Taahhütler için son haftadayız

Taahhütnameler için son haftaya gelindi, son 4 gün var, her ne kadar taahhüt verme süresi uzatılacak densede bu konuda en küçük bir işaret yok.

Taahhütname vererek infazlarını durdurmuş olan mağdur arkadaşlarımız Anayasa Mahkemesinin hapis cezalarına dur diyecek iptal kararını veya beklediğimiz ama bir türlü gerçekleşmeyen, Ceza Genel Kurulundan 01/01/2009 - 14/12/2010 tarihleri arasında oluşan yasal boşluğu bir içtihatla lehe çevirmesini bekleyecekler.

Anayasa Mahkemesi bu haksızlığa en geç Haziran ayına kadar dur diyeceğini sanıyorum, çek kanundaki bazı hükümleri iptal edecek ve karşılıksız çıkan çeklerde hapislik gibi ilkel, insan hassiyetine yakışmayan bu uygulamayı tarihe gömeceğine inancım sonsuz.

AİHM müracaatlar olacak, için Avukat Sibel SEVİNÇ pilot dosyalar oluşturuyor, 1 Nisandan sonra Çek ve taahhüdü ihlal davalarını AİHM e taşımak için çalışmalara başlayacak, AİHM e davalarını taşımak isteyen arkadaşlarımız Sibel Sevinçle irtibat kursunlar.

Bu platformda bir seneye yakındır mücadele etmeye çalışıyoruz, bu mücadelemizde amaçlarımızı gerçekleştiremedik, kazançlarımız oldu henüz çek hapisliği gibi ilkel uygulamayı yasalarımızdan çıkartamadık, biz acıları fazlasıyla yaşadık, fakat bzim yaşadığımız acıları hiç kimsenin yaşamasını istemiyorsanız, bu mücadeleyi aynı kararlılıkla göstermek zorundasınız.

Bu bir senelik zaman içinde, bizimde hatalarımız yanlışlıklarımız oldu, böyle bir platformda mücadele etmek herkes doğru olanı seçmek zordur, seçtiğiniz doğrular bu platformda mücadele eden herkes için doğru olması gerekir, fakat mücadele etmekte olan arkadaşlarımızın kendine özgü bir dünya görüşü bir siyasi yaklaşımı vardır, doğal olarak şahsımında bir siyasi inanışı var, bu kadar farklılıklar içinde olanın en ortasında yürümeye azami çaba sarfettik.

Gelinen bu aşamada, sitenin amacının dışına çıkarak siyasi bir platforma çekilmeye çalışıldığını görüyorum, bu platformda bu yaklaşımı doğru da bulmuyorum

Bu sitede bir amacınız varsa, vereceğiniz her karar herkes için doğru olmayabilir.
Doğru bir iş doğru yapıldığında kimin işine yarıyorsa onun işi doğrudur. Kimin işi doğruysa, doğru bir işin yanlış yapılması onun işini zorlaştırır.
Sizlerin burda yapacağımız tek şey, doğru işlerin sömürülmesini engellemek, onların doğru dürüst yapılmasını sağlamak olmalı ve tüm çabanız bu olmalı.

Bu hafta sonundan itibaren, gerek bir yılı aşkın süredir yaşadığım yorgunluk ve bezginlik, gerekse kendi iş hayatıma yoğunlaşma zorunda kalacağım için bu aşamadan sonra mücadelenizde bir fiil bulunamıyacağım.
Bir yılı aşkın süre boyunca sizlerle bu platformda mücadele etmekten onur duyduğumu da ayrıca belirtmek istiyorum.

Yaşanılan tüm sıkıntıların bir an önce geçmişte kalması dileğimle
Cuneyt

Adli Para Cezaları Soru Önergesi

Sayın Prof. Dr. Alim IŞIK
Kütahya Milletvekili
Bakanlığımıza yöneltilip yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/11359 Esas sayılı soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur.

3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri gereğince, keşide edilen çekin karşılığının bankada hazır edilmemesi nedeniyle mahkeme tarafından verilen adli para cezasına ilişkin kesinleşen ilamın, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Cumhuriyet başsavcılığına verileceği;
Cumhuriyet savcısı tarafından otuz gün İçinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye ödeme emri tebliğ edileceği; hükümlünün, tebliğ olunan Ödeme emri üzerine, otuz gün içinde adli para cezasını ödemediği takdirde Cumhuriyet savcısının kararıyla, ödenmeyen adli para cezasının, 5275 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine göre bir günü yüz Türk Lirası hesabıyla hapse çevrileceğine ilişkin hükümler çerçevesinde,
01/02/2010 tarihi itibarıyla, ceza infaz kurumlarında cezasının infazına devam edilen hükümlü sayısının 465 olduğu, Bakanlığımız kayıtlarının incelenmesinden anlaşılmıştır.

Bakanlığımızın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminden temin edilen, ceza infaz kurumunda bulunanların hangi kanunun ihlâlinden dolayı kurumda kaldıklarını gösteren suç türlerine göre dağılıma ilişkin raporun geçmiş tarihli olarak alınamaması nedeniyle karşılıksız çek keşide etmek suçundan önceki yıllarda ne kadar vatandaşımızın cezaevine girdiğine; ayrıca ödenmediği için cezası adli para cezasına çevrilen dosya sayısı ve dosya tutarlarının ne olduğu ile ceza infaz kurumunda cezalarını infaz edenlerden ne kadarının asli borçlu, ne kadarının kefil olduğuna dair Bakanlığımızda istatistik veri bulunmamaktadır.

Çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve kanunda belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde, ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemek amacıyla kabul edilen 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu 20/12/2009 tarihli ve Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Çek Kanunu geçici 2. maddesinde getirilen yeni düzenlemeyle;
3167 sayılı Çek Kanunu 16. maddesinde tanımlanan karşılıksız çek suçundan dolayı, 01/11/2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkum olan kişilerin, en geç 01/04/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercilerine verilmiş olması şartıyla; şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi halinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilmesi;
Kanunun 6. maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı, birinci yıl taksiti borcun üçte birinden az olmamak kaydıyla iki yıl içinde belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi halinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilmesi;
Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya Kanunun 6. maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması halinde, kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilmesi;
Anlaşma veya taahhüde uyulmadığının tespiti hâlinde, şikâyetçinin başvurusu üzerine, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına devam edilmesi, Hükme bağlanmıştır.

T.C. ADALET BAKANLIĞI ADLÎ SİCİL VE İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

CEZA MAHKEMELERİNE 3167 SAYILI ÇEK KANUNU
İLE İLGİLİ AÇILAN DAVALAR VE SANIK SAYILARI

YIL DAVA ERKEK KADIN TOPLAM
2002 177.910 181.420 9.620 191.040
2003 131.790 135.102 7.441 142.543
2004 123.587 128.917 7.585 136.502
2005 97.275 105.050 7.066 112.116
2006 115.076 120.456 8.197 128.653
2007 142.174 146.384 12.248 158.632
2008 203.885 216.200 19.240 235.440



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıda belirtilen sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Alim IŞIK
MHP Kütahya Milletvekili

Ülkemizi yedi yılı aşkın süredir tek başına yöneten AKP hükümetlerinin uyguladığı yanlış ekonomik politikalar ve son yıllarda yaşanan ağır ekonomik krizin de etkisiyle birçok vatandaşımız çek borcunu zamanında ödeyemediği için değişik sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Çek Kanununa muhalefet suçundan hapis cezası alan 2000'i aşkın vatandaşımızın yanında çeki karşılıksız çıktığı için suçu adli para cezasına çevrilen ve bu cezayı yatıramadığı için cezaevine giren çok sayıdaki vatandaşımız resmi kayıtlarda çek cezalısı olarak geçmemektedir. Adli para cezalarının adeta devletin gelir kaynağı olarak görüldüğü ve borçlu ile alacaklı arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda alacaklıya yapılması gereken ödemelerin devlete yapılması nedeniyle borç sarmalının arttığı iddiaları ile ilgili olarak;

1. 2003-2009 yıllan arasında çek kanununa muhalefet ve suçu adli para cezasına çevrilen vatandaşlarımızla ilgili dava dosyalarının sayısı ve dosya tutarları nasıl değişmiştir?
2. Aynı dönemde bu suçlardan dolayı ne kadar vatandaşımız cezaevine girmek zorunda kalmıştır?
3. Cezaevine girenlerin ne kadarı asli borçlu, ne kadarı ise kefillerden oluşmaktadır? Birçok asli borçlu dışarıda gezerken çok sayıda kefilin cezaevine girdiği iddiaları doğru mudur?
4. Aynı dönemde devletin adli para cezalarından elde ettiği gelirin yıllara göre değişimi nasıl olmuştur?
5. İktidarlarınız döneminde adli para cezalarının devletin gelir kaynaklarından birisi haline geldiği iddialarını nasıl değerlendirebilirsiniz? Dava dosyalarının sayısı ve dosya tutarları bu iddiaları doğrulamakta mıdır?
6. Adli para cezası nedeniyle cezaevine girerek mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda Bakanlığınızca hangi tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?

Karşılıksız çek infazında tereddüt

Anayasa Mahkemesinin Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu 305/1 maddesini iptal etmesi sebebiyle kesin olarak verilen para cezalarının infaz edilmeyeceği konusu gündeme geldi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Ceza Mahkemeleri Kanununun 34/2 maddesine atfen "radyo, televizyon, gazete" vasıtasıyla ilan edilerek temyiz yoluna başvurma gibi kanun yoluna başvurma şekline ilişkin, "kararlarda başvurulacak kanun yoluna ilişkin başvurma şeklinin belirtilmemesi kararın kesinleşmesini önler" şeklinde özetlenebilecek mahiyetteki içtihadının akabinde, infaz durdurmalar başladı.
Şu anda İnfaz Savcılıklarından karşılıksız çek düzenleme suçuna ilişkin 5941 sayılı çek kanundaki sanık savunmasının alınması şartı öngörülmesi nedeniyle 3167 sayılı Çek Kanunu gereği sanık savunması alınmaksızın verilen ve böylece kesinleşen kararların infazında tereddüt oluşmuştur, tereddüdün giderilmesi amacıyla ek karar verilmesi talep olunur şeklinde KESİNLEŞMİŞ İLAMLAR HAKKINDA tereddüt giderilmesi talepleri başladı.
Karşılıksız çek suçundan kaynaklı infaz durdurma taleplerinde işleyecek prosedürse, Hükümlü (sanık)nün 5941 sayılı çek yasası gereğince savunmasının alınması için hakkında yeniden işlem başlatılması, sanığın bulunamaması hallerinde savunmasının alınması amaçlı yakalama emri çıkartılacak araştırılması, sanığın savunmasında, imzanın sanığa ait olup olmadığının sorulması, imazanın kendisine ait olmadığı şeklinde ifade verilmesi halinde, Adli tıptan imza incelemesi yaptırılması, Adli Tıptan gelen sonuçta imza sanığın çıkarsa itiraz yoluna başvurmak kaydıyla, infazın devamına karar verilmesi.
Bu uygulama ilk olarak Aydın ve civarındaki adliyelerde uygulanmaya başlamış ve diğer illerde de bu konuda çalışılmaya başlanmıştır.

SANIK SORGUSU YAPILMADAN HÜKÜM KURULAMAZ

5941 SAYILI YENİ ÇEK KANUNUNA GÖRE SANIĞIN SORGUSUNUN YAPILMASINDA ZORUNLULUK VARDIR.
Daire:Yargıtay 10. C.D.
Tarih:20.09.2010
Mahkeme Esas No:2009/2057
Mahkeme Karar No:2010/18699
İlgili Maddeler: Karşılıksız çek keşide etmek, 3167 sayılı çek kanunu 16.Mad. 5941 s. çek kanunuİlgili Kavramlar: YENİ ÇEK KANUNU'NA GÖRE SANIĞIN SORGUSUNUN YAPILMASINDA ZORUNLULUK BULUNMASI

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık ..... 'ın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün, 05.12.2007 tarihinde Tebligat Kanununun 35. maddesindeki yönteme uygun tebliği yapılmışsa da Antalya E tipi Ceza İnfaz Kurum Müdürlüğünün 21.05.2008 tarihli yazısından anlaşıldığı üzere sanığın, 23.10.2007 tarihinden itibaren Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğunun bildirilmiş olduğu nazara alınıp, Hükümde, C.M.K'nın 34/2. ve 232/6. maddeleri hükümlerine aykırı olarak, kanun yolu, başvuru şekli ve başvuru süresinin de açıkça belirtilmemiş olması karşısında, sanığın temyiz isteğinin süresinde olduğunun kabulüyle yapılan incelemede,
1- Gerekçeli karar başına sanığın soyadının yanlış yazılması,
2- Sanığın 5271 sayılı C.M.K'nın 195. maddesinde belirtilen açıklamayı içerir davetiyenin tebliğ edilmesi halinde, yokluğunda karar verilebileceği gözetilmeksizin, söz konusu maddede belirtilen açıklamayı içermeyen davetiyenin tebliği ile yetinilerek, yokluğunda karar verilmesi suretiyle, sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olduğunun gözetilmemesi ve hükümden sonra yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanununa göre sanığın sorgusunun yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 20.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ticareti Usulsüz terk Yargıtay İlamı

T.C.
YARGITAY 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO :
KARAR NO :
TEBLİĞNAME NO:
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ:
TARİHİ:
NUMARASI:

Ticareti terk hükümlerine muhalefet etmek suçundan sanıklar ....................... ayrı ayrı UK'mın 337/a maddesi gereğince 3'er ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiş; hüküm yasal süresi içerisinde sanıklar vekili tarafindan temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
31.01.2008 tarihinde sanıkların yokluklarında verilen ve ayrı ayrı üçer ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin hükme yönelik olarak vekilleri aracılığıyla Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderilmek üzere İcra Mahkemesine sunulan 11.06.2008 tarihlî dilekçe ile;
Antalya .. İcra Mahkemesince ... esas ve ... sayılı kararıyla ticareti usulsüz terk suçundan kurulan hüküm süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşmiş olsa da, anılan hükmün Tebligat Yasasına aykırı olarak tebliğ edildiğinden bahisle eski hale getirme talebinin kabulü isteminin, temyiz kanun yoluyla tabi suç hakkında itiraz kanun yoluna başvurması istemini içermesi karsısında dilekçenin temyiz istemine ilişkin ve inceleme makamının Dairemiz olduğu anlaşılmakla,
Antalya ... İcra Mahkemesince talebin yargılamanın yenilenmesi olarak kabulü sonucu yapılan işlemler ile ...... gün .. esas ve ..... sayılı yargılamanın yenilenmesinin reddine ilişkin kararı yok hükmünde kabul edilmiş ve ayrıca sanıkların mahkumiyetine yönelik olarak yokluklarında verilen .....2008 tarihli hükümde CMK'nun 232/6. maddesi gereğince yasa yolu başvuru süresinin gösterilmemesi sebebiyle, sanıkların 11.06.2008 tarihinde vekilleri aracılığıyla verdikleri eski hale getirme talepli temyiz isteminde temyiz süresinin Tebligat Kamımı'nun 32. maddesi uyarınca Öğrenme ile başladığının ve temyiz talebinin süresinde olduğunun kabulüyle 31.01.2008 tarihli mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesi sonucunda;

Müşteki vekili 21.05.2007 havale tarihli şikayet dilekçesiyle; borçlular ............................................. haklarında yapılan takibin.
Tebligat Kanunu'nun 35.maddesine göre yapılan tebliğle kesinleştiğini şirketin ticareti terk etmesine rağmen şirket yetkililerinin İİK'nun 44. maddesi gereğince mal beyanında bulunmadıklarını ileri sürerek,İİK'nun 337/a maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesini talep etmiş. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Borçlu Şirketler hakkında takibin kesinleştiğini, sanıkların yetkilisi olduğu borçlu şirketin gerek yasal ikametgah adresinde gerekse başka bir
adreste faaliyetlerini sürdürmediği, ticareti terk ettiği kabul edilen şirketle ilgili olarak sanıkların 15 günlük yasal süre içerisinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu Ticaret Sicil memurluğuna bildirmedikleri gerekçesiyle sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

İcra ve iflas Kanununun 44. maddesinin 1, fıkrasında, "Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur.

Keyfiyet ticaret sicil memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır." hükmü ile ticareti terk eden tacirin yapması gereken yükümlülüğü belirlenmiş, aynı Yasanın 337/a maddesinde ise 44. maddedeki yükümlülüğe aykırı davranmanın yaptırımı da, "Ticareti terk edenlerin cezası" baslığı altında, "44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu mallan üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine, üç yıldan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez." şeklinde düzenlenmiştir.

icra ve İflas Kanununun 44. maddesindeki mükellefiyet münhasıran tacirler için öngörüldüğüne göre, uyuşmazlık, kimlerin tacir sayılacakları, bir başka anlatımla "ticaret şirketini temsile yetkili ortağın veya bu konuda yetki verilen şirket müdürünün" icra ve İflas Kanunu'nun 44. ve 337/a maddelerinin uygulanması açısından tacir sayılıp sayılmayacaklarına ilişkindir.

Kimlerin tacir olduğu 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 14. maddesinde; "Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.

Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
Bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan, diğer bir şirket adına (ortak sıfatıyla) muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mesul olur."
Biçiminde düzenlenmiş olup, bunun yanında ayrıca aynı Yasa'nin 18. maddesindeki, "Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahıslan tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar." Hükmü ile de diğer tacir sayılanlar gösterilmiştir.

Diğer taraftan anılan Kanun'un 136. maddesindede Ticaret şirketlerinin nev'ilerinin: kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret, olduğu belirtilmiştir. " Yukarıda sayılan ticaret şirketleri yönünden Türk Ticaret Kanunu'ndaki düzenleme incelendiğinde, bunlar ıcın tıcareti terk hususu değil, bunun yerine infisah ve tasfiyeleri öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Eş anlatımla Türk Ticaret Kanununun 136. maddesinde sayılan şirketlerde ticareti terk değil, ortaklık ilişkisi sona erdirilmektedir.

Anılan şirketlerin her biri için infisah ve tasfiye yolu ayrı ayrı gösterilmiştir. Tasfiye sırasında ticaret şirketinin alacak ve borçları belirlenir ve borçlar ödendikten sonra kalan mevcudu, esas mukavelede aksine bir hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve paylara bağlı olan imtiyaz haklan nispetinde dağıtılır, tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İş bu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilan olunmakla ticaret şirketinin tüzel kişiliği sona ermiş olur. Tasfiye süreci ile tüzel kişilik sona erdirildiğinden terkin işlemi sırasında ticaret sicil memurluğuna icra ve İflas Kanunu'nun 44. maddesine göre bir mal beyanında bulunulması da söz konusu değildir. Terkin işleminden sonra ticaret şirketinden alacağı bulunduğunu iddia eden bir alacaklı bu alacağını ancak terkin edilen ticaret şirketini yasaya göre ihyasını sağlamak suretiyle tahsil edebilecektir.

Açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde, ticaret şirketleri açısından, bunların müdürleri veya yetkililerinin, icra ve iflas Kanunu'nun 44. maddesi ile getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğü bulunduğunu söylemek kanunu zorlama olacaktır. Hal böyle olunca, Türk Ticaret Kanunu'nun 136. maddesinde sayılan kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinin müdür veya yetkilileri yönünden İcra ve iflas Kanunu'nun 337/a maddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunun İşlenmesi mümkün olmadığı gözetilmeden sanıkların beraatleri yerine cezalandırılmalarına karar verilmesi isabetsiz olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan....................Üye......................Üye............................Üye.............................Üye
Lale Gürün.......Camal Bas........Mehmet Kürtül..........A .İnci Özden..........A.Ayten Güllüoğlu

Sözde Hukuk Devletinde Adaleti Arıyoruz

2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile AİHM 4 nolu Protokolün 1. maddesi Anayasal kural olarak yazılıdır.. Bu madde 38/8 (Ek:3/10/2001-4709/15 md) Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz demektedir.

İnsan Haklarına İlişkin Amerikan Sözleşmesi 7. maddesinin 7. paragrafında borç nedeniyle kimsenin hapsedilmeyeceğini belirtmektedir. (nafaka borçları bunun dışındadır)
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, madde 11: Hiç kimse yalnız sözleşmeden doğan bir yükümü yerine getirememiş olması nedeniyle hapsedilemez demektedir.

AİHM 4 nolu Protokol:
ECHR Article 1 – Prohibition of imprisonment for debt: No one shall be deprived of his liberty merely on the ground of inability to fulfil a contractual obligation.
Birinci madde yerine getirememeden söz etmektedir, dolayısıyla borçlu ödeyebilecek durumda olup da ödemeyi reddediyorsa, borçlu hileyle yada kötü niyetle hareket etmişse koruma kapsamına girmez.
AİHM 4 Nolu Protokolün 1. maddesi için Uzmanlar Komitesince yapılan açıklamaya göre, Borçlunun hilesi, kötü niyeti, ödemeyi reddetmesi durumlarını kapsamaz ve borç sözleşmeden doğmuş olmalıdır. Borç için hapis yasağı kanundan doğan borçlar hakkında ise uygulanmaz.
Bir çok Avrupa ülkesinde borçlunun ödemeye zorlanması için hapsedilmesi kanundan doğan borçlarda veya kamu gücü iradesinden doğan borçlarda uygulanmaktadır.
Madde 5 1(b) hükmüne göre; bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen bir karara itaat etmemekten dolayı veya yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanması veya tutulması söz konusudur.
4 nolu Protokol ile bağlı devletlerde mahkemeler sadece bir borcu ödeyemediği için veya sözleşmeden doğan diğer bir yükümlülüğü yerine getiremediği için bir kimsenin özgürlüğünden yoksun kılınması emri veremez.
Burada önemli olan konu, Borç için hapis yasağının kanundan doğan borçlar için uygulanıp uygulanmayacağıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hapsen tazyik niteliğindeki para cezalarını, ceza konusu saymakta, borçlunun özgürlüğü kısıtlamakk yoluyla ödemeye zorlanmasını denetim konusu yapmamaktadır.
3167 sayılı çek yasası “Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek yaprağı ayrı bir suç oluşturur” tanımıyla bu fiili suç olarak tanımlamıştır, fakat yasada CMUK 195 hükümlerini uygulayarak gıyapta yargılama ile adil savunma hakkını kısıtlamıştır.

5941 sayılı çek kanunu ise suç tanımını getirmemiş, sebebiyet verme ibaresiyle, çek karşılığının bulunmaması halini suç olarak tanımlamamıştır, gün adli para cezasına ilişkin cezai yaptırımda ise kast unsurunu aranmamıştır, borç özel hukuk kaynaklı olsa bile "kötü niyetli" ödememe durumuna karşı bir cezai müeyyide veya ceza tedbiri olarak hapsen tazyik öngörülmüş ise bunun; borç için hapsedilmeme; kuralına aykırı olmaması için Kanunun öngördüğü, borçlu ödeyebileceği halde ödememekte, kısaca kasten ödememesi, suç işlemesi gerekmektedir.

AİHM 4 Nolu Protokol 1. maddesi sadece yasa ile "suç" sayılan fiilleri korumamaktadır, bu kural 5941 sayılı kanunu kapsamaktadır.

Hali hazırda 5941 Sayılı çek Kanunu'nun AİHM protokolleri gereği Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Devlet için en kazançlı ve kestirme yolda budur, Aksi durumda AİHM 4 nolu Protokol'ün ihlal edildiği 5941 sayılı çek kanunu nedeniyle hüküm giyenler 4 nolu Protokolün kanun hükmünde olduğundan bahisle adli hata nedeniyle Devletten tazminat talep edebilecektir.


anayasa mahkemesi


Bizler sözde Hukuk devletinde Adaleti Avrupa Delegasyonunda arıyoruz!
Yüksek Yargı Kurumlarının 15-17 Mart 2010 Tarihleri arasında yapacağı toplantıda bu konu ve yaşanılan sorun gündeme gelecek. Bu sorunun yoğunlukla tartışılmasını sağlamak bizim çabalarımıza bağlıdır.

Avrupa Delegasyonuna, yaşanılan insan hak ve hürriyetlerine, AİHM protokollerine aykırı olan ve yaşadığımız sorunlarla ilgili yazılarımızı;

MELLADO PASCUA Diego
E-mail: diego.mellado@ec.europa.eu

Didem Bulutlar Ulusoy
Political Officer- Legal Issues
Delegation of the European Union to Turkey
E-mail: Didem.BULUTLAR-ULUSOY@ec.europa.eu

Yüksek Yargı Kurumlarının toplantısı ile ilgili olarak toplantılarda bu konunun etkili olarak gündeme gelmesi için:

Nur Önsoy
Justice, Freedom and Security
Delegation of the European Union to Turkey
E-mail: Ayse-Nur.ONSOY@ec.europa.eu

Bu adreslere e-maillerimizi gönderiyoruz.

İcra ve Haciz Batağında ki Bir Millet

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıda belirtilen sorularımın, Adalet Bakam Sayın Sadullah ERGİN tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.



image



Ülkemizde bir yılı aşkın süredir derin bir şekilde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle vatandaşlarımız borçlarını zamanında Ödeyememekte, alacaklılar da alacaklarını alamamaktadırlar. Bu olumsuz gelişmeler, ülke genelinde icralık dosyaları ve İcra Dairelerinin sayısını artırdığı yönünde iddia ve haberlere neden olmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Halen ülkemizde hizmet veren İcra Dairesi veya Müdürlüklerinin sayısı nasıldır? AKP hükümetleri döneminde kaç adet yeni İcra Müdürlüğü kurulmuştur? Yeni kurulan bu müdürlükler hangi illerimizde kurulmuştur?

2. Halen işlem gören icra dosyası sayısı ve bu dosyalardaki toplam icra bedeli ne kadardır? İcralık dosya sayılarının iktidarınız döneminde yıllara göre değişimi nasıl olmuştur? Bu değişim icralık vatandaşların her yıl giderek arttığı iddialarını doğrulamakta mıdır?

3. İcralık dosyaların işlem veya konu gruplarına göre dağılımları nasıldır? Vatandaşlarımız daha çok hangi konulara ilişkin ödemelerde icralık duruma düşmüşlerdir?

4. İcralık dosyaların artışında hükümetleriniz döneminde, uygulanan yanlış ekonomik politikaların etkisi olmuş mudur?

5. İcralık durumdaki vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda Bakanlığınızca hangi tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?



haciz



T.C.

ADALET BAKANLIĞI

Kanunlar Genel Müdürlüğü

Sayı : B.03.0.KGM.0.00.00.05/49/125

Konu : Yazılı soru önergesi



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 01/12/2009 tarihli ve A.01.0.GNS.0. 10.00.02-17460 sayılı yazı, b) 16/12/2009 tarihli ve 2569/6014 sayılı yazı.



Bakanlığımıza yöneltilip yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/10850 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur.

Söz konusu bu Takvime göre, 2009 yılı adalet istatistiklerinin yıl sonu itibarıyla derlenmeye başlanacak olması nedeniyle 2009 yılı adalet istatistikleri sunulamamış olup, 2008 yılına ait verileri içeren istatistik tablolar ekte sunulmuştur.

İcra dairelerinde işlem gören dosyaların işlem veya konu guruplarına göre dağılımları ve en çok hangi konulara ilişkin Ödemeler nedeniyle icralık olduklarına dair Bakanlığımızda istatistik veri bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.



image





image

D: Değişim (1986 = 100) M: Ortalama görülme süresi (gün).

NOT: 2008 yılı verileri Resmi İstatistik Programı uyarınca geçicidir.

Çek yasası Mağdurları

Ticareti Terk Suçu Yargıtay içtihat

Ticaret şirketini temsile yetkili ortağın veya bu konuda yetki verilen şirket müdürünün İcra İflas Kanununun 44. ve 337/a maddelerinin uygulanması açısından tacir sayılıp sayılamayacağı.

Ticaret şirketleri açısından, bunların müdürleri veya yetkililerinin İcra İflas Kanununun 44. maddesi ile getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğü.

TTK'nun 136.maddesinde sayılan kolektif, komandit, anonim, limitet ve kooperatif şirketlerinin müdür ve yetkilileri yönünden İcra İflas Kanununun 337/a maddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunu işlenmesi.

İcra İflas Kanunu Madde 44-(Değişik: 18/2/1965-538/22 madde)
Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur.

İcra İflas Kanunu Madde 337/a- (Ek: 18/2/1965 - 538/133 md.)
44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmıyan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini ha ciz veya iflas sırasında gösteremiyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu hakkında, bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine, tetkik mercii tarafından 3 aydan 1 seneye kadar hafif hapis cezasına hükmolunur.

Türk Ticaret Kanunu Madde 136 -
Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibarettir.

Daire:16
Tarih:2009
Esas No:2009/5504
Karar No:2009/9066
Kaynak:İlgili Mahkeme
İlgili Maddeler:İİK 337/a, İİK 44
İlgili Kavramlar:TİCARETİ TERK HÜKÜMLERİNE MUHALEFET
İcra İflas Kanunu 44. maddesindeki mükellefiyet münhasıran tacirler için öngörüldüğüne göre, uyuşmazlık,kimlerin tacir sayılacakları,bir başka anlatımla Ticaret şirketini temsile yetkili ortağın veya bu konuda yetki verilen şirket müdürünün İcra İflas Kanununun 44. ve 337/a maddelerinin uygulanması açısından tacir sayılıp sayılamayacağına ilişkindir.
Kimlerin tacir olduğu 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 14. maddesinde; Bir işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Bir işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo v.s ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına,ister adi bir şirket veya her ne surette olursa olsun hukuken var sayılmayan,diğer bir şirket adına(ortak sıfatıyla) muamelelerde bulunan kimse hüsniniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mesul olur. Biçiminde düzenlenmiş olup,bunun yanında ayrıca Yasanın 18.maddesinde-ki,'Ticaret şirketleriyle,gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet,beledi-ye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.' Hükmü ile de diğer tacir sayılanlar gösterilmiştir. Diğer taraftan anılan Kanun'un 136.maddesinde de ticaret şirketlerinin nev'ilerinin;kollektif,komandit, anonim,limitet ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu belirtilmiştir. Yukarıda sayılan ticaret şirketleri yönünden Türk Ticaret Kanunundaki düzenleme incelendiğinde, bunlar için ticareti terk hususu değil, bunun yerine infisah ve tasfiyeleri öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Eş anlatımla Türk Ticaret Kanunu 136. maddesinde sayılan şirketlerde ticareti terk değil, ortaklık ilişkisi sona erdirilmektedir.Anılan şirketlerin herbiri için infisah ve tasfiye yolu ayrı ayrı gösterilmiştir.
Tasfiye sırasında ticaret şirketinin alacak ve borçları belirlenir ve borçlar ödendikten sonra kalan mevcudu,esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nispetinde dağıtılır, tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret ünvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur.
İş bu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilan olunmakla ticaret şirketinin tüzel kişiliği sona ermiş olur. Tasfiye süreci ile tüzel kişilik sona erdirildiğinden terkin işlemi sırasında ticaret sicil memurluğuna İcra İflas Kanununun 44. maddesine göre bir mal beyanında bulunulması sözkonusu değildir. Terkin işleminden sonra ticaret şirketinden alacağı bulunduğunu iddia eden bir alacaklı bu alacağını ancak terkin edilen şirketin yasaya göre ihyasını sağlamak suretiyle tahsil edebilecektir.
Açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde,ticaret şirketleri açısından, bunların müdürleri veya yetkililerinin, İcra İflas Kanununun 44. maddesi ile getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğü bulunduğunu söylemek kanunu zorlama olacaktır. Hal böyle olunca, Türk Ticaret Kanununun 136.maddesinde sayılan kolektif, komandit, anonim, limitet ve kooperatif şirketlerinin müdür ve yetkilileri yönünden İcra İflas Kanununun 337/a maddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunu işlemesi mümkün olmadığı gözetilmeden sanıkların beraatleri yerine cezalandırılmalarına karar verilmesi isabetsiz olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Ali Babacan; Kötü niyetlilere göz açtırılmamalı

Ali Babacan, Güven önemli. Kötü niyetlilere göz açtırılmaması önemli. Kötü niyetlilere karşı neler yapıyoruz. Bu işe kalkışanların eli yanıyor mu? Buna bakılmalıdır.
Bazen cezalar ekonomik alandaki cezalar farklı yorumlanabiliyor. Müsamaha ya da ekonomik suça ekonomik ceza denilebiliyor, ben buna katılmıyorum. Ekonomik suçlara daha farklı yaptırımlar yapılmalı. Biz vergide başladık. Sonuçlarını görüyoruz. Sermaye piyasasında da bu yapılmalı. Cezaların daha görünür şekilde verilmesi önemli. Ceza illa o kişinin yaptığı suçlar nedeniyle içeri atmak değildir. Onu gören bin kişi kendine çekidüzen verecektir. Güveni tesis etmek için yapılması gerekenler çok önemlidir.
Bazen cezalar, ekonomik alandaki cezalar farklı yorumlanabiliyor. Müsamaha ya da ekonomik suça ekonomik ceza denilebiliyor, ben buna katılmıyorum. Ekonomik suçlara daha farklı yaptırımlar yapılmalı. Biz vergide başladık. Sonuçlarını görüyoruz. Sermaye piyasasında da bu yapılmalı.
Devlet Bakanı Ali Babacan, Risklerin oluşmasının, problemlerin büyümesinin oluştuğu alan bizim için iyi değil. İnnovasyon önemli ama ürünlerin kontrolü, davranışı nasıl hesaplanamıyorsa, gözetim ve denetim fonksiyonu yeterli değilse buna dikkat edilmeli. Maceraya girmemek gerek. Önümüzde kötü tecrübeler var. Kurumlarımızın denetim mekanizmalarını geliştirmeli. Denetim otoritelerimizin denetim kapasitesini geliştirmesi bundan sonraki dönemde önem taşıyacaktır." şeklinde konuştu.

2010 YILI ÇEK KANUNU DÜZELTİLEREK ONAMA

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/11740
Karar No:2010/6231
Kaynak:Antalya 5. Asliye Ceza
İlgili Maddeler: 3167 Sayılı Yasanın 16/1-3
İlgili Kavramlar: KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇUNDA DÜZELTİLEREK ONAMA

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanıklar Ali K... ve Ortay Turizm İşletmeciliği ve Ticaret Limitet Şirketi hakkında ANTALYA 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonunda 26.09.2006 tarihinde 2006/413 esas ve 2006/712 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzeltilerek onama isteyen tebliğnamesi ile 06/07/2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-Sanık Ali K.... hakkındaki hükmün incelenmesinde:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine, sanığın hesap sahibi limited Şirketin ortağı ve münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürü olduğunun anlaşılmasına, çekin karşılıksız kalan miktarı nedeniyle 5941 sayılı Çek Kanunun sanık lehine sonuç doğurmayacağının belirlenmesine göre , diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,
1- 4814 sayılı Kanun ile değişik 3167 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 1. fıkrasında; yeterli karşılığı bulunmadığı için kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide edenlerin çek bedeli tutarı kadar para cezasıyla cezalandırılacakları, ancak para cezasının her bir çek için 80.000.000.000 TL (80.000 YTL)'den fazla olamayacağının öngörüldüğü gözetilmeden, sanığa fazla ceza tayini,
2- Adli para cezasının; 5083 sayılı Kanun'un 1.maddesi ile 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulunun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı kararının 1.maddesi uyarınca Türk Lirası (TL) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün CMUK'nın 321 . maddesi gereğince BOZULMASINA,; ancak, bu durumun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının 80.000 TL olarak belirlenmesi suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA ,
B- Sanık Ortay Turizm İşletmeciliği ve Ticaret Limitet Şirketi hakkındaki hükmün incelenmesi;
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlükten kaldırılmış ve adına karşılıksız çek düzenlenen tüzel kişiler hakkında sadece güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörülmüş ise de; 20.12.2009 tarihinden önce işlenen karşılıksız çek keşide etme fiilinden dolayı TCK'nın 5 ve 20/2. maddeleri ile 5560 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanunun geçici 1.maddesi uyarınca tüzel kişiler hakkında yaptırım uygulanmasına olanak kalmaması nedeniyle, sanık şirketin beraatine karar verilmesi gereği,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
22.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DURMASI

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/10544
Karar No:2010/5459
Kaynak:Antalya 6.Asliye Ceza Mahkemesi
İlgili Maddeler: TCK 67/1
İlgili Kavramlar: KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇUNDA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DURMASI

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Yıldırım Günaç G.......... hakkında ANTALYA 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonucu, 12.10.2006 tarihinde 2003/305 esas ve 2006/679 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzeltilerek onama isteyen tebliğinamesi ile 25.06.2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanığın şikayeti ile ilgili soruşturma sonucunun araştırılması bekletici sorun olarak kabul edildiğinden, zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır.
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 11.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

UYARLAMA YARGILAMASI

Daire:10
Tarih:2009
Esas No:2009/21320
Karar No:2010/1785
Kaynak:Antalya 7.Asliye Ceza Mahkemesi
İlgili Maddeler:3167 sayılı çek kanunu 16. madde ve 5941 sayılı çek kanunu 5. madde
İlgili Kavramlar:KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK UYARLAMA YARGILAMASI

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A- Sanık Ahmet Muhsin K...... hakkındaki hükümle ilğili olarak;
20/12/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gereği,
B- Sanık Kulaçlar Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki hükümle ilgili olarak;
20/12/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlükten kaldırılmış ve adına karşılıksız çek düzenlenen tüzel kişiler hakkında sadece güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörülmüş ise de; 20/12/2009 tarihinden önce işlenen karşılıksız çek keşide etme fiilinden dolayı TCK 5 ve 20/2.maddeleri ile 5560 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanunun geçici 1.maddesi uyarınca tüzel kişiler hakkında yaptırım uygulanmasına olanak kalmaması nedeniyle, sanık şirketin beraatine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 01/02/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

ÇEK KARNESİNİ GERİ VERMEME SUÇTA KANUNİLİK

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2007 / 25198
Karar No:2010 / 3105
Kaynak:Yargıtay
İlgili Maddeler:TCK 2
İlgili Kavramlar:ÇEK KARNESİNİ GERİ VERMEME FİİLİ SUÇUN KANUNİLİĞİ ve LEHE KANUN

Çek karnesini iade etmemek suçundan sanık Ufkun hakkında ( Ankara Yedinci Sulh Ceza mahkemesince yapılan yargılama sonucu, 16.05.2006 tarihinde 2006 / 305 esas ve 2006 / 500 karar sayı ile kurulan ceza tertibine yer olmadığına hükmünün Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bozma isteyen tebliğnamesi ile 06.12.2007 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü;
20.12.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış ve çek defterini geri vermeme fiili suç olmaktan çıkarılmış olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanığın beraatine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı Gerektirmiş, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, Hükmün (BOZULMASINA), 15.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yüksek Yargının Avrupa’ya Uyum Projesi

Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa standartları bakımından Rollerini güçlendirme Projesi kapsamında 15-17 Mart 2010 Tarihleri arasında Swiss Otel’de Yuvarlak Masa Toplantısı yapılacaktır.
Toplantıda; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde belirtilen özgürlük ve güvenlik hakkı ile 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkı konuları ele alınacaktır.

Toplantıya;
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
Anayasa Mahkemesi
Yargıtay
Danıştay
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
katılacak.

Toplantı Gündemi
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Maddelerine ve Ülkelere Göre İhlal İstatistikleri AİHM Önündeki Türkiye Davalarına ilişkin konular ele alınacak.

Türkiye Devleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 4 Nolu Protokol 1. madde kuralını Anayasa Metnine almış ve "yalnızca sözleşmeden doğan bir borcu yerine getirememek nedeniyle bir kimsenin hapsedilemeyeceği" kuralını kabul etmiştir. Dolayısıyla kuralın Anayasa maddesi haline getirilmiş olmasıyla Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda yasa koyucunun suç tanımını denetleme imkanı doğmuş bulunmaktadır. Buna göre borç için hapsedilmeyecek kimse, iyi niyetli olduğu, borcunu ödemek istediği halde ödeyemeyen ödemede aciz yada imkansızlık içinde olan kimsedir. Aksi; ödeyebileceği halde bundan kaçınan, ödeme konusundaki vecibesini ihmal eden kimsedir.
Fakat Tüm Bu kuralların kabul edilmesi Anayasa Kuralı haline getirilmesine karşı, Türk Kanunları, borcunu ödemeyen, ödeyemeyen sınıflandırılmasına gitmemiş, Karşılıksız çek olması durumunda kast acziyet aramadan Adli Para cezası ve bu para cezasını da hapis cezasına dönüştürerek kişi hürriyetini alıkoyma yoluna gitmiştir..
Borcunu ödeyemeyen kişinin Adli Para cezasını ödemesini beklemek akıl ve mantık dışı bir olaydır, bunun tek amacı hapis cezasını uygulama amaç ve isteğidir..

Bu uygulamayı Yuvarlak masa toplantısında gündeme getirmeliyiz.
Bu eylemimiz, Anayasa Mahkemesinin Yeni Çek Kanunu iptal istemlerini görüşme arifesinde etkili ve sonuç alacağımız bir girişim olacaktır.
Aşağıda irtibat kurulacak yerler ve iletişim bilgileri vardır.
Bunu Faks ve e-maillerimizle başaralım Arkadaşlar...

Avrupa Konseyi Proje Ofisi
Turan Emeksiz sok. Park Blokları B Blok 3/4
Gaziosmanpaşa - Ankara
Tel: 0 (312) 405 41 60
Faks: 0 (312) 468 84 06
e-posta: yucel.erduran@coe.int


Avrupa Türkiye Delegasyonu Aşağıdaki isimlerden oluşmaktadır. Göndereceğiniz-e-posta başlıklarına aşağıdaki isimlerden hangisine geöndereceksek ismini yazıyor, Türkçe veya İngilizce yazımızı delegation-turkey@ec.europa.eu e-mail adresine gönderiyoruz..

Marc PIERINI Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun Başkanı
VARADI, Tibor Müsteşar, Delegasyon Başkan Yardımcısı
LAGGIS, Andreas Baş Müsteşar, Mali İşbirliği, Altyapı, Sosyal ve Bölgesel Projeler
MELLADO PASCUA, Diego Müsteşar, Bölüm Başkanı, Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon
VILLANI, Michele Müsteşar, Bölüm Başkanı, Ticaret, Ekonomi, Tarım
MARTEIL, Erwan Müsteşar, Bölüm Başkanı, Malî İşbirliği, Kurum Oluşturma ve Sivil Toplum
LECH, Claus Martin H. Baş Kâtip, Bölüm Başkanı, Finans ve Sözleşmeler
COMO, Odoardo Baş Kâtip, Operasyonel Birim Başkanı
BROOK, Ruth Elizabeth Ataşe, Delegasyon Başkanı Asistanı
HAUTALA NIEMI, Tuula Anneli Ataşe, Bölüm Başkan Yardımcısı, Finans ve Sözleşmeler
Telefon:(312) 459 87 00
Faks: (312) 446 67 37
E-posta: delegation-turkey@ec.europa.eu

Karşılıksız çek Yargıtay içtihat

Daire:10 Tarih:2010-02-01 Esas No:2009/21320 Karar No:2010/1785 Antalya 7.Asliye Ceza Mahkemesi
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık Ahmet Muhsin K. hakkında karşılıksız çek keşide etme hükmüyle ilgili olarak;
20/12/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, dava konusu karşılıksız çek keşide etme suç unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7.maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gereği,
B- Sanık Kulaçlar Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki hükümle ilgili olarak;
20/12/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlükten kaldırılmış ve adına karşılıksız çek düzenlenen tüzel kişiler hakkında sadece güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörülmüş ise de; 20/12/2009 tarihinden önce işlenen karşılıksız çek keşide etme fiilinden dolayı TCK 5 ve 20/2.maddeleri ile 5560 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanunun geçici 1.maddesi uyarınca tüzel kişiler hakkında yaptırım uygulanmasına olanak kalmaması nedeniyle, sanık şirketin beraatine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 01/02/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Daire:10 Tarih:2010-02-01 Esas No:2009/21320 Karar No:2010/1785 Antalya 7.Asliye Ceza Mahkemesi

KARŞILIKSIZ ÇEK ve ŞİKAYET HAKKI

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2007/22890
Karar No:2010/160
İlgili Maddeler:3167 s.Kanun 16/b
İlgili Kavramlar:KARŞILIKSIZ ÇEK ŞİKAYET HAKKI
Karar Metni:3167 sayılı Kanun’un 16/b maddesinde “16. maddede öngörülen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, hamilin, çeki elinde bulundurmaları koşulu ile ödemede bulunan cirantanın veya kanuni veya akdi teminatı nedeniyle tam ödemede bulunan bankanın şikayetine bağlıdır” hükmüne yer verilmiş olup; dosyada mevcut suça konu çek fotokopisinde, katılan.................Ltd. Şti.ne ait ibrazdan önceki cironun çizilmiş diğer cirosunun ise ibraz kaşesi altına sonradan yazılmış görünümde olduğu ve muhatap bankanın 25.05.2006 tarihli cevabi yazısında, Yapı Kredi Bankası tarafından elektronik takas aracılığıyla ibraz edildiği ve çeki ibraz edene ait bilgilerin ilgili banka nezdinde olduğunu bildirmesi karşısında; TTK nın 702. maddesindeki iptal edilmiş ciroların yok sayılacağı hükmü de nazara alınarak, suça konu çekin ibraz anında alınan okunaklı ve onaylı örneği getirtilip, şikayetçinin cirosunun iptal edilip edilmediği, cirosunun ibrazdan önce veya alacağın temliki şeklinde olup olmadığı ve takasa veren durumunda bulunup bulunmadığı saptanarak sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması BOZMAYI gerektirmiştir,18.01.2010

İFLAS VEYA İFLASIN ERTELENMESİ KARARI

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/16024
Karar No:2010/14057
Kaynak:Antalya 6. Asliye Ceza
İlgili Maddeler:TCK 5, 20/2
İlgili Kavramlar:KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇUNDA; İFLAS VEYA İFLASIN ERTELENMESİ KARARI

Tebliğname:
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre,
Katılan vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİ, ancak;
Sanık talimat mahkemesine verdiği savunmada ve katılan vekili temyiz dilekçesinde suça konu çeklerin ileri tarihli olarak düzenlendiğini ileri sürmüş olmaları ve TTK'nın 712. maddesinin çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin iflası çekin geçerliliğine helal getirmeyeceği amir hükmü karşısında, suça konu çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMUK'nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASI,
Talep ve dosya tebliğ olunur. 03.11.2008
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Y.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-Sanık Atlas Isı Sis. Müş.Müh. İnş. Ltd. Şti hakkındaki hükmün incelenmesi:

Ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesinin koşulları bulunmadığından ve TCK'nın 5 ve 20/2. maddeleri ile 5560 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca, tüzel kişiler hakkında yaptırım uygulanmasına olanak kalmadığından, sanık şirketin atılı suçtan beraatine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

B- Sanık Soner K.... hakkındaki hükmün incelenmesi:
Suça konu çeklerin, iflasın ertelenmesi kararından önce keşide ve ibraz edildiğinin anlaşılması karşısında; hükümden sonra yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu hükümleri de dikkate alınarak hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 08.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

MUHATABA YAPILAN CİRO MAKBUZ HÜKMÜNDEDİR

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/18736
Karar No:2010/10889
Kaynak:Antalya 7. Asliye Ceza
İlgili Maddeler: 3167 sy'nın 16.maddesi
İlgili Kavramlar: MUHATABA YAPILAN CİRONUN MAKBUZ HÜKMÜNDE OLDUĞU DİKKATE ALINMAYARAK, MAHKUMİYET HÜKMÜ KURULMASI

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanıklar Osman A.... ve Tuncay G...hakkında ANTALYA 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonucu, 05.10.2007 tarihinde 2007/537 esas ve 2007/943 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanıkların müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, aynı Mahkemenin temyiz talebinin süre yönünden reddine ilişki 09.04.2008 tarihli ek kararının da sanıkların müdafii tarafından temyiz edildiği, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, ret kararının onanmasını isteyen tebliğinamesi ile 25.12.2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A- Sanık Osman A....'e ilişkin temyiz isteği yönünden:
08.12.2007 tarihinde tebliği edilen hükmün, süresinden sonra 31.03.2008 tarihinde temyiz edildiği anlaşıldığından, yasaya uygun olarak verilen 09.04.2008 tarihli ret kararının istem gibi ONANMASINA,
B- Sanık Tuncay G....'e ilişkin temyiz isteği yönünden:
Yokluğunda verilen mahkumiyet kararının sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması karşısında, sanık müdafiinin temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğunun kabulüyle, 09.04.2008 tarihli ret kararı kaldırılarak yapılan incelemede;
TTK'nın 701. ve devamı maddeleri gereğince, muhataba yapılan cironun makbuz hükmünde olduğu dikkate alınmayarak, yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,
06.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/16703
Karar No:2010/8580
Kaynak:Antalya 4. Asliye Ceza
İlgili Maddeler: 3167 sy'nın 16.mad
İlgili Kavramlar:KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇUNDA YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Abdurrahman A... hakkında ANTALYA 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonucu, 08.07.2004 tarihinde 2001/1346 esas ve 2004/653 karar sayı ile mahkumiyet kararı verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği; sanığın yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunması üzerine Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nce 15.05.2007 tarih ve 2001/1346 esas, 2007/576 karar ile sanığın beraatine karar verildiği; katılan vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın onama isteyen tebliğnamesi ile 28.11.2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık savunmasında kimliğini kaybettiğini, kimliğini bulan kişilerin bankadan çek defteri alıp suç konusu çekleri düzenlemiş olduklarını söylediğinden; muhatap banka tarafından hesap açılırken düzenlenen ve hesap sahibinin yazı ve imzasının bulunduğu belge (imza föyü) ile hesap sahibine çek defteri verilmesine ilişkin belge asıllarının getirtilmesi, sanığın başka amaçla atılmış samimi imzalarını içeren belgeler ve huzurda alınan imza ve yazı örnekleri ile birlikte uzman bir kurum veya kuruluşa gönderilerek; muhatap banka tarafından hesap açılırken düzenlenen ve hesap sahibinin yazı ve imzasının bulunduğu belge (imza föyü) ile hesap sahibine çek defteri verilmesine ilişkin belgedeki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, sadece çekler üzerindeki imzanın sanığa ait olup olmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi ile yetinilerek beraat kararı verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 15.05.2007 tarih ve 2001/1346 esas, 2007/576 sayılı kararın BOZULMASINA, 12.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Hukukun üstünlüğü mü, Yargıtayın üstünlüğü mü?

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanı Sayın Mahmut Gül, hukuk tarihine geçecek bir beyanat vererek önemli bir tartışmayı da başlatmış oldu. Kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde uzun süredir tartışılmakta olan 5941 sayılı yeni Çek Kanunu'nun uygulamasıyla ilgili olarak kendisine yöneltilen "yeni çek yasasının 5'inci maddesinde 'kast' veya 'taksir' gözetilecek mi, yani 3167 sayılı Kanun'da olduğu gibi 'şekli' bir suç olarak mı uygulama yapacaksınız" sorusuna "Yani ne yapacağız, karım doğum yaptı beraat, kaza geçirdim beraat, bu durumda bu yasa uygulanamaz. (…) Bunları dikkate alamayız" şeklinde cevap vererek, hem Anayasa'ya hem Türk Ceza Kanunu'na hem de genel hukuk prensiplerine aykırı bir tutum sergilemiştir. Bu beyanatın ne anlama geldiğini daha iyi analiz edebilmek için, fazla teknik detaya girmeden konuyu özetleyelim:

2005 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, ceza sistemimizde önemli değişiklikler yapılmış, bu arada suçun manevi unsuru konusunda da doktrinde ve uygulamada uzun süredir tartışılan "kusursuz" (objektif) sorumluluk anlayışı terk edilerek suçun ancak "kasıt" veya "taksir"le işlenebileceği kabul edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun gerekçesinde objektif (kusursuz) sorumluluk esasının terk edildiği açık bir dille belirtilmektedir:

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ve Hükûmet Tasarısı'nın bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır. Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan "versari in re illicita", yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.

Ayrıca hukuk uygulamasında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini temin etmek maksadıyla TCK genel hükümlerinin (bu arada suçun manevi unsuru kuralının da) bütün özel ceza kanunları ve ceza içeren özel kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen bu yeni düzenleme, TCK'ya aykırı olan bütün özel nitelikteki kanunların taranması ve aykırı hükümlerin tespit edilip değiştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bunu teminen yasa koyucu gerekli düzenleme ve değişikliklerin yapılması için en son 31.12.2008 tarihine kadar süre tanımıştır.

Bu süre içinde birçok kanunda gerekli değişiklikler yapılarak TCK genel hükümlerine uyum sağlanmış ancak Çek Kanunu'nda değişiklik yapılması unutulmuş yahut ihmal edilmiştir. Böyle olunca, 1.1.2009 tarihinden itibaren, o tarihte geçerli olan 3167 sayılı Çek Kanunu'nun TCK genel hükümlerine aykırı olan ceza hükümleri geçerliliğini yitirmiştir. Bunlardan en önemlisi, 3167 sayılı Kanun'da kabul edilen "kusursuz sorumluluk" esasıdır. TCK genel hükümlerine göre suçun oluşması için "kasıt" veya "taksir" gerekirken, 3167 sayılı Kanun kusur aramaksızın ceza verilebilmesini öngörmekteydi.

1.1.2009 tarihi itibariyle oluşan bu yasal boşluk, o günlerde Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet İyimaya ve Ceza Kanunu'nun tasarısının hazırlanmasında da görev alan Prof. Dr. Adem Sözüer tarafından dile getirilmiş olmasına rağmen, ilerleyen tarihlerde konunun üstü her nedense kapatılmıştır. Oluşan yasal boşluğa rağmen verilmiş olan cezalar kaldırılmadığı gibi, mahkemeler yeni ceza vermeye devam etmiş, binlerce insanın hürriyetinin hukuksuzca bağlanmasına, hukuk adamları, barolar ve Yüksek Mahkeme maalesef seyirci kalmıştır. Önümüzdeki günlerde bu sebeple AİHM'de Türkiye aleyhine çok sayıda maddi ve manevi tazminat davası açılması beklenmektedir.

Uzun süre TBMM gündeminde bekleyen yeni Çek Kanunu'nun görüşmeleri ancak 14.12.2009 tarihinde tamamlanabilmiş ve 20.12.2009 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 3167 sayılı eski Çek Kanunu'nda objektif (kusursuz) sorumluluk esasına göre "şekli suç" olarak düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçu, 5941 sayılı kanunda taksire dayalı kusurluluğu gerektiren bir suç olarak tanımlanmış ve böylece suçun niteliği değişmiştir. Bu husus kanun metninde açıkça belirtilmemekle beraber (ki belirtilmesi de gerekli değildir, suçun manevi unsuru için TCK genel hükümlere bakılacaktır), gerekçede şu şekilde açıklanmaktadır:

" Söz konusu suçun oluşabilmesi için, çekin karşılığının, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, yani en azından taksirle, ilgili çek hesabında bulundurulmaması gerekir. Anayasanın 38 inci maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi bağlamında güvence altına aldığı kusursuz ceza olmaz kuralının gereği olarak, söz konusu suç, objektif (kusursuz) sorumluluğu gerektiren bir suç olarak değil, en azından taksire dayalı kusurluluğu gerektiren bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu itibarla, kişinin, elinde olmayan sebeplerle ortaya çıkan zorunluluk hâli dolayısıyla, örneğin doğal afet, savaş, kaza geçirmesi gibi bir sebeple, çekin karşılığını ilgili hesapta zamanında bulunduramamış olması halinde, ceza sorumluluğu olmayacaktır.

Oysa Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı aynı görüşte değildir! "Kaza geçirdim beraat, bu durumda yasa uygulanamaz" demektedir. Kanun koyucunun düzenlemesi Sayın Başkan tarafından maalesef uygun ve uygulanabilir bulunmamıştır. Türk Ceza Kanunu'nun "kusursuz suç olmaz" prensibinin ve yasama organının amacının hilafına, "bunları dikkate alamayız" demektedir Sayın Hakim! Demek oluyor ki, yasama organınca kabul edilen ve fakat uygulamasında güçlük olan yasalar bundan böyle yüksek mahkeme hakimleri tarafından münasip bir zamanda ele alınıp yorumlanacak ve belki de yasa metinlerinin bir kısmı yok sayılarak "uygulanabilir" hale getirilecektir. Böylece son rötuşları tamamlanan yasa ile insanların hürriyetleri bağlanmaya devam edilecektir! Bu uygulamayla Türk hukuk sistemi aynı zamanda "alternatif" bir "yasa koyucu"ya da kavuşmuş olacaktır.

Amacımız olayı karikatürize etmek değil, bir yılı aşkın süredir devam eden hukuksuzluğa yeni bir boyutun eklenmekte olduğuna dikkat çekmektir. 1.1.2009 tarihi itibariyle, ceza içeren hükümleri zımnen yürürlükten kaldırılmış olan 3167 sayılı Kanuna göre verilmiş bulunan cezaların hükümsüz kalmış olmasına rağmen binlerce insanın hürriyeti, hukuksuzca bağlanmış durumdadır. Yüksek Mahkemenin bu hukuksuzluğu sonlandırması beklenirken, yasa koyucunun açık muradına rağmen "bunları dikkate alamayız" şeklindeki bir "meydan okuma" yeni bir hukuk ihlalidir, yeni bir hukuk skandalıdır. Yasanın uygulamasında zorluk varsa çözümü yasa koyucu bulacaktır. Uygulayıcılar, "piyasa şartları" yahut "fiili zorluklar" sebebiyle ceza hukuku alanında yasaya ve yasa koyucunun amacına aykırı yorumla hukuku eğip bükemez! "Böyle yaparsak suç cezasız kalır" yorumuyla, yasal boşluğa rağmen ceza vermeye devam etmek, hukuk devletinin katledilmesidir. Hukuk devletinde hiçbir merci, TBMM'nin yasama yetkisine tecavüz edemez!

Bunca yıllık hukuk devletinde, hukukun alfabesini tartışıyor olmamız endişe vericidir.

Bitirirken, İtalyan ceza felsefecisi Carrera'yı anmalıyız… Diyor ki Carrera : "Bir tek kişinin bile hukuksuz yere hürriyetinin bağlanmasındansa, yüzlerce suçlunun dışarıda gezmesini yeğlerim.

Mehmet EMANET / Hukuk Müşaviri
Haber Bu linkte>> Dünya Gazetesi

Bu linki Tıklayarak ilgili habere yorum bırakalım arkadaşlar

TÜZEL KİŞİ BERAAT

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2010/5170
Karar No:2010/15519
Kaynak:dosya
İlgili Maddeler:tck 20/2
İlgili Kavramlar:TÜZEL KİŞİ BERAAT
TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN YARGITAY KARARI
İNCELENEN KARAR:
MAHKEMESİ : ERZİNCAN 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28.11.2007
NUMARASI : 2007/450 Esas ve 2007/607 Karar
SANIK : Yasir İnşaat Taahhüt Gıda Otomotiv Sanayi Ticaret Pazarlama Limited Şirketi SUÇ : Karşılıksız çek keşide etmek
HÜKÜM : Tedbire hükmedilmesine yer olmadığına
TEMYİZ EDEN : Cumhuriyet savcısı
TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE : Onama
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeyen diğer sanık Zeki Yakışır’ın 31.03.2010 tarihli dilekçesindeki ödeme taahhüdü konusunda mahkemece, mahallinde karar verilmesi olanaklı kabul edilmiştir. 20.12.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlükten kaldırılmış ve adına karşılıksız çek düzenlenen tüzel kişiler hakkında sadece güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı öngörülmüş ise de; 20.12.2009 tarihinden önce işlenen karşılıksız çek keşide etme fiilinden dolayı TCKnın 5 ve 20/2. maddeleri ile 5560 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi uyarınca tüzel kişiler hakkında yaptırım uygulanmasına olanak kalmaması nedeniyle, sanık şirketin beraatine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 22.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Karşılıksız çekte şikayet hakkı


Karşılıksız çek keşide etme şikayet hakkı ve ciro şartı ciro silsilesi
T.C. PENDİK 4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
DOSYA NO: 2009/467
KARAR NO: 2009/1026
C.SAVCILIĞI ESAS NO: 2009/2867

GEREKÇELİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA

HAKİM : MAHMUT ERDEMLİ 34468
C. SAVCISI: MURAT YILMAZ 30829
KATİP : EDA KORKMAZTÜRK 110960
DAVACI : K.H.
SUÇ : Karşılıksız Çek Keşide Etme

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Sanık hakkında Pendik Cumhuriyet Başsavcılığınca, olay tarihinde iddianamede belirtilen karşılıksız çek keşide etme suretle atılı suçu işlediği iddiasıyla ve sevk maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle mahkememizde kamu davası açılmıştır.
Sanık duruşmaya gelmemiş ve beyanda bulunmamıştır. İddia makamı esas hakkındaki mütalaasında :
iddia, sanığın savunması, olaya ilişkin düzenlenen belge ve tutanaklar, çek fotopokisi yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından;Her ne kadar sanık hakkında karşılıksız çek suçuyla kamu davası açılmış ise de, suça konu çekin ibraz anında alınan fotokopisinin getirtilip incelenmesinde müştekinin suça konu çekin arkasında cirosunun bulunmadığı, dosyada bulunan çek fotokopisinde yer alan müşteki cirosunun sonradan yapıldığı ve bu durumda şikayet hakkına sahip olmadığı anlaşılmakla sanık hakkında açılan kamu davasının 3167 sayılı çek kanunu 16/b maddesi aracılığı ile 5271 sayılı CMK'nin 223 (8) madde ve fıkrası hükmü gereğince DÜŞMESİNE ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmesi istemiştir.
İddia, sanığın savunması, olaya ilişkin düzenlenen belge ve tutanaklar, çek fotopokisi yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından; Her ne kadar sanık hakkında karşılıksız çek suçuyla kamu davası açılmış ise de, suça konu çekin ibraz anında alınan fotokopisinin getirtilip incelenmesinde müştekinin suça konu çekin arkasında cirosunun bulunmadığı, dosyada bulunan çek fotokopisinde yer alan müşteki cirosunun sonradan yapıldığı ve bu durumda şikayet hakkına sahip olmadığı anlaşılmakla sanık hakkında açılan kamu davasının 3167 sayılı çek kanunu 16/b maddesi aracılığı ile 5271 sayılı CMK'nin 223 (8) madde ve fıkrası hükmü gereğince DÜŞMESİNE ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmek gerekmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR : Gerekçesi ekli kararda yazılı olduğu üzere;
Sanık hakkında açılan kamu davasının 3167 sayılı çek kanunu 16/b maddesi aracılığı ile 5271 sayılı CMK'nin 223 (8) madde ve fıkrası hükmü gereğince DÜŞMESİNE
Yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına,
Dair, sanığın ve Müdahil vekilinin yokluğunda, Cumhuriyet Savcısının katılımı ile isteme uygun 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağı geçirilmek şartıyla zabıt katibine yapılacak sözlü beyan ile Yargıtay ilgili Ceza Dairesi'ne temyizi mümkün olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/10/2009
Katip 110960 Hakim 34468

ŞİRKET DEVRİ İLERİ TARİHLİ ÇEK

Daire:10
Tarih:2010
Esas No:2008/14518
Karar No:2010/15166
İlgili Maddeler:5941/5
İlgili Kavramlar:ŞİRKETİN DEVRİ ve DEVREDEN KİŞİNİN SORUMLULUĞU

TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN
YARGITAY KARARI

İNCELENEN KARAR;
MAHKEMESİ : ERZİNCAN 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2006
NUMARASI : 2006/430 Esas ve 2006/810 Karar
SANIK : Zeki YAKIŞIR
SUÇ : Karşılıksız çek keşide etmek
HÜKÜM : Beraat
TEMYİZ EDEN : Cumhuriyet savcısı
TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE : Bozma

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Suça konu çekin Burtan İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait hesaptan keşide edildiği, sanığın şirketteki hissesini 29.06.2005 tarihinde Erzurum 4. Noterliğince düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile devrettiği anlaşılmış ise de; suça konu çekin ileri tarihli olarak düzenlenip düzenlenmediği, sanık ve katılandan sorulup gerektiğinde gösterecekleri delillerin toplanmasında ileri tarihli düzenlenmiş ise sanığın düzenleme tarihinde hesap sahibi şirket adına çek keşide etme yetkisinin bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa yetki belgesinin getirtilmesinde ve hükümden sonra yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu hükümleri de dikkate alınarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 21.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yeni Çek Yasası, tarih tekerrür ediyor..

3167 sayılı eski çek kanunda 2009 yılı oluşan boşluk nedeniyle mahkemeler yasayı farklı yorumlayıp farklı kararlar vermişti,Yeni Çek yasası 2009 yılının sonunda yasallaştı, yine farklı yorumlar farklı kararlarla karşı karşıya kaldık..
Yeni Çek kanunu hazırlanırken, Adalet komisyonu Başkan vekili Hakkı Köylü, yeni yasanın asıl amacının, şirketlerle organik bağı olmayan, çalışan odacı çaycı gibi şirketin aktif ve pasifinden menfaati olmayan kişilerin, imzaladığı çeklerden dolayı cezaevinde olduğunu bunun haksızlık olduğunu, şirke sahiplerinin cezalandırılması gerektiğini defalarca ifade etmişti.
Mahkemeler bu konuda bile farklı kararlar vermekteler..
Barolar ise ses vermiyor..
Aranır durumda olup ta kaçak yaşayan insanlarımızın bir çoğu bu yasadan haberdar değil..
Vadesinden önce ibrazla çeki yazılmış veya Taahhütle ceza ertelemesi gibi bir hakları olduğundan habersizler.
İnsanlarımız vekaletname vermek için notere bile gitmekten çekiniyor, noterde GBT var mı, polise ihbar eder veya vekaletnameye adres yazılınca polis bulur icra gelir kaygıları var.
Basında bu kanun hakkında yeteri kadar bilgilendirme yapılmadı.
Adalet Bakanlığının bu işe bir an önce el atması gerekmektedir. Mahkemelerin keyfe dayalı uygulamalarına son verecek bir genelge, usul hakkında bilgilendirme yapması şart.. Taahhüt verme süresi Mart sonu ve vakit çok daraldı..
Mahkemeler, Barolar, Yargıtay tamamen kendi içlerindeki çekişmelere odaklanmış, vatandaşı unutmuş durumdalar, en azından Taahhüt verme süresi olan mart ayı sonu uzatılmalıdır. Adalet Bakanlığı nezdinde bazı girişimlerde bulunduk, Mağdurların bu haklarından habersiz olduklarını, mahkemelerin farklı uygulama içinde olduğunu, Baroların mağdurlara bir cüzzamlı gibi baktığını, Taahhüt için son müracaat tarihi olan Mart ayı sonunun uzatılması gerektiğini ve yaşanılan bu sıkıntıları dile getirdik ama bu haklı şikayetlerimiz ne kadar dikkate alınır bilemiyoruz..


karsiliksiz-cek

Zamanımız daralıyor..
Yargıtay da temyizde dava dosyaları olanların taahhüt vermeleri gerekmiyor, Yargıtay’daki tüm davalar mahkemelerine bozularak iade ediliyor, dava dosyasına bakılıyor, eğer erken ibraz, vekalet ile imza varsa beraat verilerek mahkemeye iade ediliyor, eğer bu unsurlar yoksa lehe durumun incelenmesi için bozularak mahkemeye iade ediliyor bu nedenle Yargıtay’da dosyaları olanlar, yerel mahkemelere iade edilen dosyalarını takip etsinler uyarlamadan sonra temyize göndersinler, buda iki yıllık bir zaman kazanma anlamına gelir, taahhüt verip iki yıl beklemekle aynı durum söz konusu, dava dosyalarını takip etsinler temyiz süresini kaçırmasınlar.
Hem Yargıtay da davası olan hem de kesinleşmiş cezaları olanlar var, kesinleşmiş cezalarda taahhüt verip ayrıca uyarlama yargılaması istemek en mantıklısı gibi gözüküyor.

Uyap, E-devlet sorgulamalarında dosya görmemeniz, GBT de isminiz yok anlamına gelmiyor, bütün veriler UYAP sisteminden alınıyor, UYAP'ın durumu malum yanlışlıklar aksaklıklar büyük boyutta, sistem sağlıklı olarak çalışmıyor. Adliyelerde yapılan sorgulamalarda da bazı şehirlerdeki veriler gözükmüyor.. Bu konuda dikkatli olmak gerekiyor.. Adli sicil kaydında bu bilgiler gözükür ama kendiniz bunu almaya çalışır ve tutuklamanız var ise tutuklanırsınız..

Vekaletnamelerde mutlaka.
Hakkımda açılmış bulunan ya da açılacak karşılıksız çek, ve her türlü diğer ceza davaları kapsamında, 5941 Sayılı Çek Kanunu nun getirdiği taahhüt, uzlaşma ve diğer her turlu imkanından faydalanabilmem için, gerek alacaklı ve şikayetçilerle, gerekse Mahkeme ve Cumhuriyet Savcılıkları nezdinde, ilgili kanunun getirdiği hükümler çerçevesinde, dilediği şart ve şekilde taahhütte bulunmaya, uzlaşma teklif etmeye, teklif edilen uzlaşmaları kabule, taahhütnameleri ve uzlaşmaları düzenleyip imzalamaya, adıma ilgili Mahkeme veya Cumhuriyet Savcılıklarına vermeye, hakkımdaki infaz kararlarını kaldırtmaya, arama, yakalama, yurt dışına çıkış vs. her türlü kararın kaldırtılması için yazılar ve müzekkereler yazdırtmaya, adli sicil arşiv bilgi ve kayıtlarını talep etmeye her türlü makam ve mercide, emniyet müdürlüklerinin her dairesinde ve pasaport şube müdürlüğünde gerekli işlemleri yapmaya ve takip etmeye, başvurular yapmaya birlikte veya ayrı ayrı ifayı vekalete, başkalarını da teşrik ve azle mezun ve yetkili olmak üzere..
ibaresini ekletin..

İzzet Özgenç’in hazırladığı yasalar tartışmalı

Eğitim-Sen’in YÖK'e ilettiği rapor kabul edilirse Prof. Dr. İzzet Özgenç’in akademik unvanları elinden alınabilecek.
Bu durumda Özgenç’in görevi boyunca hazırladığı yasalarda tartışmalı hale gelecek.

Özgenç, her ne kadar adı ön planda gözüken bir isim olmasa da, AKP’nin en önemli mimarlarından ve Başbakanın danışmanı, Yeni Türk Ceza Kanunu, Yeni Çek Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu tasarılarının hazırlayıcısı bilim kurulunun iki üyesinden biri ve halen YÖK Genel Kurulu Üyesi.

YÖK Başkanvekilliği görevini terk eden Özgenç’in hazırladığı doçentlik tezi üç kez reddedilmiş, 1997 yılında ise kabul edilmişti.

Raporun iddiasına göre Özgenç’in doçentlik tezinin esasını Prof. Dr. Hans Achenbach’ın 1974 yılında yayımlamış olduğu Historische und dogmatische Grundlagen der Strafrechtssystematischen Schuldlehre isimli eseri oluşturuyor.
Özgenç’in doçentlik tezi 132 sayfadan oluşurken, Türk bilim dünyasına bilimsel katkı yaptığı ileri sürülen 50 sayfalık kısmı belirtilen Alman Profesörünün eserinden kaynak göstermeden çevrildiği Eğitim-Sen tarafından YÖK’e iletilen raporda anlatıldı. Ayrıca Özgenç’in doçentlik tezinin ilk bölümünde yer alan 290 referansın 202 tanesinin doğrudan ve sıralı bir biçimde Achenbach’ın eserini takip ettiği de söz konusu raporda ifade edildi.

İlgili kanunlar bilim kurulunda görüşülürken zinanın yeniden suç olarak tanımlanması, devrim yasalarına karşı verilecek suçların ertelenmesi şeklindeki önerilerin sahibi olan Özgenç, 2008 yılının başında geçtiği YÖK başkanvekilliği sırasında ise, üniversite öğretim üye ve görevlilerini zora sokan birçok uygulamaya imza attı. Bunlardan birkaçı, tıp fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinin rotasyonu; meslek örgütlerinin yönetim ve denetim kurullarında faaliyet gösteren öğretim üyelerinin 2547 sayılı Kanunun 38. maddesinde belirtilen görevlendirilmelerinin yapılması gereği 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesine göre istihdam edilen araştırma görevlilerinin, statülerinin aynı kanunun 33/a maddesine göre yapılmasını engelleyen kararlardır. Özgenç’in son icraatı, geçen günlerde TBMM tarafından yasalaştırılan tam gün yasası olmuştu. Kendisine karşı tepkilerin yükselmesi üzerine ise, YÖK denetleme kurulunun yapısında değişikliğin gündemde olduğunu, profesörlük ünvanına sahip ama psikiyatrik bakımdan sorunlu öğretim üyelerinin ders vermelerinin bu şekilde önüne geçileceğini beyan etmiş; YÖK’ün kararlarına karşı seslerini duyurma çabası içinde bulunan araştırma görevlilerini ise koçbaşı olarak nitelendirmişti.

İrticai faaliyet iddiası
Daha önce basına yansıyan bilgilere göre Özgenç’in İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki araştırma görevliliği görevine 1985 yılında son verildi. İddialara göre gerekçe, fakültedeki irticai faaliyetler idi. Daha sonra Konya Selçuk Üniversitesi’nde görev yapmaya başlayan Özgenç, 1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında ona hukuk danışmanlığı yaptı. O dönemde de belediyeye ait şirketlerin yönetim kurulu üyesi olması iddiasıyla bir ceza soruşturmasına uğradığı basına yansıyan Özgenç’in dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a karşı hazırlanan Şemdinli iddianamesinin ardında bulunan kişi olduğu iddia edilmişti.

Eğitim-Sen doğruladı
Konu üzerine görüştüğümüz Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç olayı doğruladı. Raporun kendi kurullarında hazırlanmadığını, raporu hazırlayan bir grup akademisyenin kendilerine ulaştırdığını, kendilerinin de raporu incelediklerini, açıklayıcı ve ikna edici bulduklarını söyleyen Kılıç; kendileri hazırlamamasına rağmen raporu YÖK'e Eğitim-Sen olarak kendilerinin ilettiğini söyledi. Geçen perşembe günü raporu YÖK'e verdiklerini söyleyen Kılıç, YÖK'ten gelen cevabı beklediklerini de sözlerine ekledi.

Çek erken ibraz beraat kararı


Karşılıksız çek üzerinde yazılı vadesinden önce bankaya ibraz edilmiş ve Karşılıksız çıkan çekle ilgili Yeni çek kanunu lehe hükümler uyarınca verilmiş beraat kararı..

GEREKÇELİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ŞİŞLİ 13. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

HAKİM: ELİF EFE 35265
C. SAVCISI: ABDULMELİK PEKER 31451
KATİP: GÜLSÜM ÖZCAN 128012
DAVACI:K.H.
KATILAN: ANADOLU BANK AŞ, Kartal/İSTANBUL
VEKİLİ: Av. AYKUT ERDOĞAN, Cumhuriyet Mah. Silahşor Cad. No: 77 Şişli/İSTANBUL
SUÇ TARİHİ: 05/08/2008 - 01/08/2008 - 26/08/2008 - 16/09/2008
SUÇ: Karşılıksız Çek Keşide Etme
SUÇ YERİ: İSTANBUL/ŞİŞLİ
KARAR TARİHİ: 25/02/2010
Şişli C. Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ile sanık hakkında karşılıksız çek keşide ettiği iddiası ile mahkememizde açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Şişli C. Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ile sanık hakkında karşılıksız çek keşide ettiği iddiası ile 3167 Sayılı çek yasası 16/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.
Yargılama aşamasında, sanığa usulüne uygun çağrı kağıdı tebliğ edilmiş, sanık duruşmalara gelmediği gibi savunma da yapmamıştır.
C.SAVCISI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA
Her ne kadar sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı mahkememize kamu davası açılmış ise de dosya kapsamına, toplanan kanıtlara ve dosya içerisinde bulunan Örneğine göre; şikayet konusu olan çekin keşide tarihinden Önce Ödeme için ilgili bankaya ibraz edildiği çek5941 sayılı çek kanunu 3/8, 5/1, Geçici madde 1/5 maddeleri uyarınca keşide tarihinden önceki çek ibrazı hukuken geçersiz bulunduğu yeni yasadaki iş bu düzenlemenin sanığın lehine olduğu anlaşılmakla; unsurlar itibariyle oluşmayan suçtan sanığın beraatına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur demiştir.
Dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre; 20/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı çek yasası 5/1. maddesinde üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına... aynı yasanın geçici 1/5. maddesinde "31/12/2011 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir hükmü yer almaktadır. TCK'nın 7 maddesi uyarınca zaman bakımından sanığın lehine olan hükümlerin uygulanması gerekmektedir.
Sonradan çıkan yasa hükümleri uyarınca suç olarak belirtilmeyen bir eylemden dolayı sanığa ceza verilmesi mümkün değildir. Suça konu çekin keşide tarihinin 05/08/2008 - 01/08/2008 - 26/08/2008 - 16/09/2008 olduğu, 13/06/2008 tarihinde bankaya ibraz edildiği hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren ve sanık lehine olduğu anlaşılan yasa uyarınca sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığı anlaşıldığından sanığın beraatına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Her ne kadar sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan 3167 saydı yasanın 16/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de yapılan yargılama ve toplanan delillere ve 20/12/2009 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5941 sayılı çek yasası 5/1 5/3 maddesinde belirtilen suçun unsurları oluşmaması nedeniyle sanığın atılı suçtan BERAATİNE,
Yargılama giderinin kamu üzerinde bırakılmasına,
Dair, katılan vekilinin yüzüne karşı; sanığın ve sanık müdafiinin yokluğunda
iddia makamında Cumhuriyet Savcısı Abdülmelik Peker 31451 olduğu halde tefhimden itibaren 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunarak tutanak düzenlenmesi suretiyle Yargıtay da temyiz yolu açık olmak üzere verilen mütalaaya uygun olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/02/2010