Yargıtay 10. Ceza Daire Başkanı; Gül


Karşılıksız çek ve çek davalarına bakan Yargıtay 10. Daire Başkanlığı’na, aynı daire başkanlığı görevini sürdüren Mahmut Gül seçildi.

Refik Dizdaroğlu’nun yaş haddinden emekliye ayrılması üzerine Yargıtay Büyük Genel Kurulunda seçim yapıldı Mahmut Gül Başkanlığa seçildi.

Mahmut Gül, 20 Haziran 1947 Tokat Sulusaray Doğumlu, İstanbul Hukuk Fakültesi’nden 1972 yılında mezun olan Gül, Tokat Hakim adayı olarak mesleğe başladı, Kahramanmaraş, Taşova, Suşehri’nde Hakimlik görevlerinde bulunan Gül, Yargıtay Cumhuriyet savcılığı görevini sürdürmekteyken 21/03/2000 tarihinde Yargıtay üyeliği görevine seçilmişti..

Karşılıksız çek Mağdurlarına hayırlı olması temennisiyle…

ilgili yazılar: Çek Mağdurları ve adil yargılanma hakkı

Çek Mağdurları ve adil yargılanma hakkı

Türkiye’de hukuk sistemin adil olamamasında üç büyük neden vardır.
Kopya kanunlardır,başka ülkelerden taklit edilmiş olması, uzun süren yargılama sistemi, yüksek yargı mensuplarına çok geniş şahsi içtihat kanaati verilmesidir.Türk Hukuk sisteminde,Türk Ticaret Kanunundan kaynaklı Anayasamıza evrensel hukuk kurallarına aykırı olarak borca hapis uygulaması yani karşılıksız çek hapsinden doğan çek mağdurları dramı tek değildir.
Anayasaya aykırı olan birde haciz sistemi sorunu da vardır.
Y.H.G.K. 31.3.2004 tarihli 2004/12/202 esas 2004/196 sayılı kararı açıkça bir Anayasa ve İcra İflas Yasasının ihlalidir.
Anayasamızın 14. maddesinde Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz denmiştir.
Yasa Koyucu, İcra ve İflas Kanunun 79. maddesinde haczi icra memurunun yapacağını belirtmiştir
80. maddesinde icra memurunun yetkilerini ve
81. maddesinde kolluk kuvvetlerinin icra memuruna yardım etme zorunluluğundan bahsetmiştir
82. maddesinde Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar başlığı altında aşağıdaki şeyler haciz olunamaz demiştir.
İlgi kararda ise Gerek İcra ve İflas Yasası'nın 79. maddesinde, gerekse 85. madde ifadesinden ortaya çıkan sonuç, icra müdürüne haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmamıştır.
79. madde kesin bir ifadeyle icra dairesinin haczi yapacağından, 85. maddede belirtilen yasal koşullar altında borçlunun mal ve haklarının haciz olunacağından söz etmektedir.
85. madde sadece, alacaklara yetecek miktarın saptanması konusunda icra müdürüne bir takdir hakkı tanımaktadır.
Eğer haczi icra memuru yapacaksa (İ.İ.K madde 79) haczi yapamayacak olan kimdir? Basit bir mantık ile yola çıkarsak haczi yapamayacak olan haczi yapan kişidir.
Görüldüğü üzere Y.H.G.K Yasa Koyucunun koyduğu yasayı kendine göre bir mantık yürüterek değiştirmiştir.
Anayasamızın 7. maddesi Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir Bu yetki devredilemez ve 11. maddesi Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz ve 14. maddesi Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz demektedir.
Bu maddelerden çıkan sonuç aynı zamanda “hiç kimse kendine yasama yetkisi veremez olmalıdır.
Buna karşılık, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31.3.2004 tarihli kararında "borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek zımnen rıza gösterebilir. Bu durumda borçlu artık, haczedilen bu nitelikteki mal yada hakkından mahrum kalmanın bütün sonuçlarını bilmektedir” hükmünü getirmiştir ve Yüksek yargı kuruluna itiraz yetkisi kimsede yoktur. Borçlunun psikolojisi bozuk, moral olarak çökük, maddi manevi problemler yaşayan biri olduğu göz önüne alınırsa ve özellikle borçlunun (tüm vatandaşlar gibi) devlete ve devlet dairelerine olan güveni göz önüne alındığında yapılan davranış düşünce sınırlarını zorlamaktadır.
Bilindiği üzere kişinin haline münasip tek ev ve kişisel eşyaları haciz olunamayacağı İ.İ.K 82. maddede emredilmektedir karara göre borçlu bu tek evinin haczedilmesine muvafakat verebilir yada zımnen rıza gösterebilir. Akıl ve mantık yolu ile düşünürsek, bunu da İ.İ.K ile birleştirirsek hangi borçlu oturduğu tek evinin %40 değerine satılması ihtimalini göz önüne alarak bu evin haczedilmesine muvafakat verir?
Ülkemiz içinde yasaya aykırı davranışta bulunma hakkı Yargıtay Genel Kurulu eliyle sadece alacaklı ve icra dairelerinde bulunmaktadır ülkemizde bahsi geçenlerin haricinde yasaya uymama hakkı olan başkaca bir kişi yada kurum da yoktur. Görüldüğü gibi devletin bir organı, temel hak ve hürriyetlerin engellenmesine sebep olmuştur ve bu üst düzey bir yargı kurumudur.
Bu hükümle Anayasa ve yasa maddelerine aykırı davranılmaktadır, insanların ihlal edilen hakları şunlardır.
Alenen ihlal edilenler.
Adil yargılanma hakkı, Anayasanın 10. maddesi, Anayasanın 17. maddesinde konut dokunulmazlığı, Anayasanın 21. maddesinde, Anayasanın 35. maddesinde, Anayasanın 36. maddesinde bahsi geçen, Kanun önünde eşitlik hakkı, maddi ve manevi varlık, bahsi geçen konut dokunulmazlığı hakkı, bahsi geçen mülkiyet hakkı, bahsi geçen hak arama hürriyeti..

Karşılıksız çek cezalarında 31.12.2008 tarihinden bu yana sürdürülen cezalık halinin devamı, Türk hukuk sisteminde ne ilktir nede bu yapıyla bir son olacaktır.
Karşılıksız çek cezalarında, kanun hükümlerinin 31.12.2008 tarihinde yitirilmesine rağmen aynı şekilde sürdürülmesi cezaevlerinde bu cezalar yüzünden on binlerce insanın tutuklu kalmasına mazeret olarak ekonomik kaygıların sunulmasının hukuk devletiyle bağdaşacak hiç bir yönü yoktur.
Kanunları bilmemenin bir mazeret olmadığı belirtilebilir bu mazeret bir hukuk devletinde yasaya aykırı bir talepte bulunabilmenin ve yerine getirilmesinin mazereti olamaz.
Devlet mazeret sunmaz.
Yargıdan hala Karşılıksız Çek mağdurlarının uğramış olduğu bu haksızlıkların giderilmesi yönünde bir içtihat beklemeli miyiz?

Yargıtay halkımızın güvencesi konumunda olmalıdır. Yerel mahkemelerin hukuki bir hataya düşmeleri durumunda Halkımızın, bu durumun Yargıtay tarafından düzeltileceğinden ve Yargıtay'ın kesin bir adil yargılama mercii olduğundan emin olması gerekmektedir.
Aynı şekilde yerel mahkemeler de, Yargıtay'ın hatalı bir karar vermesi durumunda, bu hatayı düzeltebilecek; adaletin ve kanunların gerektirdiği hükümde kararlılık gösterebilecek bir adalet anlayışı içerisinde hareket edebilmelidir.
Adalet komisyonunda Milletvekili Avukat Rıdvan Yalçın tarafından hazırlanan borçlunun ev eşyalarının haczinin kapsam dışına çıkartılması amaçlayan yasa tasarısı vardır.

ilgili yazılar: icra iflas Kanununa aykırı davranmak?


icra iflas Kanununa aykırı davranmak?

2008 yılı suç istatistiklerinde İcra Kanununa aykırı davranmak diğer suç toplamlarından fazla, karşılıksız çeke verilen adli para cezaları suç tanımına alınıp istatistik verilerinde yer aldı mı bilmiyoruz?

Suç istatistik bilgileri:

  • Rüşvet 62 (%,0006 )
  • Zimmet 112 ( %,0012)
  • Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma 293 (%,0023)
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma, satın alma 455 (%,0028)
  • Kötü muamele 451 (%,0039)
  • Cinsel suçlar 1.972 ( %,0074)
  • Orman suçları 706 (%,0085)
  • Kaçakçılık 1.492 (%,0118)
  • Hakaret 1.433 (%,0124)
  • Trafik suçları 2.561 (%,0158)
  • Sahtecilik 4.919 (%,0180)
  • Yağma(Gasp) 1.890 (%,0201)
  • Öldürme 3.007 (%,0260)
  • Ateşli silahlar ve bıçaklar ile ilgili suçlar 3.699 (%,0348)
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti 6.319 (%,0353)
  • Hırsızlık 10.935 (%,0638 )
  • Askeri Ceza Kanunu'na muhalefet 6.544 (0,0725)
  • Yaralama 9.256 (%,0809)
  • Dolandırıcılık 15.444 (%,1133)
  • İcra İflas Kanunu'na muhalefet 75.323 (%,56.86)

Toplam: 146,873

Görüldüğü gibi,% 56 ile İcra iflas Kanununa aykırı davranmak en başta!

Karşılıksız çek vermek hangi suç tanımına giriyor?

İlgili bağlantı: Karşılıksız Çek sayısında artış sürüyor

Karşılıksız Çek sayısında artış sürüyor

Karşılıksız çek sayısındaki artış katlanarak sürmeye devam ediyor
Ağustos ayında karşılıksız kalan çek sayısında %43.7 artış görüldü
Merkez Bankası verilerine göre 2008 yılı ağustos ayı döneminde 950 bin 573 adet olan karşılıksız çek miktarı 2009 Ağustos ayı döneminde 1 milyon 366 bine çıktı.
Çelişkili olarak aynı tarihler arasında Mahkemeler tarafından yapılan bildirimlere göre ise Merkez Bankasınca duyurulan yasaklanan çek sayısında ise yüzde 5 lik bir düşüş yaşandı,

Bankalarca Merkez Bankasına yapılan bildirimlere göre, Merkez Bankasınca duyurusu yapılan karşılıksız kaldıktan sonra ödenmiş çek sayısı Ağustos ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,5 artarak 74 bin 235’den 82 bin 40’a çıktı.

Karşılıksız çek sayısında ise Aylık bazda ise %14.7 bir düşüş yaşandı. Ağustos ayında, bir önceki aya göre Merkez Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam karşılıksız çek sayısı yüzde 14,7 azalarak 166 bin 375'den 141 bin 954'e inerken, birikimli karşılıksız çek sayısı yüzde 11,6 yükselerek 1 milyon 224 bin 48'den 1 milyon 366 bin 2'ye çıktı.

Mahkemeler tarafından yapılan bildirimlere göre, Merkez Bankasınca duyurulan yasaklanan çek sayısı yüzde 31,4 oranında azalarak 4 bin 146'dan 2 bin 842'ye indi

ilgili yazılar: Çek Mağdurları derneği gibi sorunlar

Technorati Etiketleri: ,,

Çek Mağdurları derneği gibi sorunlar

Dün Çek Mağdurları Site iletişim bölümümüze bir yazı geldi, sanırım site yorum bölümüne bırakılmak istenen bir yazıydı fakat bloğumuzu yeni gören ve yazı yazmaya çalışan bir çok arkadaşımız gibi yorum bölümü değil de site yöneticileri irtibat bölümüne yazıldı, her neyse sonuçta bu yazı bloğumuza bırakılmak istenen bir yazıydı

bu bizde yazan hukukçu arkadaş çek mağdurlarında yazan cüneyt bey.Ona cevap vermeyin. . iyi niyetli değil birleşmemizi istemeyen .Kötü biri..


Buyurun burdan yakın...
Ben o siteye yazdığım her yazıyı kendi adımla yazdım
Admin ip adreslerine bakabilir, o sitenin sisteminde o özellik vardır hukukçu olarak yazanın hangi şehirden de yazdığını biliyordur sanırım.
Yeni Anayasa sitesinde Hukukcu rumuzu ile yazdığımı ve yazarken Yargıtay'dan Emekli Avukatımın bana söylediklerini aynen aktardığımı çoğu kez de Avukatımın o yazıları yazdığını, fakat oranın denetimsiz bir yer olması nedeniyle, Hukukcu adıyla başka kişilerin yazı yazmaya başladığını ve aslı astarı olmayan yazılar yazıldığı için, insanlar asılsız haberlerle kandırılmaya başladığı ve sitenin sabote edildiği için hukukcu rumuzuyla yazmayı bıraktığımı bir çok arkadaşımız bilir.
ve buradaki amacımın da sadece ve sadece bir araya gelerek ortak bir iradeyle bizlere yapılan bu adaletsizliği yenmek olduğunu sanıyorum bir çok arkadaşımız biliyordur. Mücadelemden ve çizgimden taviz vermemeye çalıştım ve artık bu sorun benim sorunum olmaktan çıktı, bu artık haksızlığa adaletsizliğe uğramış insanlarımızın sorunudur, bu bakış tarzım bu inancım asla değişmeyecek..

Suna hanım
Ön yargılarla karamalarla bu mücadele yürümez, yürütemezsiniz
Asla sizi zan altında bırakmak istemem ama, insanı doğru kılan, toplumun bakış açılarıdır,

Buyurun burada da sizin hakkınızda bir haber var
Siz dernek adına meclise gittiğinizde insanlar yetkililer sizi araştırmayacak mı sanıyorsunuz?
Burada hakkınızda bir haber var..
Bu haberin altına yapılan yorumda hem siyasi bir kişilik sergiliyorsunuz, Ak Partiyi karalıyorsunuz, sonrada Ak Partiden yasa çıkması için görüşmelerde bulunacaksınız
Her ikisinde bir arada olması mümkün mü?
ve en çarpıcı olanı da size karşı yapılan bir yorum, ama yalan ama doğru, insanlar ödeme güçlüğüne düşünce borç ödenmeyince dolandırıcı olabiliyor
Bunu anlarım..
Ama biri çıkıp ta bizi icralarda süründürdü, evimizi de teslim etmedi derse!
ve bu basına yansıyacak boyutta ise!
Sizinle görüşen vekil
Sizinle görüşen bir yetkili
Bu haberi okursa, ve çek mağdurlarına işte mağdur dediklerimiz bunlar derse!
Siz bu vebali gerçekten taşıyabilir misiniz?

Link burada bu linke tıklayarak hakkınızda yapılan yorumları ve sizin yaptığınız yorumlara bakabilirsiniz


ilgili yazılar: Karşılıksız Çek Yasası ve Soru Önergelerine cevaplar





Technorati Etiketleri: ,,

Karşılıksız Çek Yasası ve Soru Önergelerine cevaplar

CUMHURİYET HALK PARTİSİ
GRUP BAŞKANLIĞI


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yazılı olarak cevaplandırması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla,
Abdurrezzak ERTEN
İzmir Milletvekili


Halk arasında 'Çek Yasası' olarak bilinen düzenleme, karşılıksız çek uygulamasını yaptırıma bağlarken suçun ilk kez işlenmesi halinde ağırlaştırılmış para cezası, mükerrer olması halinde ise ağırlaştırılmış cezaya ek olarak 1 ila 5 yıl arası hapis cezası öngörmektedir. Bu durum global ekonomik krizin etkilerinin iyiden iyiye hissedilmeye başlandığı ve vatandaşın kısa ve de uzun vadeli kredi-borç ödemelerim yapamayarak erteleme ya da yemden ödeme planına bağlama gibi çözüm yollarına başvurduğu bir dönemde yüksek sesle dile getirilen pek çok şikayete de konu olmaktadır. Bu bilgiler ışığında;
1) Mevcut düzenlemede öngörülen her bir çek yaprağında yazılı bedel kadar ağır para cezası yaptırımı ile bir arada düşünüldüğünde mevcut borcunu ödeme konusunda aciz içindeki vatandaşın bu para cezasını ödemesi tarafınızca mümkün görünmekte midir? Bunun ayaklan yere basan bir düzenleme olduğu düşünülmekte midir?
2) Sözü edilen suç yasa koyucu tarafından hürriyeti bağlayıcı cezaya bağlandığından ödeme güçlüğü içindeki vatandaşın hapis cezasını çekerken mevcut borcunu nasıl ödeyebileceği düşünülmektedir? Bu düzenlemenin ardında yatan rasyonel temel nedir?
3) Anılan sıkıntılar göz önüne alınarak, yasaya ilişkin herhangi bir değişiklik planı gündeminizde midir? Şayet gündeminizde ise, bu değişiklik ana hatları ile hangi çerçevededir?
4) Bakanlığınızın karşılıksız çek mağdurları ile ilgili herhangi bir af çalışması mevcut mudur?
5) Başka hiçbir alternatif kendilerine sunulmuyorken, vatandaşların ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde insanların sıkıntılarından rant sağlamayı amaçlayan -tefeciler gibi- çeşitli kesimlerin eline teslim edildiği tarafınızca düşünülmemekte midir? Bu anlamda, tarihten ders alıp devlet eliyle ödeme aczindeki vatandaşın durumunun iyileştirilmesine yönelik tedbirlerin alınması sosyal devlet olma gereği değil midir? Bu durum 'Bakanlığınızca nasıl değerlendirilmektedir?


T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Kanunlar Genel Müdürlüğü 30/07/2009

Sayı: B3.0.KGM.0.000.003/1642/3604

Konu: Yazılı Soru Önergesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 25/06/2009 tarihli ve A01.0.GN0.10..00.02.14221 sayılı yazı.

İlgi yazınız ekinde İzmir Milletvekili Abdurrezzak ERTEN tarafından bakanlığımıza yöneltilip yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/8536 Esas No’lu soru önergesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün 39. maddesi uyarınca hazırlanan cevap örneği ilişikte sunulmuştur.


Bilgilerinize arz ederim
Sadullah ERGİN
Bakan

adsız

DAĞITIM
Gereği Bilgi
TBMM Başkanlığına / Başbakanlığa



T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Kanunlar Genel Müdürlüğü

Ceza tayin edilirken 3167 sayılı kanunda çek borcu esas alınırken tasarıda çekin karşılıksız kalan miktarı esas alınmıştır bankaların mevcut sorumluluk miktarı korunmakla birlikte yeni yaptırım sistemine uygun hale getirilmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir.
3167 Sayılı kanun uygulamasında bir tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin kimliği çoğu zaman çek yaprağı üzerindeki bilgilerden anlaşılmamaktadır. Bu nedenle ilgili tacir adına düzenlenen çeke sahip çıkılmamaktadır. Bu durum çekin karşılıksız çıkması durumunda yaptırım uygulanmasına engel teşkil etmektedir. Bu sakıncanın önüne geçilebilmesi için tacir olsun veya olmasın tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin ad ve soyadının çek üzerinde yazılmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Tasarıda ayrıca çek sahibinin gerçek kişi olması halinde kendisi adına bir başkasını açıkça tayin edemeyeceği belirtilmiştir.
Karşılıksız çeklerle ilgili ceza sorumluluğu da Tasarıda yeniden düzenlenmiştir. Suçun karşılığında sadece Adli para cezası öngörülmüştür. Bu ceza 1500 güne kadar adli para cezası olarak belirlenmekle birlikte adli para cezasının miktarı karşılıksız kalan çek miktarından az olmayacaktır 3167 sayılı yasa karşılıksız kalan miktarla sınırlandırılarak hakkaniyete uygun düzenlemeler yapılmıştır.
11.03.2009 tarihinde başbakanlığa sunulan Çek kanun Tasarısı Başbakanlıkça 08.052009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından Adalet Komisyonuna havale edilen Tasarı Adalet Komisyonu gündeminde bulunmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.

Sadullah ERGİN
Bakan

İlgili yazılar: CHP Grup Başkanlığının soru önergesi

Technorati Etiketleri: ,,

delicious.com Etiketleri: , , , ,

CHP Grup Başkanlığının soru önergesi

T.B.M.M
CUMHURİYET HALK PARTİSİ

Grup Başkanlığı

Tarih : 12 /08/ 2009
Sayı : 7/23
No : 9230

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yer alan soruların Adalet Bakanı Sayın Sadullah ERGİN tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygılarımla arz ederim.11.08.2009
Çetin SOYSALİstanbul Milletvekili


Ekonomik krizin etkileri her geçen gün derinleşmektedir. Her gün yüzlerce fabrika kapanmakta, çekler karşılıksız kalmakta ve senetler protesto edilmektedir. Yaşanan kriz nedeniyle pek çok vatandaş borçlarını ödeyemez hale gelmiştir. Esnaf siftah yapmadan kepenk kapatmakta, bunlara eklenen icra İşlemleri zaten sıkıntı içinde olan vatandaşı iyice zora sokmaktadır. Tarafıma iletilen bilgilere göre;2009 yılı itibariyle karşılıksız çek miktarı, 1.225.000 adettir. 2009 yılı İtibariyle dava durumunda olan dosya sayısı ise 110.000 adettir. Yıllar itibariyle toplamda çek kanununa muhalefetten kaçak ve aranan kişi sayısı, 676.000 kişidir. 2009 yılı itibariyle cezaevlerinde bulunan çek kanuna muhalefet suçundan yatan hükümlü sayısı: 65.000 kişidir.
Banka kredileri, vergi borçları, özel ve kamu borçları nedeniyle haciz işlemlerinde Önemli oranda artış yaşanmaktadır. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın yaptığı bir araştırmaya göre 2008 Haziran ayında 1.100 gayrimenkul hacizli iken, 2009 yılının Mayıs ayında bu sayı 2 bin 477'ye çıkmıştır. Bankaların ipotekli kredi olanaklarından yararlanılmasında dahi sorun yaşandığı ifade edilmektedir.
Yaşanan krizle doğru orantılı olarak hacizlerde artış olduğu ortadadır. Bu ekonomik krizin etkilerinin engellenmesi ya da hafifletilmesinde, bu sayede de zor durumda olan vatandaşın bir nebze olsun nefes almasının sağlanması İçin hükümetin gerçekçi bir adım atmadığının en somut göstergesidir.
Bu çerçevede;
1)Son iki yılda icra dairelerindeki dosyalarda ne kadar artış olmuştur?
2)Bankaların yaptığı menkul ve gayri menkullerdeki haciz işlemlerindeki artış oranı ne kadardır?
3)Karşılıksız çekler nedeniyle cezaevinde bulunan kaç kişi bulunmaktadır?
4)Karşılıksız çek nedeniyle çek mağduru olan binlerce kişinin sorunlarının çözümü için bir çalışma yapılmakta mıdır?
5)Gerek banka borçları gerekse özel borçlar nedeniyle pek çok esnaf ve vatandaş önemli mağduriyetler yaşamaktadır. Kredi kartları ile ilgili getirilen düzenlemenin de vatandaşı rahatlatacak somut bir uygulama haline hala daha gelmediği tarafımıza iletilmiştir.
Tüm bunların çözümü için hükümet olarak daha gerçekçi ve radikal çözüm paketiniz bulunmakta mıdır?



Technorati Etiketleri: ,

Milletvekilleri ile yapılan konuşmalarımız

Çek Mağdurları

TBMM açıldı, yol haritamızda belirlediğimiz gibi karşılıksız çek sorununun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet meclisidir, bu doğrultuda sayın vekillerimizle diyaloglarımızı geliştirecek sorunlarımız anlatacak ve sorunun çözüm noktasını vekillerimizle diyalog kurarak geliştireceğiz.

TBMM ziyaretlerimizi bu konuşmalar neticesinde belirliyeceğiz..

Bu anlamda, vekillerle yaptığımız görüşmeler, diyaloglar bize anlattıkları olumlu ve olumsuz düşüncelerini bu sayfaya yazarak çek mağdurlarını bilgilendirmeye çalışacağız. Bizler haricinde vekillerle görüşmelerde bulunan arkadaşlarımız bilgi ve duyumlarını paylaşsınlar..

ilgili yazılar: Başbakanlık İntiharcısı bu kez tetiği çekti

Technorati Etiketleri:

Başbakanlık İntiharcısı bu kez tetiği çekti

Başbakanlık merkez binası önünde başına ve göğsüne tabanca dayayarak intihara kalkışan emekli polis memuru Tuncer Aydın eve yeniden haciz gelmesi nedeniyle bu kez tetiği çekti.

02/03/2009 Tarihinde Bakanlar Kurulu toplantısı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık Merkez Bina’ya gelişinin beklendiği sıralarda, Ardahan doğumlu 50 yaşındaki emekli polis memuru Tuncer Aydın bina önüne gelerek, yetkililerle görüşmek istemiş ancak muhatap bulamayan emekli polis Tuncer Aydın, üzerindeki iki tabancadan birini kafasına, diğerini de göğsüne dayayarak intihara kalkışmıştı. Korumaların ikna çabaları sonucu silahlarını indiren emekli polis Tuncer Aydın’ın borçları yüzünden bunalıma girdiği ve eylemi öncesinde ailesine intihar mektubu bıraktığı, Aydın'ın mektubunda, Çaldığım bütün kapılar yüzüme kapandı. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Devletimiz bizi ölüme terk etti bize de şerefimizle ölmek düşer diye yazmıştı.

ekonomik kriz

Tuncer AYDIN

Tuncer Aydın 2005 yılında girdiği kooperatifin, evlerini teslim etmemesi nedeniyle borca girdi, borçlarını ödemek için emekli olduğu ancak yine de ekonomik sorunlarını çözemedi. Evli 3 çocuk babası Aydın evine borçları nedeniyle icra gelmiş bunun üzerine bunalıma giren Aydın, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne dilekçeyle başvurarak sıkıntılarını dile getirmişti. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Serim imzasıyla kendisine gönderilen yazıda ise Aydın’a kaymakamlığa müracaat ederek sorunlarını çözmesi söylenmiş, Kaymakamlığa yaptığı başvuru da olumsuz sonuçlanan emekli polis memuru Tuncer Aydın’ın Başbakanlığa da başvurarak yardımcı olunmasını istediği, Başbakanlık İletişim Merkezi Daire Başkanvekili İhsan Sarıkoca imzasıyla Aydın’a gönderilen mektupta, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne yapmış olduğunuz müracaatınız incelenmiş olup, talebiniz ile ilgili olarak yapılacak bir işlem bulunmamaktadır denilmişti, bu müracaatlara rağmen, evine icra gelmesi üzerine ailesine mektup bırakarak Başbakanlık önünde göğsüne tabanca dayayarak intihar etmek isteyen Aydın, Başbakanlık Koruma Müdürü Mehmet Yüksel tarafından iş sözü verilerek ikna edilmişti.

Ancak söz verilip te kimsenin kapısını çalmadığı Aydın evini icra memurları çaldı, verilen tüm sözlere rağmen evine gelen icra nedeniyle bir kez daha bunalıma giren Aydın, göğsüne dayadığı silahı bu kez ateşledi. Eşi Şahsi Banu Aydın tarafından hastaneye kaldırılan emekli polis Tuncer Aydın, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Allah (c.c.)Rahmet Eylesin…

ilgili yazılar: Ekonomik kriz ve karşılıksız çek hapsi

Technorati Etiketleri: ,,

Ekonomik kriz ve karşılıksız çek hapsi

Ekonomik kriz olmasaydı, yeni çek kanun tasarısı kanunlaşmıştı ve bu yeni yasada karşılıksız çeklere verilen hapis cezaları olmayacaktı.

Bu sözler Adalet Komisyonu başkanına aittir.

Yaşanan bir ekonomik kriz var, karşılıksız çeklere verilen hapis cezaları kaldırılması kriz içinde kriz yaratır gerekçesiyle, ekonomi kurmayları yasaya şimdilik dursun, önümüzü görelim sonra değerlendirelim dediler ve bekliyoruz.

Ekonomi kurmayları, sorunun farkında, cezaların can yaktığının farkında ama krizi tüm şiddetiyle yaşayan Türkiye, kriz içinde krizi kaldıramaz!!

  • Esnafı cezaevine atmak, krizin çözümü mü vekilim,
  • Piyasadaki çekler ödenmez.
  • Esnaf, karşılıksız çeke hapis cezası var diye mi çeklerini ödüyor?
  • Kısmen evet!
  • O zaman karşılıksız çek nedeniyle cezaevinde olan esnaf, gerçekten ödeme imkanı olmadığı için cezaevinde, borcunu ödesin diye bir yaptırımla özgürlüğünü elinden almışsınız ve bu borcun ödenemeyeceğini de biliyorsunuz, çünkü para yok, bu yaptırımın anlamı nedir o zaman!
  • Bu Adaletsizliğin farkındayız biz değil konuyla ilgili tüm şahıslar bunun farkında inşallah Ekimde tüm bu sorunları düzelteceğiz.
  • Ekimde bu yasa cezalara devam şeklinde çıkma ihtimali nedir?
  • Bu mümkün değil..
  • Nasıl olacak, hem kriz var, çek mağdurlarının yaşadığı bir dram var, ekonomik kriz var gerekçesiyle yasada iyileştirme olamıyor, ekimde ne değişecek?
  • Haziran ayında piyasalarda yüklü miktarda teminatsız çek vardı, bu ay itibarı ile bu oran büyük miktarda düştü, risk eskisi gibi büyük değil.
  • O zaman Yasada cezaların kaldırılması önünde büyük bir engel yok demektir bu.
  • Ekonomi kurmayları ekim ayında bunu değerlendireceklerdir, şimdiden bir şey söylemek zor..

Bizler hep ekonomik kriz, karşılıksız çek ve verilen hapis cezalarını tartışılır hale getirdi dedik, sayın vekilde ekonomik kriz nedeniyle bu saçma sapan yasa halen yürürlükte kaldı diyor.. '2008 yılında cezasız olarak çıkması gereken yasa, 2008 yılında baş gösteren Küresel Krizin etkisi nedeniyle askıya alındı, kriz içinde yeni bir kriz yaşanır korkusu var..

Bunun anlamını ve mantığını öne sürülen gerekçeleri siz değerlendirin….

ilgili yazılar: Karşılıksız çek gibi derin mevzular

Karşılıksız çek gibi derin mevzular

Karşılıksız çeklere uygulanan hapis cezaları Avrupa insan hakları sözleşmelerine aykırıdır ve bu kural anayasamıza da eklenmiştir.

Borç için hapis yasağının Anayasaya eklenmesiyle birlikte mevzuatımızda yer alan bazı suçların bu hükme aykırı hale gelip gelmediği tartışılmaya başlamış bu tartışmalara sebep olan suçlardan biri ve belki en çok gündemde kalanı 3167 Sayılı Çek Kanununda bağımsız bir suç olarak düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçu ve bu suç karşılığında uzun süre uygulanmış olan hapis cezası olmuştur ve bu uygulama sayıları yüzbinlerle ifade edilen çek mağdurlarının oluşmasına sebebiyet vermiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No’ lu Protokolün 1. maddesinden aynen alınmış olan bu kural bir kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getiremediği için özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı bunun insan özgürlüğüne ve onuruna aykırı olacağı düşüncesine dayanmaktadır.

Yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüklere aykırılık nedeniyle özgürlüğün kısıtlanması yasağı (borç için hapis yasağı) 4709 Sayılı Kanunun 15. maddesinin son fıkrası ile Anayasamızın 38. maddesine eklenmiştir.

Gerçekten Çek Kanunu temelde özel hukuk alanında karşılıksız çek keşide etmekten kaynaklanan bir borcu eylemi dolandırıcılık ve benzeri bir suç da oluşturmayan keşidecinin sırf çekten doğan borcunu ödemesini sağlamak için özgürlüğü bağlayıcı ceza yaptırımı öngören bir hüküm getirmiştir.

Diğer taraftan özellikle Alman Hukukundaki düzenlemelere ağırlık verilmek suretiyle karşılıksız çek keşide etme suçu ile ilgili hükümler Yeni Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmiş ve bu fiilin hangi koşullarda ve ne tür bir yaptırımla karşılanabileceği konusunda çekin niteliği de göz önünde bulundurulmak suretiyle bazı önerilerde bulunulmuştur.

Söz konusu Anayasa değişikliğinden sonra 3167 Sayılı Kanunda da bu hükme paralel olarak bir değişiklik yapılması gerektiği yönünde görüşler ortaya atılmıştır hatta Çek Kanununun yürürlüğe girdiği ilk günlerden itibaren karşılıksız çekin hapis cezası ile cezalandırılması eleştirilmiş ve bu yaptırımla ceza hukukunda çağdışı kalmış bulunan "borç için borçlunun hapsi" sistemine geri dönüldüğü haklı olarak ileri sürülmüştür.

Bu arada Anayasa Mahkemesi karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkin olarak 3167 Sayılı Kanunla öngörülmüş olan hapis cezasının Anayasaya aykırı olmadığı yönünde karar vermiş ancak daha sonra 4814 Sayılı Kanunla ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi gerekçe gösterilerek suç karşılığında öngörülen hapis cezası suçu ilk kez işleyenler bakımından kaldırılmış ve çek bedeli kadar adli para cezası öngörülmüştür ancak tekerrür halinde hapis cezası uygulanmaya devam edecektir.

Burada dikkati çeken husus her ne kadar hapis cezası kaldırılmış dahi olsa suçun halen ceza hukuku alanında bulunan bir yaptırımla cezalandırılıyor olmasıdır.

İlgili Bağlantı : http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/sayin-cumhurbaskanimiz.html

Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ

Tarih : 13 Ocak 1898 Perşembe
Ülke : Fransa
Gazete : L'Aurore Gazetesi
Yazar : Emile Zola
Makale : “J.Accuse..!” (Tam Sayfa)
“Suçluyorum..!” veya “İtham Ediyorum..!” Başlıklı,
Emile Zola’nın Fransa Cumhurbaşkanı Felix Faure’ya yazdığı açık mektuptur..
Konusu : Tarihe Dreyfus davası olarak geçen bir dava..
Emile Zola, Fransa Cumhurbaşkanı Felix Faure’ya yazdığı bu açık mektup ile; Yahudi kökeninden dolayı casuslukla suçlanarak mahkum olan Yüzbaşı Alfred Dreyfus' ün suçsuz olduğunu dile getirmiş, Yargıda ve Ordunun içinde dönen dolapları anlatmıştır..
Bu açık mektup insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir.. Dönemin siyasal ortamı sağcı ve aşırı milliyetçi güçlerin etkisinde ve Fransız ordusunda artan Yahudi düşmanlığı içinde, heyecanlı geçen siyasal bir dönemdir..

İşte bu ortamda (kendisi de bir Yahudi olan) Emile Zola, büyük bir cesaret isteyen bu tarihi yazısıyla büyük bir tartışma başlatmış olmakla sorgulayıcı entelektüel (aydın) tavrının ortaya çıkmasının öncüsü olarak kabul edilmektedir..
Emile Zola, devamında “Gençlere Mektup” veFransa’ya Mektup” başlıklı iki yazı daha yazmıştır.. Zola’nın bu coşkun yazılarından iki cümleyi aşağıya almak istiyorum..
“..GERÇEĞİ söyleyeceğim, yoksa gecelerim orada işkencelerin en korkuncu içinde işlemediği bir suçun cezasını çekmekte olan bir SUÇSUZUN HAYALETİYLE dolup taşacak..”
“..GERÇEĞİ GÖMMENİZ BOŞUNA.. GERÇEK TOPRAĞIN ALTINDA DA YOL ALIYOR.. Bir gün her yandan ve öç bitkileri olarak fışkıracak..”
..Epeyce gergin süren tartışmalar sonucunda GERÇEK ortaya çık(arıl)mış ve Alfred Dreyfus serbest bırakılmış, görevine geri döndürülmüş hakları ve itibarı iade edilmiştir..HUKUK GALİP gelmiştir..
…….
111 yıl önce Fransa’da yaşanmış Dreyfus davasının içeriği bizi direkt ilgilendirmez elbet.. Ama HAKSIZ BİR MAHKUMİYETE karşı yürütülen HUKUK MÜCADELESİ bu cihetiyle bizleri ilgilendirir..
Keza; GERÇEĞİN ve MASUMİYETİN, eninde sonunda ZULME ve HAKSIZLIĞA karşı muhakkak galip geleceği tüm adaletsiz, hukuksuz kişi, kurum ve devletleri ilgilendirmelidir, ilgilendirir..
111 yıl sonra Ülkemizin haline bakıyorum..
111 Yıl sonra ben de, aşağıda yazdığım ADALETSİZ ve İNSAFSIZ bir zulüm ve haksızlık nedeniyle Ülkemin İdarecilerini;
İTHAM EDİYORUM..!, AYIPLIYORUM..!, KINIYORUM..!

Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ,
Mektubumuzda sizi muhatap aldık zira, siz; tüm ülkemizin ve sistemin (devletin), hepimizin (cumhurun) başısınız, başkanısınız.. Böylelikle sizi muhatap almış olmakla tüm yetkilileri muhatap almış oluyoruz aslında..
Ticaretimizden doğan salt bir alacak-verecek meselesinde İİK denilen bir kanun varken, ilaveten çağ dışı bir ceza maddesi ile haksız yere mahkûm edilip hapis yatırılan/yatırılacak olan;
Pek çok arkadaşımız ve kendi adıma..
Bizlere reva görülen alçak, adi bir suç ile suçlanmaya ve hapis cezasına, mağdur bir vatandaş olarak isyan ve itiraz ediyorum..
Başta sizi, Başbakanımızı, Siyasetçilerimizi, Yargıçlarımızı, Yöneticilerimizi ve tüm sorumluları;
İTHAM EDİYORUM..! AYIPLIYORUM..! KINIYORUM..!
Düşünseniz bir, nasıl bir ayıp içindesiniz..
Bir düşünseniz, ne kadar da zalimsiniz..
Prof.Dr. Hayri DOMANİÇ hoca; bu, çağdışı, insan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan yasa ve zihniyet için “ZALÛMEN CEHÛLA” tabirini kullanıyor..
Evet; “İnnehû kâne zalûmen cehûla..”
Meâlen; (kimi) insanlar cahil ve zalimdirler..
Açıkça bir ADALETSİZLİK var, açıkça bir ZULÜM var.. Ve siz bunu DERT ETMİYORSUNUZ..
Bunun için ben de;
Sizlere zerre miktarı saygı duymuyorum..
Ve sizlerden de korkmuyorum..
Daha bize ne yapacaksınız ki.. Ne yapabilirsiniz ki..
DİZLERİMİZİN ÇÖZÜLMÜŞ BAĞINA RAĞMEN,
BÜKÜLMÜŞ BİLEĞİMİZE..
EĞİLMİŞ BAŞIMIZA RAĞMEN..
BURUK FAKAT, KOCAMAN BİR YÜREĞİMİZ VAR BİZİM..
TERTEMİZ BİR DE ALNIMIZ..
Siz Ey! Devlet Erkanı!..
Talihsiz yazılmış ALIN YAZIMIZIN kirletemediği..
TERTEMİZ ALNIMIZA,
KARA BİR LEKE ÇALAN, sizleri;
İTHAM EDİYORUM, AYIPLIYORUM, KINIYORUM..
Bu çağdışı, insani olmayan ceza uygulamanız ile
Kanamakta olan yaralarımızı daha da kanatmaktasınız..
Acılarımız, çilemiz yakıyor bedenimizi,
SEFİL BİR HIRSIZ..
ADİ BİR SUÇLU gibi cezalandırılmak,
Ağrımıza gidiyor, gücümüze gidiyor, kabullenemiyoruz..
Ama biliniz ki, TERTEMİZ ALNIMIZA..
ÇALDIĞINIZ BU KARA..
Ne size bir fazilet, ne de yönettiğiniz Devletimize..
Bir değer, bir şeref kazandırmayacaktır..

İİK’nundan arta kalan, haczedilmemiş bir varlığımız mı kalmış, devlet olarak ulaşamadığınız (İsviçre bankalarında) zulalarımız, gizli kaynaklarımız mı var bizlerin..?
Gizlenmiş, kaçırılmış paraları, servetleri olanları bulun ve cezalandırın böylelerini..
Ülke kaynaklarını ‘kaymak’ gibi hortumlayanlar bizlerin arasında bulunmaz..
Bizler, KÜÇÜK İŞ SAHİPLERİ ve KOBİLER bu ülkenin IRGATLARIYIZ..
KOL GÜCÜMÜZ NE İSE SERMAYE GÜCÜMÜZDE ODUR..
Ve Ülkemizdeki sistem bizlerin kafa kaldırmalarına göre değil, kafalarımızın ezilmesine göre düzenlenmiş, dizayn edilmiştir..
Ülkemizde var olan düzen, güçlüler adına ve yararına işlemektedir ve onların çıkarı, mutluluğu için her şey yolundadır, kurallar kanunlar adına uygundur..
BİZ GÜÇSÜZLERİN HALİ İSE ZATEN PERİŞAN İDİ..
Gidip bir bakın Anadolu’muza hiç birisi bizlerden farklı değiller..
Sırat köprüsünden aşağıya düşmemek için çırpınıyorlar..
Direnemiyorlar, nafile; bir bir de düşüyorlar..
Bizi neler beklemişse onları da aynı şey bekliyor..
Zavallı küçük işletmeler, zavallı küçük esnaf, tüccar, kurbanlar..
Çektiklerinizi ben biliyorum, ama siz hala başınıza neler geleceğini tam bilmiyorsunuz..
Biz güçsüzlerin TEHDİT, TAZYİK ve EZİYET edilmesi, güçlülerin lüksü için çıkarılmış bir zulüm yasası ve hapislik var daha sırada..
“Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib
Kanun-i ceza acize mi has demektir..”

“Öde! Ödemezsen doğru hapse” diyen bir devleti, tasavvur edemiyor aklım..
Ödeme gücü, imkanı, var olup ta ödemeyen ALÇAKTIR, NAMERTTİR, ŞEREFSİZDİR..
Gizleyen, kaçıran DÜZENBAZ, HAYSİYETSİZ bir kimsedir zaten..
Ya BEŞ PARASI YOKSA ki yok, ne olacak şimdi..?
BU İHTİMAL SİZİ TEDİRGİN ETMİYOR MU?
Böyle bir insaf eksikliğinden RAHATSIZ OLMUYOR MUSUNUZ?
Düşünseniz mutlaka olursunuz..
Düşünmüyor, aklınıza bile getirmiyorsunuz..
Böylece bypass ettiğiniz vicdanlarınızdan da kurtuluyorsunuz..
Bilmez misiniz, böyleleri hapis gibi bir durumla karşılaşmamak için ‘dümenlerini’ baştan kurmuşlardır..
Bu uyanıklar, bizim gibi saf saf kanının son damlasına kadar varını yoğunu ortaya koymazlar, bile bile çek-mek imzalamazlar..
Nedir elimizden gelen, daha ne yapmamızı istiyorsunuz bizden..?
Bir ONURUMUZ, bir de, masumiyetimize olan İNANCIMIZ kaldı elimizde..
Geri kalan her şeyimizi kaybeden gariban vatandaşlarız biz..
İşimizi, gücümüzü, kredimizi, itibarımızı, çalışanlarımızla birlikte büyükçe bir ailemizi yitirmiş..
Kadersiz, bahtsız insanlarız biz..
(Diyelim ki) Zengindik, iş sahibi idik, oysa şimdi ise fakr-u zaruret içine düşmüşüz..
Kendi dünyamızda, yalnız, tek başımıza kalmışız..
Maişet derdindeyiz hatta..
Üstelik sizden (medeni ülkelerde olduğu gibi) bize sahip çıkmanızı da istemiyoruz..
Ne yapalım ki, siz (devletimiz) daha oralarda değilsiniz..
İşte bizim acı hikayemiz bu şekilde..
Eşimizden çocuklarımızdan göz yaşlarımızı gizleyerek akıtıyoruz içimize, daha fazla üzülmesin onlar diye..
Oysa sizler; kanunlarınızla ve kanun adamlarınızla hala bir ECEL gibi peşimizdesiniz bizim..
Yazıklar olsun (ADALETSİZ) kanunlarınıza..
Yazıklar olsun (ACIMASIZ) sisteminize..
Yazıklar olsun (TERAZİSİZ) adaletinize..

Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ..
Size hiçbir surette hak verecek durumda değiliz..
Hiç haklı da değilsiniz zaten..
Koca bir Ülke, koca bir Cumhurbaşkanı, kocaman kocaman İdareciler..
Ve koca koca sorunlar.. Devlet işleri.. Protokoller, davetler, seyahatler..
Yoğun, çok yoğunsunuz değil mi?
Bu kadar önemli(!) işlerinizin arasında bizi mi duyabilirsiniz ki..?
Bir-iki (değil, binlerce) vatandaşın ağlayıp sızlaması nedir ki?
Bakmayın siz;
“Bir tek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yapılan bir tehdittir..” demiş, Montesquieu.

Öylesine bir laf işte...
Devletimizin büyüklüğü ve azameti korunsun yeter ki, değil mi?
Yeter ki devletimize zeval gelmesin, “Kalan sağlar bizimdir..” mezhebine, meşrebine göre bir veya binlercesi, sıradan(!) İNSANIN ne önemi var?
Anlaşılıyor ki siz tam da böyle düşünüyorsunuz..
Hatta kim bilir, belki de hiçbir şey düşünmüyorsunuz..
Umurunuzda bile değiliz..
Peki, bu kadar pür telaşınız ne için..?
Yoksulların, kimsesizlerin, düşkünlerin..
Bahtsızların, mutsuzların, umutsuzların, çek mağdurlarının..
Hepsinin birden feryatlarını duyamaz mısınız, duyamıyor musunuz..?
Çözeceğiniz sorunlara asır mı lazım..? Daha birkaç nesil, pek çok insanımız heder mi olmalı..?
Hadi bir koca karı, su dolu tencereyi kaynatarak, avutsun açlıktan ağlaşan çocukları bir müddet daha..
Ömer, nasılsa bulacaktır kendilerini diye..”
Ömer mi kaldı ki bu çağda oysa..
Heyhat! Vazgeçtik Ömerden, peki devletimizin bizzat yaptığı zulmü kime şikayet edelim..
Bizler ki, her birimiz, çoluk çocuğumuzun maişeti için,
Onlarca çalışanlarımızın, kimimiz müstahsillerimizin maişetleri için..
Ne çabalar gösterdik.. Kimimiz 5, kimimiz 10 yıl, 30 yıl..
Ama olmadı..
Ülkemizin denizleri fırtınalı..
Azgın dalgalarına, kar ve borasına karşı koyamadık..
Direnemedik, takatsiz kaldık ve battık, yorgun teknemizle..
Hatıralarımızla, acılarımızla yalnızız şimdi..
Söyleyin..
Nerde suç, kim suçlu..
Ne suçu, Ne cezası..
Felek kesmiş zaten bizim cezamızı, hem de iki kere..
Bu acayip düzende devrilmekmiş, yıkılmakmış cezamızın İlki..
Diğeri ise; devrilenin, düşenin, yıkılanın..
Devrildiği, düştüğü, yıkıldığı yerde bile yaşamasına imkan tanınmayan bir kanun devletinde İŞ YAPMIŞ olmamızmış..
Lakin..
Allah’ta, kulları da (ileri memleketlerdeki kulları mesela) biliyor ki böyle bir suç yok, olmaz..
Borçlu olmanın neresi suçtur.. (Çek mi dediniz.. Ne’ olmuş ‘çek’ olmuş ta.. Biz onu senet biliriz ve vadeli senettir gerçekte..)
Fakat siz, Allah’a karşı bile ‘İNAT’ içindesiniz..
Belki, Yüce Allah bizlere bir fırsat verir de yeniden hayat bulabilirdik..
Allah’ın vereceği, verebileceği bir şansı, bir lütfu, rızkı bile Allah’a ‘İNAT’ yaparak yok ediyorsunuz..
Biliniz ki; ALLAH İYİ DEMEZ”, kendisiyle ‘İNATLAŞAN’ böylesi yöneticilere, böyle şefkatsiz, insafsız bir ülkeye..
Bir düşünün, bir ‘mü’min’ kişi bunun aksini söyleyebilir mi?
Herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.. Aristoteles
Sakın ‘alacaklıların durumu ne olacak’ demeye kalkmayın..
Normal bir yüzü kızartacak uygulamanız var orta yerde..
Hapisle tehdit ederek kaç kuruş aldınız da kaç kuruşunu verdiniz alacaklılarımıza.. Sıfır..
Hiç açmayın bu konuyu..
Kaldı ki İİK var (ve tabiî ki var)..
Hele ki İİK olmasın yine de böyle bir gerekçe tam bir tuzaktır..
TAM BİR ALDATMACA..
Yakışıyor mu sizlere? Yakışıyor mu devletimize?
Suçlu olan biz değiliz..
Sizlersiniz..
ÇÜNKÜ BİZİM BATAN MUTEVAZI TEKNELERİMİZ..
GÜVENLİ LİMANLARDA, GÜVENLİ SULARDA DEĞİL,
SİZLERİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ BİR ÜLKEDE,
O ÜLKENİN FIRTINALI, TEHLİKELİ KARA SULARINDA BATTILAR..
Sizler asıl böylesine ağır bir vebali taşıyorsunuz..
Sizler bunun hesabını veriniz önce..
Geçekte bir suç varsa suçlu sizlersiniz ..
Ve biliniz ki hem suçlu, hem çok zalimce bir ayıbın içindesiniz..
Bizler dara düşmüş imdat derken..
Sizler hala bizi vicdansızca, hukuksuz, hatta kanunsuz mahkum ediyorsunuz..
Sizler adalet ve hakkaniyet gözetmiyor, sadece bir takım kararlar veriyorsunuz..
Ne yazık ki çok yanlış ve haksız kararlar veriyorsunuz..
İşte bu yüzden “toplumların kurtuluşu da, helak ve fesatları da siz bilginlerin, yargıçların ve ümeranın elinden olur..”
KÖTÜ BİLGİNLER OLMASAYDI, HİÇ KÖTÜ YARGIÇLAR OLUR MUYDU?
KÖTÜ YARGIÇLAR OLMASAYDI ÜMERA DA ZALİM OLMAZDI, OLAMAZDI..
Kadılar zalimlere fırsat vermezdi bir zamanlar bu topraklarda..
Lakin, zalimler kadı olmaya başlayınca, zulüm aldı yürüdü..
Kanunlarınız da, kanun adamlarınız da, kanun yapıcılarınız da bilsinler ki;
Suçlu olan sizlersiniz..
Bizler, çek mağdurları, sadece talihsiz, çaresiz bir ‘borçluyuz’ ve bundan dolayı da çok ama çok üzgünüz..
Siz bunu bile anlamıyorsunuz..
Bir düşkünü, bir yıkılmışı, (bıraktık sahip çıkmayı..)
Hapse, zindana atmak..
NE OKUMUŞA
NE CAHİLE
NE HUKUKA
NE ADALETE
ASLINDA HİÇ BİR ŞEYE SIĞMAZ..
ÇÜNKİ;
BU İNSAF EKSİKLİĞİ..
İNSANLIĞA DA, ADAMLIĞA DA SIĞMAZ..
İşleri tıkırında giden dışarıdaki siz; 'NAMUS-U BÜTÜNLER', içeri girip çıkmış birisine burun kıvırıp geçiyorsunuz, ama siz ey 'NAMUSU-BÜTÜNLER'; bir bataklığa saplansanız, içeri girip çıkmış birisi sizlere daha onurlu davranır.."Malcolm X
Anlayın artık..
Ümidimizi bitirmeyin..
Zulmünüzü derhal bitirin..
Bu yasa zaten, hukuki değildi,
İnsani değildi..
Ahlaki bile değildi..
Üstelik şimdi,
Yasal da değil..
Delik deşik..
Berat veren çok hakim var.. Önleri tıkanıyor..
Sona erdirin bu rezaleti..
Sona erdirin bu ayıbı..
Aksi takdirde bu kabile yasasından dolayı sizleri; her yerde, her platformda ve her hâlükârda;
İTHAM ETMEYE..
AYIPLAMAYA..
KINAMAYA..
.. devam edeceğiz..
Biz TÜKENİRSEK, biz BİTERSEK davamızı, çocuklarımız sürdürecek,
HAYALETLERİMİZ, ne kadar korunsanız da atmosferinizde hep dolaşacak..
MASUMİYETİMİZ, yer kalmamış mahpus damlarınıza sığmayacak, mahkemelerinizin tozlu raflarına sıkıştırılamayacak..
Ve ADALET mutlaka tecelli edecek, bu çağdışı TEHDİT, TAZYİK ve EZİYET yasalarınız çok yakın bir zamanda ortadan kalkacak..

Murat YALÇIN

İlgili bağlantı: http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/geldigimiz-nokta.html

Technorati Etiketleri:

Geldiğimiz Nokta

Derler ki; gideceğimiz yere, varacağımız hedefe ulaşmak için çıktığımız yolculuğa ve bu sırada yolculukta yaşadıklarımıza pek dikkat etmeyiz, gereğince değerlendirmeyiz.. Oysa, hedefe ulaştıktan sonraki hayatımızda artık ulaştığımız hedefimiz geride kalmıştır, fakat bütün anılarımızı fazla dikkat etmediğimiz, değerlendirmediğimiz nice hatıralarımızın yaşandığı ‘yolculuğumuz’ oluşturur..

Hepimiz, bir an önce gelmesini şafak sayarak beklediğimiz terhis gününü değil, askerlik arkadaşlarımızla ve eğitiminden nöbetine askerlik anılarımızla yaşarız..

Can feda edeceğimiz ‘yâre kavuşma’ yani ‘vuslat’ gününe erdikten sonra sevda şiirlerimiz, buluşmalarımız, el ele tutuştuğumuz ‘yavuklu’ günlerimizle sevgimizi besler koruruz..

İşte bizler; bugün bir HEDEF için BİRLİKTE bir yola çıktık.. Hedefimiz bizim için hayati önemde, ancak; yolculuğumuzun da bir o kadar dikkate değer ve önemli olması gerekir..

Aslında geldiğimiz noktadan önce nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu kısaca hatırlamak yararlı olur kanaatindeyim..

Muhakkak ki hepimizin farklı farklı çöküş hikayeleri vardır.. Kimimiz bir küçük ekmek teknesini’ kaybettik, kimimizin hareketli itibarlı ticarethanesi, imalathanesi, fabrikası kapandı..

Dünyamızı ve tabiatıyla ülkemizi de kuşatan yerli ve küresel sermaye gücünün tanzim ettiği piyasalar; güçlülerin çıkarlarına çalışan güçsüzleri aradan çıkaran (asimetrik) bir ekonomik kavgaya dönüştü.. Helalinden, alın teri ile çalışan biz güçsüz küçük esnaf, ticaret erbabı , mütevazı işyerlerimiz, KOBİ’lerimizle bu denli güç sahiplerine daha fazla dayanamadık daha fazla direnemedik ve diz çöktük..

Şimdi acılarımız içimize sığmaz halde, nefesimizi kesik kesik alarak enkazımızdan çıkmaya çalışıyoruz.. Aslında güçlülerin çıkarlarına uygun hale getirilmiş kirli bir düzen, küçük lokmalarımızı ellerimizden toplayıp bizi aç bırakmaya ve neslimizi tüketmeye niyetlenmiş.. Oysa büyük balıklar daha adil davranıyorlar.. Küçük balıklar varlıklarını hep devam ettiriyorlar, sayıları hiçbir zaman eksilmiyor..

Aç kalalım, katlanalım ama HİÇ OLMAZSA ÖZGÜR OLALIM..

AMMAA! İnanması mümkün değil,

DEVLETİMİZ, biz güçsüzleri koruması gereken DEVLETİMİZ, bizatihi kendisi bizleri İĞFAL ediyor.. TEHDİT, TAZYİK ve TAHRİP ediyor.. HAPSEDİYOR.. Madem BORÇLUSUN, o halde CANLI kalamazsın, CANIN CEHENNEME!.. KARA ZİNDANA diyor..

Hepimizi yakan alev bu, derilerimiz eridi, etlerimizin üzerinden derilerimiz sıyrılmak üzere.. 1.derece yanıklarımız yaşamımızı tehdit ediyor.. YÜREĞİMİZ YANIYOR..

BİZİ YANGINIMIZ BULUŞTURDU

İşte hepimiz bu yangından çıkıp İMDAT çığlıklarımızla sağımıza solumuza koştururken..

BİRBİRİMİZİ BULDUK.. BİRBİRİMİZE SU SERPTİK.. YARALARIMIZA KARŞILIKLI ÜFLEDİK..

Yüksek ateş ve ısı nasıl değersiz bir metali çelik haline getiriyorsa (ki bu bir hikmettir) biz insan oğlunu da çektiğimiz acılar daha olgun ve daha kamil insan haline getirir..

Biliyorum bir araya gelip GÖZYAŞLARIYLA BİRBİRLERİYLE KUCAKLAŞMAK, DOST OLMAK isteyen pek çok KADER ARKADAŞIMIZ var.. Daha şimdiden MAHPUS ARKADAŞLIĞI başladı aramızda..

HEPİMİZ HİSLİ BİR İSYAN İÇİNDEYİZ ..

İSYANLARIMIZ MASUM..

İSYANLARIMIZ HAKLI..

İSYANLARIMIZ AHLAKLI..

Masumların isyanı, masumların haklılığı ve masumların ahlakı..

Sonunda MASUMLARIN GÜCÜNÜ ORTAYA ÇIKARDI..

GÜÇLENDİK..

GELDİĞİMİZ NOKTA işte burası idi..

Fakat şimdi, maalesef biraz ENDİŞELİYİM.. Neden mi ? Çünkü ;

MASUMİYETİN ASALETİ olmalıdır..

MASUMLARIN SÜKÜNETİ olmalıdır..

MASUMLAR garip bir YARIŞ içinde olmamalıdır..

HİÇ BİR MASUM diğer masum arkadaşının SİNİRİNİ bozmamalıdır..

HİÇ BİR MASUM diğer masum arkadaşının ZİHNİNİ bulandırmamalıdır..

HİÇ BİR MASUM diğer masumlara rağmen kendi MEZHEBİNİ kurmamalıdır..

HİÇ BİR MASUM diğer masumlara rağmen kendi MEŞREBİNİ dayatmamalıdır..

Ve HİÇ BİR MASUM özgürlüğümüzün üzerinden HESAP yapmamalıdır..

TARTIŞMAKTAN, ATIŞMAKTAN, YARIŞMAKTAN uzak durmalıdır..

Çünkü,

Çünkü,

Çünkü; bence, BİR MASUMA HERKES HAK VERMELİDİR..

Bana hak verenler de var demesi yetmez, onu haklı kılmaz..

Değil üç beş, bir arkadaşımızın bile endişesine ve güvensizliğine muhatap olmamalıdır..

Benim ENDİŞEM ve ARZUM..

BİRLİKTELİĞİMİZİ kendi sosyal ve hele siyasal mülahazalarımızla temsil etmeye kalkmamalıyız..

Zira TEK İTTİFAKIMIZ; MASUMİYETİMİZDİR, MAĞDURİYETİMİZDİR..

· Bu bloglar da, kendi aramızda yazarken bile bu türden görüşlerini yazanlar inanınki KÖTÜ NİYETLİ olmayabilirler ama çok ZARARLI kimseler olabilirler..

· Bu bloglar da, kerameti kendinden menkul askeri bir cuntanın gelip milletin tepesine oturduğu 1960 darbesine güzellemeler yazıldı..

· Bu bloglar da, zaman zaman siyasi sataşmalarda çürük bir sakız olmuş ‘Ali Dibo’lardan bahsedilerek iktidar partisine göndermeler yapıldı..

· Bu bloglar da, hükümet politikalarına (başka derdimiz yokmuş ve bu konular bize elzemmiş gibi) slogan kültürünü aşmayan ‘kafa tutmalar’ yapıldı..

· Bu bloglar da, bâ husus mağduriyetimiz ve masumiyetimizle bağdaşır bir tarafı olmayan kredi kartları, af vs gibi sevimsiz diğer başka konular dile getirildi..

· Bu bloglar da, CHP’lilerin, iktidar karşıtı çevrelerin ve merkez medyanın desteği ile iktidara karşı psikolojik savaş yürütmek üzere ‘yarattıkları (içi dolu/boş) bir kahraman’ olan Kemal Kılıçdaroğlu’na kurtarıcı muamelesi ve sayfalarca güzellemeler yapıldı..

· Dünya biliyor ki ülkemiz hala aile düzeni bakımından insanlığın kurtuluş ümidi.. Buna mukabil, müptezel bir aile ve evlilik ilişkisini ve zevkten kudurdukları sapık fantezilerini gençlerimizin ruhunu ve zihnini kirletmek için pazarlayan, bir takım medya unsurlarınca cilalanmış ‘bizden olmayan birine’ bu sitelerden tezahüratlar yapıldı..

Bir takım ENDİŞELERİM daha var..

· Bir dernek kuruldu, ama ittifak kurulamadı..

· Bir dernek kuruldu, ama sanki bir münazarada başka bir tezi savunan bir tarafın derneği gibi kuruldu..

· Bir dernek kuruldu, derneğin duyurusu ve daveti tamda bu kavgalı münazaranın YILMAZ SAVAŞCISI tarafından yapıldı..

· Bir dernek kuruldu, bunca kırıcı, tahfif ve tahkir edici tartışmaya muhatap bir arkadaşımız (bazı emekli yargıçlardan mülhem) ‘ONURSAL’ dernek başkanı oldu.. (Şimdi bu sıfatı geri alsan bir dert, almasan bir dert..)

· Bir dernek kuruldu, işte bizim derneğimiz bu diye, üye olmamaktan rahatsız olmak yerine aksine üye olmaktan çekinenler oluştu..

· Bir dernek kuruldu, şimdi bu derneğin başka konuları da amaçlayıp mağduriyetimizi gölgelemesinden, hatta haklı iken bizleri haksız duruma düşürmesinden, tüzük ve oluşumunun bizleri tam ifade edip etmediğinden endişe edilmeye başlandı..

Özgürlük mücadelemiz konu edilerek;

Kimsenin YANLIŞ YAPMA, HATA YAPMA ve YARIŞ YAPMA HAKKI OLAMAZ..

Bilinmelidir ki; KIRMIZI IŞIKTA HER GEÇTİĞİMİZDE ÖLMEYİZ.. Ama yaşama şansımız azalır..

Son sözüm şudur.. Bu yasa değişmez ise, ben 5 yıl yatacağım.. Bu vebalimi, tüm kader arkadaşlarımızın vebalini hepimiz hesap etmeliyiz, herkes hesap etmeli..

Herkesten ALLAH için SAĞDUYU ve yeniden BİRLİKTELİK bekliyorum..

Murat YALÇIN

İlgili yazılar: http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/karslksz-cek-cezagenel-kurulu-kararlar.html

Technorati Etiketleri:

Karşılıksız Çeklerle İlgili Ceza Genel Kurul Kararları

YARGITAY CEZA GENEL KURULU AYLARDIR BEKLEDİĞİMİZ KARŞILIKSIZ ÇEKLERE AİT ÜÇ ADET DAVA SONUCUNU NİHAYET AÇIKLADI.



Daire Adı: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/11
Geliş Tarihi: 16/01/2009
Mahkemesi: Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Mahkeme Esas No: 2001/88
Mahkeme Karar No: 2006/554
Mahkeme Karar Tarihi: 20/09/2006
Dava Türü: 3167 Sayılı Kanuna Muhalefet
DOSYA SONUÇ BİLGİLERİ
Karar No: 2009/116
Karar İTİRAZ KABUL
Karar Tarihi 05/05/2009
Kapatma Tarihi 15/09/2009



*******************************
Daire Adı: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/100
Geliş Tarihi: 30/04/2009
Mahkemesi: Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi
Mahkeme Esas No: 2007/239
Mahkeme Karar No: 2007/393
Mahkeme Karar Tarihi: 16/05/2007
Dava Türü: Karşılıksız Çek Keşide Etme
DOSYA SONUÇ BİLGİLERİ
Karar No: 2009/184
Karar DÜŞME - BOZMA
Karar Tarihi 30/06/2009
Kapatma Tarihi 15/09/2009



*********************************



Daire Adı: Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2009/59
Geliş Tarihi: 12/03/2009
Mahkemesi: Şişli 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Mahkeme Esas No: 2000/1468
Mahkeme Karar No: 2006/307
Mahkeme Karar Tarihi: 15/11/2006
Dava Türü: 3167 Sayılı Kanuna Muhalefet
DOSYA SONUÇ BİLGİLERİ
Karar No: 2009/131
Karar İ.D.G. KABUL (sanırım iddianame veya işin dairesine gönderilmesine!!
Sayın Ofluoğlu bunu izah edecektir, itirazın dairesinde görüşülmesine olabilirmi?!!!
Karar Tarihi 26/05/2009
Kapatma Tarihi 15/09/2009

İlgili yazılar: http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/mecliste-ki-etkinligimiz-artacak.html

Meclis’te ki etkinliğimiz artacak

TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürü İrfan Neziroğlu  Meclis çalışmalarına daha aktif ve çok katılmamızı istediklerini, TBMM çalışmalarına  ne kadar çok katılım olursa, demokrasi sürecinde karar alma da o kadar sağlıklı ve iyi olur,   komisyonlar dışında, gündem dışı konuşma, sözlü ve yazılı soru, genel görüşme ve Meclis araştırması yöntemleriyle de Meclis çalışmalarına katılabiliceğimizi bildirdi.
Selamlar
Sizler komisyonlar dışında Gündem dışı konuşma, sözlü ve yazılı soru, genel görüşme ve Meclis araştırması'' yöntemleriyle de Meclis çalışmalarına katılabilirsiniz, Arkadaşlarınız, beş dakikalık bir konuşma metni hazırlayıp getirsinler ve milletvekiline versinler  Milletvekili de uygun bulduğu takdirde, kendisine iletilen konuyu Genel Kurulda yapacağı konuşmayla gündeme getirecektir.
Meclise günde on bin ziyaretçi geliyor gelen bu ziyaretçiler, milletvekillerinden bir günde, bir çok talepte bulunuyor, bir çok konuyu gündeme getirmesini istiyor o kadar insan talepte bulunduğu için, milletvekilinin de bir çok talep arasından o konuyu seçip gündeme getirmesi zor oluyor.
Bir konuyu Mecliste gündeme getirmek istediğiniz zaman, sadece bir partiye değil, bütün partilere gidin  gündeme getirilmesini istediğiniz konuya ilişkin dilekçenizi yazın, grup başkanvekillerine getirip verin, konunun Danışma Kurulunda gündeme getirilerek, Genel Kurulda görüşülmesini isteyin.
Vatandaşın, TBMM'nin yasama ve denetim çalışmalarına daha çok katkı sağlaması amacıyla yasama el kitabını temin edin. kitapta, TBMM'nin yapısı, görevleri ve işleyişi, milletvekili ile ilişkiler, yasamaya ilişkin temel kavramlar ve kurumlar, Meclisin hangi gün ve saatlerde toplandığı, kanun yapma süreci, komisyonlar ve TBMM Dilekçe Komisyonuna başvurunun nasıl yapıldığı gibi konularda bilgiler yer almaktadır.
Hepinize başarılar diliyorum. Selamlar.

Dr. İrfan Neziroğlu
TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürü
Yasama Derneği Başkanı
http://cek-magdurlari.blogspot.com/2009/09/dr-irfan-neziroglu.html

Technorati Etiketleri: ,

Dr. İrfan Neziroğlu

Dr. İrfan Neziroğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü, Neziroğlu, bu görevinin yanı sıra Yasama Derneği Başkanı (YASADER)

1967'de Trabzon'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini aynı ilde tamamladı. 1991 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezun oldu. Aynı bölümde yüksek lisans yaptı.
The British Council bursuyla İngiltere'de Essex Üniversitesi'nde Uluslararası İnsan Hakları Hukuku alanında yüksek lisans (LLM) yaptı.

Uluslar arası Politikada Düzenin Olabilirliği, 1989 Sonrası Yeni Dünya Düzeni başlıklı yüksek lisans tezinin ardından Türk Cezaevi Sisteminin Mevzuat ve Uygulama Açısından Uluslar arası Standartlarla Karşılaştırılması ve F Tipi Cezaevleri konusunda LLM tezi yazdı. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de doktorasını tamamladı.

irfanneziroglu


Dr. İrfan NEZİROĞLU
TBMM Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü

Komisyonda çalıştığı dönemde yurt içinde ve yurt dışında çeşitli programlara katıldı, ulusal ve uluslar arası sempozyumlarda tebliğler sundu.
İnsan hakları ile ilgili değişik projelerde görev aldı. Özellikle cezaevleri, işkence ve kötü muamele yasağı, ifade özgürlüğü, sivil toplum, ulusal ve uluslar arası insan hakları mekanizmaları konularında yoğunlaşmıştır.

Neziroğlu 15 yıldır çalıştığı TBMM de sırasıyla şu görevlerde bulundu.

Görevler:
•1998-2003 Uzman (TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu)
•1995-1998 Uzman (TBMM Araştırma Servisi)
• İnsan Hakları İhlallerinin İzlenmesi
• Komisyon Raporlarının Hazırlanması, Yayımlanması
• Komisyona Yapılan Başvurular
• Komisyonun Sayfasının Güncelleştirilmesi
• Kamu Kurumları ve Sivil Toplum ile İlişkiler
• 2003- 2007 TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü Müdür Yrd
• 2007 TBMM Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Uzmanı Olarak Hazırlanan Raporlar
•Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi Raporu
•Soruşturma ve Kovuşturma İstanbul Raporu
•Soruşturma, Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Şanlıurfa Raporu
•Soruşturma, Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Erzincan Raporu
•Soruşturma, Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Erzurum Raporu
•Soruşturma, Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Tunceli Raporu
•Soruşturma, Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Elazığ Raporu
•Elazığ Çocuk Islahevi Raporu Soruşturma,
•Kovuşturma Yargılama Ceza ve İnfazı Batman Raporu
•Ulucanlar Cezaevi Raporu

KİTAP
•Türk Parlamento Hukukunun Temel Kavramları
•Türkiye’de Askeri Müdahaleler ve Basın
•Uluslararası Temel İnsan Hakları Belgeleri.
•Türkiye Büyük Millet Meclisinde Usul Tartışmaları (basım aşamasında

Telefon : 0-312-420 67 99

Fax : 0-312-420 67 80 (Dr. İrfan Neziroğlu`nun Dikkatine)

E-posta: neziroglu@tbmm.gov.tr

İlgili yazılar: http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/ozgurlugumuz-ve-onurumuz-icin.html

Technorati Etiketleri: ,

Özgürlüğümüz ve Onurumuz için

Onlar; biz altın değil toprağımızı istiyoruz diye direndiler direnme haklarını kullandılar, direnerek kazanılacağını öğrendiler, kendi güçlerine güvendiler, siyanürü öğrendiler, bilgiyle buluştular, bilgileri toprağı işler gibi işlediler ve yüreklerini ortaya koyarak direndiler.

Ellerinde pankartları, ağızlarında sloganlar, güçleri yüreklerinde ama üstte yok, başta yok, ayaklarında lastik pabuçlar, dirsekleri yamalı, teslim olan değil, yaşam haklarına sahip çıktılar,

Ve öyle bir an geldi ki, Bergama köylüleri adına sözcülük yapan Okyar’lar çıktı meydana, emperyalist söylemler gelişti, dernekler kuruldu, para ve rüşvetler dönmeye başladı, Bergama köylüleri unutuldu, Eurogold halen Bergama’da altın çıkarmaya devam ediyor. !
Bergama köylüleri "Halkız, haklıyız, kazanacağız" söylemlerini sade vatandaş olarak yaptı ve ses getirdi, onların kimlikleri buydu..

Çek Mağdurları, evlerinden, saklandıkları mekanlardan blog denilen bir sitede, anneler, babalar, kardeşler, evlatlar olarak bir araya geldi, on kişi, yüz kişi, ama bir mücadele, ve bu kimlik ses getirdi, gönüllerde taht kurdu,
Maalesef toplum gözünde “çek ödeyemeyen dolandırıcı” olan bu kimlik, bu önyargıyı yıktı, biz şimdi Çek mağdurlarıyız.
Bizleri biz yapan, bizim sadeliğimiz, Bizim kimliğimizdir.


Kıymetli kardeşlerimiz, arkadaşlarımız!..

Haydi artık top(ar)lanıyoruz..
Özgürlüğümüz için, onurumuz için top(ar)lanıyoruz..
Eylem vakti geldi, eylemlere hazırız
Artık vakit tamam..

Önce,
Yalnız isyan ediyorduk, yalnız dua ediyorduk..
BİRBİRİMİZİN FARKINA VARDIK..

Sonra,
Birlikte isyan etmeye, birlikte dua etmeye başladık..
Seslendik, bağırdık..
HEPİMİZİN FARKINA VARDILAR..
Bizi fark ettiler..FARKETTİRDİK..
Şimdi de HAKKIMIZI alma vakti..
Alacağız..
Ve mutlaka başaracağız..

Tek başına iken de ‘OLMAZ’,
bize bu yanlışlık ‘YAPILAMAZ’ diyorduk..
Yalnız isyanımız bile, bize güç veriyordu..
Oysa şimdi birlikteyiz ve çok daha güçlüyüz...
Çünkü çok HAKLIYIZ...

Elbet bir ara seslerimiz birbirine karıştı..
Tabi ki özgürlüğümüze kavuşalım, zafer hemen olsun diye..
Acele ettik..
Kimi başarılı, kimi dağınık işler yaptık..
Sitemler ettik, biraz tartıştık..
Tartışmamız, ayrı fikirlerimizin hepsi onurumuz içindi..
Özgürlüğümüz içindi..

Bu yüzden..
Tartışmalarımızdan da güçlendik..
Ve tekrar bir aradayız şimdi..
Bu defa sesimiz her yerden ve cılız değil,
Sesimiz TEK BİR YERDEN ve GÜR olarak..
Hepimiz bilgilendik, hepimiz tecrübe edindik..
Neleri yapmamız gerektiğini daha iyi biliyoruz şimdi..
Neleri yapmamamız gerektiğini de..
Heyecanımız ve inancımız çok.. Ancak;
Yol haritamızı aklımız ve tecrübemiz ile yaptık..
Dua ve inançlarımızla da kenetlendik..
Hareket merkezimiz burası..
Haydi denildiğinde
ŞİMDİ HEPİMİZ BURADAYIZ...
BURADA OLACAĞIZ..

Bilgili, birikimli hukukçularımız bizimle..
Değerli hukukçu, avukat Sayın Rahmi OFLUOĞLU hep bizimleydi..
Tecrübesiyle, birikimiyle ve her şeyden önce VİCDANIYLA
Yine bizimle..
Hukuk mücadelemizin önderi..

Kıymetli kardeşlerimiz, arkadaşlarımız!..
Şimdi eylem zamanı, plan program zamanı..
Ne yapılacaksa hep beraber..
Birlikte yapacağız..
Birlikte başaracağız..

Kar ve buz Eskimoların hayatında önemli bir yer tutar ve bu yüzden100 küsur kar ve buz kelimesi, sözü kullanırlar..
Özgürlüğümüz ve onurumuz da bizim karakterimizdir..
Özgürlüğümüz için çok sözümüz var..
Onurumuz için çok lafımız var..
Şimdi plan zamanı dedik..

Nuh Peygamber, tufandan önce gemiyi hazır etmişti..
Bayramdan sonra Ekimde yapacaklarımızı..
Hazır etmeliyiz, hazırlanmalıyız..

Yalnız..
Treni hareket ettiren düdüğü değildir..
Lokomotifi ve vagonları birlikte güç ve yol alırlar..
Ortak gücümüz, toplam gücümüzdür..
Toplam gücümüzün en işe yarayanı ise
Omuz veren..
Destek veren,
Mücadeleye iştirak eden..
Her son bir kişinin desteğidir..
Bardağı son damla taşırır..
Son damla siz olun..

Taşırın bardağı, taşırın ki boşalsın mahpuslar..
Bu defa oturmak yok..
Oturarak başarı elde eden tek bir canlı var tabiatta..
Tavuklar..
Hatta bir son kişi daha bulup getirmelisiniz..
Zaferden pay almak için, onurlanmak için..
Seyretmek yok, katılmak var..
İhmal, gaflet yok..
Çalışmak, uyanık olmak var..

Zira,
VATAN MÜDAFAASINDA GAFLET VE İHANET AYNI ŞEYDİR..
TREN HAZIR, GEMİ HAZIR, SEFER PLANI HAZIR..
HAYDİN denildiğinde de,
HEPİMİZ HAZIR OLMALIYIZ..
EYLEME KATILMALIYIZ..

Katılmayanın
Ne özgürlüğe ne bundan dolayı onurlanmaya hakkı yoktur..

Katılmayanın
Özgürlüğü helalinden teneffüs etmeye de hakkı yoktur..

Katılmayanın
Ailesine, çocuklarına zaferde benim de payım var demeye hakkı yoktur..

Katılmayanın
Konuşmaya, artık hiçbir zaman ortaya çıkmaya hakkı yoktur..

Katılmayanın
Sadece bir şeyi vardır..
MAZERETİ(!)..


İlgili konular:
http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/ekonomi-siyaset-yarg-ucgenindeki-cek.html


Technorati Etiketleri: ,

Ekonomi, Siyaset, Yargı Üçgenindeki Çek Mağdurları

Arkadaşlar

24 Eylülde Yargı cephesinden bir açıklama gelebileceği (C.G.K) yönünde bir duyum var.

Şimdi buna inanalım mı?

24 Eylül’ü aklımızın bir köşesine yazalım, 24 eylül geldiğinde bu bir yalan haber midir yada açıklanacak bu C.G.K kararı yine baskılarla sumen altı edilip yeni yasanın çıkması beklenilecek midir hep beraber görelim.

Buna inanmaktansa, Hafızalarımız tazelemekte fayda var diye düşünüyorum.

Çek Mağdurları Dokuz Ayı Aşkın süredir, Yargı, Siyaset ve Ekonomi kıskacında kaldı.

Ekonomimizi yöneten siyasiler ve bu siyasilerin kurmayları, piyasa dengelerini ileri sürerek bu hukuksuzluğa, adaletsizliğe kanunsuz yargılanmamızı görmezden geldiler.

Kendilerini, sadece devletin yargı mercileri gören Adalet Dağıtıcıları, Ülke ekonomisi ve piyasaların bozulacağı kaygısıyla dokuz aydır bir içtihat yayınlamadılar.

Ekonomi ise, Bankaların, Tefecilerin hakimiyetinde, ve her türlü baskıyı uygulayarak, Çeklerin bir kazanç kapısı olarak kalmasını sağladılar,

Dokuz Aylık Bu süreçte, Yargıçların bu konuda yaptıkları yazışmaları, neler yazıp çizdiklerini, düşüncelerini yeniden aktarmak istiyorum, nostalji yapalım, ve dokuz aydır bu hukuksuzluğun bu adaletsizliğin nasıl olurda halen sürdüğüne anlam vermeye çalışalım.

Hafızalarımızı tazeleyelim..

******************************************************

Tekerrür, tüzel kişilere ceza verilememesi, her çek yaprağı için ayrı ceza verilememesi konularındaki görüşlerinize aynen katılıyorum. Zaten daha önce açılan forumlarda da bu hususlarda çekincesi ve itirazı olan arkadaşımız olmamıştı. Ancak temel cezanın belirlenmesi ile ilgili görüşünüzü tam olarak anlayamadım. Çek bedelini günlük 100 TL. den gün adli para cezasına çevirmeliyiz mi diyorsunuz? Tartışılması gereken en önemli konu bu zaten. Saygılarımla... Akın DOMBAYCI 10.01.2009.14:32

****************************************************

Sayın Dombaycı, yine çek bedeli kadar adli para cezası verilmeye devam edilecektir.Çünkü çek kanunundaki ceza 01/06/2005 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 5252 sayılı yasanın 5.maddesi gereğince ağır para cezasından dönüştürülmüş bir adli para cezasıdır.Bu husus ta TCK.nun 5.maddesine rağmen kabul edilmiştir.Kısaca ağır para cezasından dönüştürülen adli para cezaları 5252 sayılı yasanın geçici 1.maddesi kapsamında değildir.Bu madde diğer aykırılıklar bakımından kabul edilmiştir.Bu nedenle çek kanunundaki adli para cezası gün para cezasına aykırı dahi olsa uygulanması gerekecektir.Ancak çek bedeli kadar adli para cezası vermek aslında gün para cezasına da aykırı değildir.Çünkü hem 5252 sayılı yasanın 5.maddesi hem de 5275 sayılı yasanın geçici 1.maddesi gereğince tüm ağır para cezalarından dönüştürülen adli para cezalarının 1 günü 100 YTL.üzerinden hesaplanır.Örneğin çek bedeli olan 80.000 TL.adli para cezasına hükmedilmesi halinde bu günlüğü 100 TL.den 800 gün adli para cezası anlamına gelir.Bunun açıkça yazılmasına gerek yoktur.Zaten infaz sırasında nazara alınacaktır.Sadece 100 TL.nin altında kalan kısımlar gün para cezasına aykırılık oluşturur.Bununda infaz hukuku açısından sonuca bir etkisi yoktur.Yani çek bedeli kadar adli para cezası verilmesi aslında gün para cezasına aykırı değildir.Ancak açıkça aykırı olsa dahi uygulanması gerekir.Demek istediğimde budur. Hacı Murat Gökşen 11.01.2009.0:59

*********************************************************

Sayın Gökşen;
İstifade ettiğimi belirtmek isterim, teşekkür ederim.
Görüşlerinize büyük ölçüde katılmakla birlikte, bir iki hususa değinmek isterim. Kanaatimce Çek Hesabı Açma Yasağını TCK.nın 53/5-2 maddesi kapsamında görmemek gerekir. Zira TCK.nın 53/5-2 cümlesi sadece bazı suç çeşitleri içindir. Bu suçları kanun
"Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar" diyerek açıklamıştır. Yani seçme seçilme ve siyaset hakkının kötüye kullanılması, kamu görevi üstlenme hakkının kötüye kullanılması, velayet vesayet hakkının kötüye kullanılması,vs. gibi hakların ya da yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle suç işlenirse TCK.nın 53/5-2 nci maddesinin uygulanma alanı doğar. Karşılıksız çek keşide etme suçu TCK.nın 53/1 maddesinde sayılan hakların kötüye kullanılması ile işlenebilecek bir suç olmadığından bu madde gereğince de hak kısıtlaması yapılamaması gerekir. Ferşat Aydın 11.01.2009.1:50

************************************************************

Değerli Meslektaşlarım;
Benden önce görüş belirten saygıdeğer meslektaşlarımın görüşlerinden istifade ettiğimi öncelikle belirtmek isterim.
Bilindiği üzere 5252 sayılı yasanın geçici 1. maddesinde “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanacağı” belirtilmiş ve yasada öngörülen süre dolmasına rağmen yasa koyucu tarafından uzatılmamıştır. Bunun kanuni sonucu şudur; Diğer Kanunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan “Genel Hükümlere” aykırılık içeren hükümleri 01.01.2009 tarihinden itibaren artık uygulanmayacaktır. Kanunun yürürlük tarihi de (Aykırılık içeren özel yasalar bakımından) 01.01.2009 tarihi olacaktır.
5237 sayılı TCK.nun “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7/2 maddesinde “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve İNFAZ OLUNACAĞI” belirtilmiş olmakla öncelikle Türk Ceza Kanunun Genel hükümlerine aykırılık içeren kesinleşmiş mahkeme ilamlarının da bu kapsamda yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir.
Öncelikle bir tespitte bulunmak faydalı olacaktır; bir yasal düzenlemenin başka bir yasal düzenlemeden farklı hükümler içermesi ile, çelişen (aykırı) hükümler içermesi aynı şeyler değildir. Örneğin 5237 sayılı TCK.nun da infaz rejimi olarak uygulanması öngörülen “Genel Tekerrürden” farklı olarak bazı suçlar bakımından, bu suçların ihlal ettikleri hukuki değerler, ortaya çıkan tehlikenin ağırlığı gözetilerek yasa koyucu tarafından “Özel Tekerrür” nedeniyle farklı bir infaz rejimi veya farklı bir yaptırım öngörülebilecektir.
3167 sayılı yasaya göre, mükerrer olarak karşılıksız çek tanzim eden sanıklarla ilgili olarak yasa koyucu, aynı nitelikli suçu işleyen sanığın , ikinci ve sonraki kezler aynı suçu işlemesi halinde hapis cezası tayin edilmesini uygun görmüştür. 3167 sayılı yasanın 16/1 (son cümle) maddesinde yasa koyucu mükerrir sanık hakkında farklı bir infaz rejimi dahi öngörmeyerek doğrudan YAPTIRIM belirlemiştir. Yasa koyucunun doğrudan yaptırım öngördüğü bir durumda TCK.nun genel hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasının söz konusu olamayacağını düşünüyorum.
Öte yandan yasa koyucu Çek Kanunundaki gibi “Özel Tekerrür” halinde “YAPTIRIM” yerine özel nitelikli “İNFAZ REJİMİ” dahi öngörebilir. Bu taktirde ise Türk Ceza Kanunun 5. maddesi delaletiyle 58. maddesine aykırılığı tartışmak yerine, düzenlemenin Anayasanın 10 maddesine aykırı olup olmayacağını tartışmak gerekecektir. Nitekim geçmiş dönemlerdeki süreçte hep bu eksen üzerinde tartışmalar yaşanmış ve farklı düzenlemelerin anayasa ile koruma altına alınan “eşitlik” ilkesini ihlal edip etmediği değişik yasal düzenlemelerle ilgili olarak tartışma konusu yapılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Genel Hükümleri, aykırılık içeren diğer özel yasalar bakımından 01.01.2009 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğine göre, hangi hükümlerin örtülü olarak yürürlükten kaktığını da bu kabul doğrultusunda tespit etmek gerekecektir. Sonradan yürürlüğe giren genel nitelikli bir kanunda, önceden yürürlükte olan özel nitelikli bir kanunun “aykırılık içeren hususlarda önceki kanunun uygulanacağına ilişkin” bir düzenlemeye yer verilmemiş ise şüphesiz ki, sonradan yürürlüğe giren genel nitelikli kanun, önceki özel nitelikli kanunun aykırı hükümlerini yürürlükten kaldıracaktır. Örneğin meslektaşlarımızın sıkça gündeme getirdikleri 3167 sayılı yasanın 16/2 maddesindeki tüzel kişiler hakkında adli para cezasına hükmedilmesine ilişkin düzenlemeye değinecek olursak, 01.01.2009 tarihinde (aykırılık içeren özel yasalar bakımından) yürürlüğe giren 5237 sayılı kanunun 20/2 maddesinde “Tüzel kişiler hakkında sadece güvenlik tedbirlerinin uygulanabileceği, ceza yaptırımının uygulanamayacağının” belirtilmiş olması karşısında, yasada öngörülen emredici nitelikteki bu yasaklayıcı düzenleme nedeniyle, 3167 sayılı yasanın Tüzel kişiler hakkında ceza tertibini içeren 16/2 maddesinin artık yürürlükten kalktığını kabul etmek gerekecektir. Zira 5237 sayılı TCK.nun 20. maddesi “emredici nitelikte” yasaklamaları içeren bir yasal düzenlemedir.
5275 sayılı kanunun geçici 1. maddesinde “….. diğer kanunlarda yer alan adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, hükümlülerin bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilecekleri” belirtilmiş olduğundan, gerek 3167 sayılı yasanın 16/1 maddesinde ve gerekse diğer yasalarda yazılı ve gün karşılığı olmayan adli para cezalarının da yürürlükte olduğunu ve infaz kabiliyetlerinin hala bulunduğunu kabul etmek gerekmektedir. Çünkü 5275 sayılı yasanın geçici 1. maddesi de halen yürürlüktedir. Geçmiş dönemlerde, Örneğin 213 sayılı Vergi Usul Kanununa aykırılık, Kaçakçılık Kanununa aykırılık suçlarında, İcra suçlarında genel hükümlerden farklı düzenlemelere yer verildiği sıklıkla görülmüş ve muhtemeldir ki bundan sonra da görülecektir. Kişisel görüşüme göre; burada önemli olan, bu düzenlemelerin 5237 sayılı TCK.nun genel hükümlerinde yer alan “emredici ve yasaklayıcı” nitelikteki düzenlemelere aykırı olmamasıdır. Ayrıca aynı hukuki statüde bulunanlar bakımından farklı düzenlemeler öngörülmesi de, anayasaya aykırılık iddialarını gündeme getirebilecektir.Mustafa BAĞARKASI 11.01.2009.15:24

***********************************************************

Değerli meslektaşlarım,
Yazılanlara büyük ölçüde katılmakla birlikte sonuç yorumda farklı düşünmekteyim. Artık genel hükümlere aykırı düzenleme olamayacağına ve cezaların neler olduğu da genel hükümlerde düzenlendiğine göre 01.01.2009 tarihinden sonra çekten 5 gün a.p.c verilebilecektir ki buda sanık lehine olduğundan geçmişe yürüyecektir.
Ama belki de burada asıl dikkat edilmesi gereken kasıt unsurudur. Şimdiye kadar sanığın mazereti ne olursa olsun(hastalık, cezaevinde olma, v.s.) çeki yasadaki bağlayıcı yorumla genel hükümlerdeki kasıt kurallarına aykırı biçimde şekli suç olarak uygulayıp savunmalar göz önüne alınmayarak çekin karşılıksız çıkması durumunda ceza verilmekteydi, bunun değişmesi de söz konusu olabilir ancak o zamanda sanığın çeki vadeli verip ticari imkansızlık nedeni ile ödeyemediğine ilişkin savunması ceza mahkemelerini ticaret mahkemesine dönüştürerek işlemez hale getirecektir.
Ayrıca bundan sonra nasıl bir yasa değişikliği olursa olsun şu anda kazanılmış hak olduğundan yeni yasada sorunları çözemeyecek ve bundan sonra bu konu tartışmaya açık olacaktır. Saygılarımla.yaşar yetiş 11.01.2009.17:30

***********************************************************

Klasik “normlar hiyerarşisinde” kanunlar arsında bir altlık üstlük ilişkisi yoktur. Bu genel kanun-özel kanun bakımından da böyledir. Bütün kanunlar aynı seviyededir aralarındaki hüküm farklılıkları altlık üstlük ilişkisi ile değil yürürlülük kuralları ile telif edilir. Bu nedenle TCK'nun 5. maddesi hükmü de yürürlülük kuraları gözetiler yorumlanmaladır.1 haziran 2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren ve girecek kanunlarda TCK'nun genel hükümlerine aykırı düzenlemeler olabilir ki bu pek muhtemeldir. Bu kanunlar yönünden TCK'nun 5. maddesinin sonraki kanun önceki kanun yürürlülük prensibi uyarınca bu geçerliliği yoktur.KANUN KOYUCU BÖYLE BİR HÜKMÜ ANAYASA NORMU HALİNE GETİRMEDEN KENDİSİNDEN SONRA ÇIKAN KANUNLARI BAĞLAYICI HALE GETİREMEZ.
Fakat sorun şudur ki TCK'nun 5. ve 5252 sayılı TCK'nun geçici 1. maddesi 1 haziran 2005 tarihinden önce yürürlülüğe giren giren kanunlar yönünden genel bir yürürlülük hükmü mü getirmiştir. Yani bu hükümlerle 1 haziran 2005 tarihinden önce yürülüğe giren kanunların TCK'nun genel hükümlerine aykırı hükümleri yürürlülükten kalkmış mıdır? TCK'nun gerekçesine, ve 5252 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin açık metnine bakıldığında bu sorunun cevabı evet gibi gözükmektedir. dursun çakıl 11.01.2009.21:28

***************************************************************

tck 45 md ve 61/10,ve tck 2md birlikte değerlendirildiğin de ÇEK SUÇU 1.1.2009 dan sonra CEZASIZ kalmıştır.cezasız kalan suç nedeniyle de önceden verilmiş cezayı da ortadan kaldırılması gerekir.infazlarınında durdurulması gerekir.
tck 45.md cezaların hapis ve adli para cezaları olduğunu söylüyor.bu madde de veya tck 52 .md.de 'ÇEK BEDELİ KADAR ADLİ PARA CEZASI' VEYA ' ARTIK UYGULAMA İMKANI KALMAYAN(5252 sk geçici 1.md göre) 5252.SK 5.md benzer şekilde 450 ytl adli para cezasını uygulamak yasal değildir.zira tck 45.md de böyle bir ceza vermeye yasal imkan da yoktur .
aksini kabul etmek demek ise tck 2/3.md göre ' Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz' amir hükmüne aykırı KIYAS YASAĞINA GİRER.CEZA İÇEREN HÜKÜMLER KIYASA YOL AÇACAK BİÇİMDE GENİŞ YORUMLANMIŞ OLACAKTIR.
ceza hükümlerinin uygulanmasında KIYAS YASAĞI VAR. CEZA İÇEREN HÜKÜMLERİNİN DE YORUMLANIRKEN DE GENİŞ YORUM YAPILABİLİR ANCAK BU GENİŞ YORUMUN DA YASAL SINIRI KIYASA YOL AÇACAK BİÇİMDE OLMAYACAK. Erdoğan Aktaş 11.01.2009.22:2

**************************************************************

3167 sayılı Kanundaki "ADLİ PARA CEZASI " ibaresi 5252 sayılı Kanunun 5(1) madde ve fıkrası ile 2004 yılında eklenmiştir. 5237 sayılı Kanun ise 2005 Haziran da yürürlüğe girmiştir. Sonradan yürürlüğe giren Kanunda genel hükümlere aykırılık geçersiz sayılmıştır. Gün para cezası sistemine aykırılık kabul edildiği sürece çek suçlarından verilen cezalar ortadan kaldırılmalıdır. Ancak 31.12.2008 tarihi suçun işlenme tarihi, karar tarihi veya kesinleşme tarihlerinden hangisi yönünden dikkate alınacaktır? Mahmut Erdemli 12.01.2009.11:18

***************************************************************

Mart 2009 Ayı İçinde çekte vade Kuralıda yasallaştı..

Ama C.G.K Kararı henüz yok!!!

ilgili yazılar: http://www.cekmagdurlari.com/2009/09/avrupa-komisyonuna-dilekcemiz.html