı, ödenirdi elbette. Sipahi Ailesi yaşadığı evi satışa çıkarıyor, ha deyince alıcı çıkmıyor. Ama Hukuk sisteminin zaman kaybetmeye hiç tahammülü yok! Özellikle de yoksullar için. Sözleşmede imzası bulunan anne, 3 aylık hapis cezasına çarptırılıyor.

Dershane ücreti ödeyemeyen Emine Sipahi'nin dershane borcu için evine haciz gelir. Okur yazarlığı çok az olan Emine Sipahi icra memurlarının uzattığı taahhütnameyi imzalar, 1400 TL olan borç faizleri ve Avukat ücretiyle 5 bin 250 TL'ye çıkarılmıştır. Bu taahhütnameyi de ödeyemeyen daha doğrusu taahhüt tarihinde bu borcun ödenmediğinde hapis cezası olduğunu bilmeyen Emine Sipahi eve tutuklanıp cezaevine götürülür.

Yaşananlardan kendini sorumlu hisseden, annesinin demir parmaklıklar ardına girmesine tahammül edemeyen, parasızlıktan cezaevi ziyaretine bile gidemeyen 18 yaşındaki Soner; 'Anneciğim. Seni buradan kurtaracağım ama avukat Tolgay Pisili, "Peşin vereceksin lan 5 bini" dedi, 5 bin lirayı birden istiyor. "Para bulamadım annem” diyerek canından vazgeçti. Semih Soner Sipahi, yanlış bir sisteme kendini kurban vererek benzer durumda olanların derdine ilaç olmayı istedi belki de. Eğitimdeki dershane dayatması, borçlara uygulanan yüksek faizleri, borçlarını ödeyemeyenlere uygulanan çağ dışı hapis uygulamasını konuşmak yerine basın ne yaptı? İntiharının sebebini kız arkadaşının ihanetine bağlayarak sıyrıldı işin içinden!

Dershane Kavgasını Taahhüdü ihlal İntiharı Başlattı!

taahhüt Mağdurları, dersane borcu, Semih Soner Sipahi, Emine SipahiHer şey üç yıl önce oğlunun dershane borucunu ödeyemediği için cezaevine giren bir annenin dramı üzerine başladı.

Muğla'da yaşayan ve okuma yazma bilmeyen Emine Sipahi, kendisine dershanede imzalatılan evrak nedeniyle şubat 2010'da "taahhüdü ihlal" suçundan cezaevine konuldu. Anne Emine Sipahi'nin dershane borcundan dolayı cezaevine girmesi olayında kendisini suçlayan Semih Sipahi 2 Nisan 2010'da evlerinin balkon demirine boynuna bağladı iple kendisini asarak intihar etti.

Çocuğunun dershane borcunu ödeyemediği için cezaevinde olan ve oğlunun ölüm acısıyla sarsılan 52 yaşındaki Emine Sipahi bir süre tahliye edilmedi, bu olayın gazete haberlerine yansıması üzerine toplanan paralarla dershane borcu ödenen Emine Sipahi cezaevinden tahliye edildi.

Cezaevinden tahliye edilen Emine Sipahi oğlunun mezarı başında "Bu rant kapıları kapatılsın. Ben yandım başkaları yanmasın. Ben aslan gibi oğlumu dershaneye kurban verdim" ifadesi medyada yankı buldu ve yaşanan bu dram 2010 yılında dershanelerin masaya yatırılmasına neden oldu.

BU BİR GARABET
Bir annenin cezaevine, oğlunun da mezara girmesine neden olan bu durumun incelenmesini isteyen Başbakan Tayyip Erdoğan olayı, "Bu bir garabet" sözleriyle değerlendirdi ve bu değerlendirmeyi, Güney Kore yolunda yaptığı "Dershaneleri kapatacağız" açıklaması izledi.

Kaleci Fevzi Tuncay’ın Taahhüdü İhlal Dramı

Fevzi Tuncay, taahhüdü ihlal, ödeme şartını ihlal, cezaevi, icra dairesi, icra haciz taahhüt mağdurları, icra mahkemesi, nafaka borcu
Beşiktaş’ın eski kalecisi Fevzi Tuncay’ın gazetelere yansıyan elleri kelepçeli halde "Taahhüdü İhlal" suçu nedeniyle cezaevine götürülme fotoğraflarını tüm Türkiye izledi. Kalecisi Fevzi Tuncay savcılığa gitmiş ve teslim olmuştu. İşlediği suç sanki büyük bir suçmuş gibi, yakalanan bir çok dolandırıcı, hırsız ve tecavüzcüye kelepçe taktırmaya gerek görmeyen bir çok Savcı, kaleci Fevzi Tuncay kendi ayağıyla gelip teslim olmasına rağmen kelepçe taktırmıştı.

Fevzi Tuncay'ın elleri kelepçeli (!) iki elinin arasında ise cezaevi günleri için hazırladığı naylon bir poşet.

Peki ne suç işlemişti de 3 aylık esareti hak etmişti Fevzi? Dolandırıcılık mı? Hırsızlık mı? Yoksa adam yaralama mı?

Eski eşine 150 bin liralık borcunu ödeyemediği için polise kendi ayaklarıyla gidip, “param yok, hapis yatmaya razıyım” demişti milli kaleci!

Savcı talimatıyla ellerine kelepçe vurulan Fevzi Tuncay polis çemberinde ceza evine götürüldü ve bu görüntüler gazete manşetlerinde yer aldı. Fevzi Tuncay, "Beni kelepçeleyen polislere kimse kızmasın, kelepçe takmasalardı onlar ceza alacaktı, kelepçeyi istemeye istemeye taktılar” diye konuştu.

Kaleci Fevzi Tuncay, Beşiktaş formasını giymiş, hatasıyla sevabıyla siyah beyazlıların kalesinde bir dönem yerini almıştı. Ama kimse Fevzi Tuncay'ın kelepçeli bir şekilde cezaevine gidişinin fotoğraflanacağını düşünmemişti.

Sezon başında Beşiktaş Futbol Direktörü Önder Özen tarafından göreve çağrılan ve kaleci antrenörü olması istenen Fevzi Tuncay, bunu reddetmişti. Bu derece paraya ihtiyacı olan bir isim, neden böyle bir işi elinin tersiyle itmişti? Fevzi Tuncay biriken bu borçlar ve hakkında "Taahhüdü İhlal" suçuyla çıkarılmış olan yakalama kararı nedeniyle işi kabul etmemişti.

"Beşiktaş’ta göreve başlamadım, çünkü üzerimde Beşiktaş eşofmanı varken, kelepçeli bir şekilde cezaevine gidemezdim. Beşiktaş camiasına böyle bir şey yaşatmak hakkım değil. bu nedenle Beşiktaş alt yapısında göreve başlayamadım."

En Ağır Ceza Mahkemesi, İcra Ceza Mahkemesi

İcra Ceza Mahkemesinin verdiği disiplin ve taahhüdü ihlal (İİK.340. mad) tazyik hapisleri, Denetimli Serbestlik, Hükmün Açıklanmasının geri bırakılması Asliye Ceza Mahkemesi, Sulh Ceza MahkemesiCeza sistemimizde, suç işleyen birinin ceza alması ve aldığı cezanın infaz edilmesi, ucu görünmeyen bir tünel gibidir. Suç işleyen kişi hakkında dava açılması, davanın karara çıkması, kararın kesinleşmesi ve nihayetinde kararın infaz edilmesi, oldukça uzun ve meşakkatli bir süreç. Sürecin uzunluğuna inat, kısa aralıklarla çıkarılan açık ve gizli aflar da işin bir başka yönüdür.

Bilmiyoruz, cezaevlerinde kaç kişi, Sulh veya Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararları neticesi hükümlü olarak ceza çekmektedir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) müessesesi ve 2015 yılı sonuna kadar işlenen suçlara çıkarılan 18 aylık peşin af, Sulh ve Asliye Ceza Mahkemelerini neredeyse hapis cezası veremez hale getirmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi kararları sonucu hapis cezası da, açık veya kamuflajlı bir af çıkmazsa, uzun ve meşakkatli bir süreçtir.

Şu an en etkili ceza mahkemesi İcra Ceza Mahkemesidir. İcra Ceza Mahkemesinin verdiği disiplin ve taahhüdü ihlal (İİK.340. mad) tazyik hapisleri, para ya da seçenek yaptırımlara çevrilemediğinden, ertelenemediğinden, bu hapis cezalarına takdiri indirim hükümleri uygulanamadığından, denetimli serbestlik hükümleri uygulanamadığından karışık hesaplara girilmeden verilen cezanın tamamı çektirildiğinden, en Ağır Ceza Mahkemesi İcra Ceza Mahkemesidir.

Netice itibariyle şikayetçinin inisiyatifiyle infaz edilmesi mümkün olan, tek ceza türü disiplin ve tazyik hapsi cezalarıdır.

Faiz Lobisi Can Almaya Devam Ediyor

Banka Borcu intihar  Makine Mühendisi Hakan Uzun, Kredi Kart Borcu Bolu SGK Servet Güçlü, intihar, tüketici kredileri, bireysel kredi, banka kredileri      Borçlanma krizinin yol açtığı intihar olayları artmaya devam ediyor. Gaziantep'te, Bankalara 400 bin lira kredi borcu olduğu için bunalıma giren 35 yaşındaki Makine Mühendisi Hakan Uzun, iş yerinde iple kendini tavana asarak yaşamına son verdi. Bolu'da ise Kredi kartı borç tuzağına takılan SGK Bölge Müdürünün Sekreteri Servet Güçlü evinde kendini asarak hayatına son verdi.

       Gaziantep'te olay, Milli Egemenlik Bulvarı'nda meydana geldi. İddiaya göre, Bankalara 400 bin lira borcu olduğu için bunalıma giren ve çevresinde çok sevilen Makine Mühendisi Hakan Uzun, dün gece saatlerinde eşini eve bıraktıktan sonra iş yerine geldi. Hakan Uzun, iş yerinde iple kendini tavana asarak yaşamına son verdi.

       Bolu Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü’nün sekreteri olarak çalışan 2 çocuk babası Servet Güçlü evinde iple kendini asarak intihar etti. Güçlü’nün çeşitli bankalara kredi kartı borcu olduğu ve bu nedenle bunalıma girdiği iddia edildi.

       İntihar olayı önceki akşam Bahçelievler Mahallesinde meydana eldi. Bazı bankalara yüklü miktarda kredi kartı borcu olduğu ve borçlarını ödeyemediği gerekçesiyle bunalıma girdiği iddia edilen Bolu SGK’da İl Müdürü'nün sekreteri olarak çalışmakta olan Servet Güçlü, intihar etti.

       Bankalar gün geçmiyor ki yeni bir soygun aracı icat etmesinler! Hukuksuz, mesnetsiz, yasalara aykırı Bankaların gasp olayının önüne bir türlü geçilemedi. İktidarı ellerinde tutanlar, Bankalara karşı tüketicileri koruyan tek bir yasa maddesi Meclis'den geçiremedi. Sonuç olarak, Banka, avukat, haciz baskısıyla bunalıma giren ve intihar edenler.

       Neden, niçin soruları günler boyu yurttaşları meşgul edecek, geride kalan acılı aileler ömürlerinin bundan sonra kalan bölümlerinde bu acı ile hayata tutunmaya çalışacaklar. Yetimler, öksüzler, eşler her yıl bu günleri yaşlı gözlerle karşılayacaklar.

Hasan Ören'in Kredi Kartı Borçları Kanun Teklifi

Manisa Milletvekili Hasan Ören'in Kredi Kartı Borçlarının Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi. Kredi kartı sayısı ve borç miktarı her yıl katlanarak artmıştır. Çek Mağdurları, Taahhüdü ihlal, Taahüt Mağdurları, ödeme şartını ihlal, Karşılıksız çek, Tazyik hapsi Manisa Milletvekili Hasan Ören'in Kredi Kartı Borçlarının Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi.
Kredi kartı sayısı ve borç miktarı her yıl katlanarak artmıştır. Bu sorun ekonomik olmaktan çıkmış, sosyal bir sorun halini almıştır.

Ülkemizde halen 56,5 milyon kredi kartı kullanılmaktadır. 2 milyon kişinin kredi kartı nedeniyle icralık olduğu belirtilmektedir.

Bankalar tahsil edemedikleri kredi kartı alacaklarını "Varlık Yönetim Şirketleri" olarak adlandırılan tahsilat şirketlerine değerinin çok altında satmaktadırlar.

Banka 50 milyon liralık alacağını 8-10 milyon liraya Varlık Şirketlerine devretmekte, vatandaş varlık yönetim şirketlerine borçlu hale gelmektedir. Bankalar ortaya çıkan zararları ise vergiden düşmekte, böylece aradaki fark devletin sırtına yüklemektedir.

Takibe düşmüş kredi kartı borçlarının büyük kısmını faiz, gecikme cezaları, işlem ve avukatlık ücretleri oluşturmaktadır. Borcun anapara miktarı ancak % 20 dolayındadır. Anapara dışındaki cezalar ve ücretler silindiğinde kalan borç miktarı zaten bankanın varlık yönetim şirketine sattığı borç miktarına düşmektedir.

Sorunun kökten çözümüne yönelik yasal düzenleme yapılması zorunlu hale gelmiştir.

Kanun teklifinin amacı, kredi kartı anapara borçlarının üzerine bindirilen faiz, gecikme cezası, icra ve avukatlık masraflarından vatandaşın kurtulmasını sağlamaktır.